Suudi Arabistan gibi bir ülkeyi adeta laik bir ülke refleksiyle mezhep ve ideolojik paralellik farkı bile gözetmeden tüm İslamcı grupları terörist olarak tanımlamaya yönelten etken ne?
Hangi ülke söz konusu olursa olsun, ‘terörist örgütler listesi’, devletlerin sadece iç güvenlik önlemlerini ve ulusal güvenlik perspektifini yansıtmakla kalmıyor; izleyeceği dış politika rotasını da gösteriyor.
Suudi Arabistan İçişleri Bakanlığı, 7 Mart’ta terörist olarak nitelediği örgütlerin listesini yayımladı.
Ulusal güvenlik perspektifi boyutuyla bakıldığında listenin kendine özgü dini ve mezhebi karakteri herkesçe bilinen Suudi yönetimi tarafından değil, adeta laik bir ülke tarafından hazırlandığı izlenimi doğuyor.
Çünkü listede neredeyse her mezhep ve ideolojiden siyasal İslamcı gruplar yer alıyor.
Listede yer alan örgütler ideolojik veya mezhebi açıdan sınıflandırıldığında ortaya şöyle bir tablo çıkıyor:
1- Müslüman Kardeşler: Bulundukları ülkelerin yasal sınırları içerisinde faaliyet gösteren mutedil Sünni İslamcı siyasi hareket.
2- Suudi Hizbullah’ı: Ülkenin doğrusundaki Şii İslamcı muhalefet.
3- El-Kaide: Suudi resmi din anlayışıyla bariz paralelliği bulunan radikal selefi örgüt.
4- IŞİD ve Nusra: El-Kaide’nin Irak ve Suriye kolları olarak nitelenen, resmi düzeyde açıkça olmasa bile birçok Suudi dini otorite tarafından çok yakın zamana kadar açıkça desteklenen radikal milis grupları.
5- Husiler: Silahlı milis gücü de olan Yemen’in kuzeyinde etkin Şii (Zeydi) hareket.
Peki Suudi Arabistan gibi bir ülkeyi adeta laik bir ülke refleksiyle mezhep ve ideolojik paralellik farkı bile gözetmeden tüm İslamcı grupları terörist olarak tanımlamaya yönelten etken ne?
Suudi yönetimindeki değişiklikler ile Riyad ve Doha arasında yaşanan bölgesel rekabete dair gelişmeler bu sorunun cevabına dair ip uçları sunuyor.
Suudi iç siyasetinin listeye etkisi
Suudi içişleri bakanlığının 7 Mart’ta açıkladığı terörist örgütler listesinde el-Kaide, Nusra ve IŞİD’e yer verilmesi, Suudi İstihbarat Şefi Bender bin Sultan’ın tasfiyesi ile doğrudan ilgili gözüküyor.
ABD’nin 31 Ekim 2012’de Suriye dosyasını Katar ve Türkiye’den almasından sonra etkili olmaya başlayan Bender bin Sultan, 2013 yılının sonlarına kadar başta Suriye olmak üzere bölge politikalarında ABD’nin en yakın çalışma ortağı haline gelmişti.
Ancak, ABD’nin eylül ayında Suriye’ye askeri müdahaleden vazgeçmesi ve ardından da nükleer müzakereler çerçevesinde İran’la yakınlaşmaya başlaması,[1] Bender’in Washington’u “istihbarat işbirliğini azaltmakla”[2] tehdit etmesine, Washington’un ise Bender’in üstünü çizmesine neden oldu.
Şu an resmen görevden alınmamış olsa da aylar önce tedavi gerekçesiyle ABD’ye giden Bender’in Türkiye ve İtalya arasında mekik dokuduğu,[3] yetkilerinin ise İçişleri Bakanı Muhammed bin Naif tarafından devralındığı bildiriliyor.
Suriye’de kısa sürede sonuç almak için hiçbir kırmızıçizgi tanımayan Bender, Suriye’deki aşırı grupların Suriye dışını da etkileyecek şekilde belirleyici olmasından sorumlu tutuluyor.
Bender’in aktif olduğu dönemde Suriye’ye cihat çağrıları yapan Suudi din adamlarının sesi kısılırken, yurt dışına savaşa giden Suudi vatandaşlarından 15 gün içerisinde ülkeye dönmeleri isteniyor.
Riyad-Katar rekabetinin listeye etkisi
Suudi içişleri bakanlığının hazırladığı terörist örgütler listesini etkileyen bir diğer parametre de Katar’la olan rekabet.
Riyad, ‘Arap Baharı’ adı verilen isyan sürecinin en büyük destekçisi Katar’ın Türkiye ile birlikte Müslüman Kardeşler cemaati üzerinden bölgesel güç olmaya çalışmasını tedirginlikle izliyordu.
