Britanyalı siyasi uzman ve aynı zamanda sosyal yardımlaşma kurumu “MONA”nın kurucularından olan Rıza Kerim, Tesnim Haber Ajansı’na verdiği bir röportajda Suudi Arabistan’ın saldırılarından dolayı Yemen’de yaşanan sivil krizine değindi. Kerim bu röportajda; “Birleşmiş Milletler’in Yemen’deki insanlık dramının devam etmesine göz yummaları şaşırtıcı sayılmaz. Çünkü Yemen’in idam hükmünü Birleşmiş Milletler verdi” açıklamalarında bulundu.
Kerim röportaja şöyle devam etti; Yemen’de yaşanan olaylar bazı şahıslara ve özellikle Birleşmiş Milletler’e şaşırtıcı değildir. Çünkü bu kurum, bir taraftan Yemen’in ölüm fermanını verirken diğer taraftan savaşta kaç kişinin öleceği öngörülerinde de bulunmuştu.
Britanyalı uzman “Ne zaman bir ülkenin altyapısı yıkılsa ve o ülkenin insanları barınma, içecek suyu ve sağlık gibi ihtiyaçlarından mahrum kalsa, veba gibi ölümcül şartlar hızla yayılarak ortaya çıkar” şeklinde açıkladı.
Kerim, geçmiş aylarda Suudi Arabistan’ın saldırıları sonucu Yemen’de yaşanan üzücü insanlık şartları ve 1300 kişinin veba hastalığına yakalanarak ölmesinin yanı sıra 200 bin kişinin de bu hastalığa yakalanma ihtimali bulunması hakkında yöneltilen soruya şöyle cevap verdi; “Yemen, bir takım zorba devletlerin Suudi Arabistan liderliğinde birleşip; yönetimini, sınırlarını ve toprak bütünlüğünü hiçe sayarak, saldırılarda bulundukları ve tamamen yok etmek istedikleri bir ülke. Uluslararası kuruluşların birçoğu, Yemen’de insanlığa yöneltilmiş olan bu cinayetlere sessiz kalıyor. Ne zaman bir ülkenin altyapısı tamamen yıkılsa ve o ülkenin insanları barınma, yiyecek, içecek ve sağlık gibi insani haklarından bilerek mahrum bırakılırlarsa, veba gibi ölümcül şartlar hızla yayılarak ortaya çıkar.”
Batılı ülkelerin insan haklarının ihlali konusunda çifte standartlı davranmaları konusunda ve Amerika ile Suudi Arabistan’ın 110 Milyar dolarlık silah anlaşması hakkında sorulan bir soruya “Gelin bu konuya şeffaf bir bakış açısıyla yaklaşalım. Günümüzde insan hakları kahramanı sayılan devletlerin birçoğu, Arabistan’a askeri silah temin eden ülkelerin başında gelmekteler. Bu ülkeler insan hakları ile kendi hırs ve istekleri arasında bir seçim yapmak zorundalar. Amerikan Başkanı Donald Trump Suudi Arabistan’a gidiyor, ancak asla radikal İslam terörüne ki seçim zamanları bu konu üzerinde çok durmuştu, hiçbir şekilde değinmiyor. Bu mesele Trump’ın defalarca Obama’yı sorumlu tuttuğu bir konuydu. Ancak Trump da başa geçtikten hemen sonra 180 derece değişti ve Amerikan tarihindeki en büyük silah anlaşmasını Suudi Arabistan ile imzaladı” şeklinde cevap verdi.
Londralı siyasi uzman röportajın sonunda, Yemen’deki savaşın uzaması ve Arabistan’ın bölgedeki savaşta elde etmek istediği hedeflerine ulaşamaması hakkında yöneltilen sorunun cevabında vurguladı; Öncelikli amaçları şok ve hile idi. Muhammed bin Salman kısa sürede padişahlık tahtını ele geçireceğini düşünüyordu. Hiç kimse Yemen gibi küçük bir ülkenin böyle ayakta kalacağını ve dünyanın en güçlü ülkelerinden birine karşı böyle bir direniş göstereceğini tahmin etmiyordu. Yemen’in bu duruşu tüm öngörüleri ve mantıkları yıktı. Şuanda Suudi Arabistan ve müttefikleri sadece kendi onurlarını kurtarmak uğruna savaşa devam ediyorlar. Yemen bu duruşu ile dünyadaki tüm güçlü ülkelere savaş ve direniş dersi vermiştir.