"Hamas Filistinli bir örgüt. Arapça'da İslami Direniş Hareketi demektir. Bu örgüt Aralık 1987'de kuruldu ve 1991'de FKÖ ve diğer Arap ülkelerinin Madrid'de İsrail ile barış anlaşması imzalanmasına tepki göstererek hızla destek bulmaya başladı. Çünkü Hamas, bu anlaşmanın işe yaramayacağını ve İsrail'in işgal altındaki Filistin topraklarından asla çekilmeyeceğini söyleyerek silahlı direnişi savunuyordu. Hamas'ın bu savı doğru çıkınca bu örgüt, Ocak 2006 Filistin seçimlerinde 132 sandalyeden 76'sını kazandı. Bunun üzerine İsrail, Hamas'ın kontrolündeki Gazze'ye ambargo uyguladı ve ABD ile tüm Batı ona destek verdi. Sonrasını zaten herkes biliyor. Nitekim seçimlerden kısa bir süre sonra (13 Şubat) Hamas lideri Halit Meşal Ankara'ya gelince kıyamet kopar. İçte ve dışta AK Parti hükümetine karşı çok sert bir kampanya yürütülür ve bazı gazeteler, 'İsrail, ABD ve Yahudi lobileri Türkiye'yi perişan edecek' diye manşetler attı. Meşal'in Ankara ziyaretinden bu yana 7 yıl geçti hiç kimse Türkiye'yi perişan etmedi. Etmedi ama bölgede de çok şey değişti. 1999'dan bu yana Şam'da barınan ve tüm bu süre içinde her türlü desteği yalnızca Suriye'den alan Hamas şimdi bölgesel ve uluslararası baskılar sonucu buradan ayrılıyor.

Araplar gel demiyor

Ayrılıyor da hiçbir Arap ülkesi 'Gel burada kal' demiyor, diyemiyor. Tabii her tarafı Amerikan üsleri ve MOSSAD ajanlarıyla dolu Katar hariç. Örneğin Müslüman Kardeşler'in zafer kazandığı Mısır, Müslüman Kardeşler kökenli Hamas'a Kahire'de ofis açma izni vermiyor. Çünkü ABD'den korkuyor. 1999'da Meşal ve arkadaşlarını ülkesinden kovan Ürdün Kralı Abdullah ise Filistinlilere şirin görünmek amacıyla Halit Meşal ile poz verir ama ''Kusura bakma burada kalamazsın'' der. Çünkü Kral hazretleri babasının 1970'te 40 bin Filistinli'yi nasıl öldürdüğünü henüz unutmamıştır. Çünkü Kral Hazretleri İsrail ve ABD'den onay gelmeden Hamas'a bırakın ofis açma izni Meşal ve arkadaşlarına Ürdün'e giriş vizesi bile veremezdi. Durum böyle olunca 'Sünni' Arap ülkeleri Suriye, Irak ve İran'a karşı cephe kurma konusunda olduğu gibi Türkiye'yi ön plana çıkarmaya çalışıyorlar. Yani 'Mademki Hamas Suriye'den ayrılıyor ve mademki Türkiye, Suriye'ye karşı ön saflarda davranıyor o zaman Meşal, İstanbul ya da Ankara'ya gitmeli' türünden telkinlerde bulunuyorlar. Son dönem bölge gelişmelerinde etkin rol oynanan Türkiye ise doğal olarak konuyla ilgileniyor. Yani 2006'da Suriye hariç hiçbir Arap ülkesinin vize bile vermediği Meşal'i misafir eden AK Parti şimdi de benzer tavırla Hamas'a sahip çıkıyor ve Filistin davasına olan desteğini samimi olarak gösteriyor. Oysa şimdi Türkiye, Arap ülkelerine ve özellikle Mısır, Tunus, Libya, Ürdün ve İslami kurallarla yönetildiğini söyleyen Körfez ülkelerine 'Müslüman Kardeşiniz ve ırkdaşınız Filistinli Hamasçıları alın ve onlara destek verin' diyebilir, demelidir. Bunu onların samimiyetini test etmek için yapmalıdır. Onlar ABD'den izin almadan Gül ve Erdoğan'a selam bile vermezler. Belki de bu gerçeği gördüğü için Filistin Başbakanı İsmail Haniye apar topar 2. kez bölge turuna çıkıyor ve İran'a da gidiyor.

Belki de onlara '30 yıldır bize verdiğiniz desteği unutmadık' demek için. Oysa 30 yılda şimdi Hamas'a destek çıkar gibi görünenler o zaman hep İsrail ile birlikte Hamas'a ve Filistin halkına karşı savaşıyorlardı. Örneğin Mısır ve Ürdün... Bu ikili olmasaydı İsrail geçen süre içinde aralarında Ahmet Yasin'in de bulunduğu 20 Hamas liderini ve üst düzey yöneticisini suikastlarla öldüremezdi. Ama Suriye ve İran olmasaydı belki de bugün Hamas olamazdı. Batı'nın Suriye'ye yönelik tüm düşmanca davranışlarının en önemli nedeni Şam'ın Hamas ve Hizbullah'a verdiği destektir. Batı Suriye'yi terörü destekleyen ülkeler listesine almıştı. Hamas, Şam'dan ayrıldığına göre bakalım sıra ne zaman Hizbullah'a gelecek? Belki de Türkiye Hamas ile birlikte Hizbullah'a da İstanbul'da ofis açma izni verir ve tarihi Sünni-Şii uzlaşmasını sağlar.