Katar’ın bölgesel güç olma rüyasını ve ‘Müslüman Kardeşler baharının’ Arap yarımadasına ulaşma tehlikesini bertaraf eden gelişme Mısır’daki Muhammed Mursi yönetiminin devrilmesi oldu.
Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn ve Kuveyt’le birlikte yeni Mısır yönetimine destek veren Suudi Arabistan, Arap Baharı ile birlikte artan Katar ve Türkiye nüfuzunu isyanların yaşandığı tüm ülkelerde dengelemeyi başardı.
Ali Abdullah Salih’in çekilmeye ikna edilmesiyle gerçekleşen ‘Yemen devrimi’ zaten Suudi formülüydü. Bahreyn isyanı Suudi ordusuyla bastırıldı, Mısır’ın ardından Tunus’taki Nahda (İhvan) yönetimi de seçimle kazandığı iktidarını paylaşmak zorunda bırakıldı.
Eski Katar Emiri Hamad bin Halife’nin 2013 yılının mayıs ayında tahtını bıraktığı oğluna adeta örtülü darbe yaparak, İhvan’ı desteklemek ve Arap Baharını ihya etmek için attığı adımlar Suudilerin sert önlemleriyle karşılaştı.
Riyad, Umman’ın açıkça karşı çıkması, Kuveyt’in de tarafsız kalmaya çalışması sebebiyle Katar’ı Körfez İşbirliği Örgütü nezdinden yalnızlaştırmayı başaramadı.
Ancak Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn’le birlikte Doha’dan elçilerini çekerek[4] Katar’a ciddi bir gözdağı vermiş oldu.
Körfez’in güvenlik ve istikrarına tehdit olarak gösterilen Müslüman Kardeşler ile Yemen’deki Husiler, Katar tarafından desteklendikleri için listeye eklendi.
Düşüncelerinin aşırılıktan uzak olduğunu vurgulama gereği duyan Mısır İhvanı, endişe verici diye nitelediği kararın Kral Abdulaziz bin Suud tarafından kurulduğundan beri Suudi Arabistan’ın politikalarıyla çeliştiğini belirtti.[5]
İhvan’ın tansiyonu düşürmeye çalışan bu tavrı dikkat çekici olsa da Suudilerin İhvan’a yönelik tavrının benzerini Mısır’ın da Hamas’a yönelik olarak takınması,[6] İhvan bağlantılı her grubun baskı altında tutulması yönünde hem bölgede hem de bölge dışında ciddi bir kararlılık olduğunu gösteriyor.
İlerleyen dönemde ABD’nin güçlü desteğini alan Muhammed bin Naif’in gerek Suudi yönetimi içerisinde gerekse bölgede öne çıkan isim olacağı belirtiliyor.
Suudi yönetimi, terörist örgütler listesinde yer verdiği “Suudi Hizbullah’ı” ve “el-Kaide” ile içerideki muhalefete, “Müslüman Kardeşler” ile Katar ve Türkiye’ye, “Husiler” ile Katar ve İran’a, dış politikasının kırmızıçizgilerini gösteriyor.
Listede Nusra ve IŞİD’e yer verilmesi ise Türkiye, Katar ve Bender bin Sultan’ın aşırı hırsları sebebiyle kontrolden çıkmaya başlayan Suriye’deki vekalet savaşını yeniden kontrol altına alma iradesini yansıtıyor.
[1] Hürriyet. 23 Ekim 2013. ABD Suudi Arabistan çatlağı gittikçe derinleşiyor. http://www.hurriyet.com.tr/planet/24963928.asp
[2] CNN Türk. 22 Ekim 2013. ABD-Suudi Arabistan hattında neler oluyor. http://www4.cnnturk.com/2013/guncel/10/22/abd.suudi.arabistan.hattinda.neler.oluyor/728080.0/
[3] Nidal Hamade, el-Menar. 8 Mart 2014. الأمريكي يريد محمد بن نايف ملكا للسعودية، وبندر يتنقل بين تركيا وايطاليا... http://www.almanar.com.lb/adetails.php?fromval=1&cid=51&frid=51&eid=773364
[4] YDH. 5 Mart 2014. Suudilerden Katar’a diplomatik savaş. http://www.ydh.com.tr/HD12689_suudilerden-katara-diplomatik-savas.html
[5] El Kudsu’l Arabi 7 Mart 2014. ومخاوف من تصعيد في تقييد الحريات في المملكة
السعودية تضع 'الإخوان' على رأس قائمة 'الارهاب' وتحذر من التعامل او التعاطف معها http://www.alquds.co.uk/?p=141197
[6] YDH. 4 Mart 2014 Hamas’tan Mısır’a tepki. http://www.ydh.com.tr/HD12688_hamastan-misira-tepki.html