Bir ülkeyi yıkmak, sosyal dokusunu parçalamak ve ekonomik büyümesini dondurmak istiyorsanız, mezhebi veya dini krizler çıkarmanız gerekir. Zira bu krizler patlak verdiğinde, yanmaya elverişli olsun ya da olmasın, her şeyi yakacaktır.
Yüzölçümü ve nüfus bakımından nispeten küçük bir ülke olan Lübnan’da mezhep krizi, 16 yıldan fazla süren kanlı bir iç savaşla devam etti. Ülke, bu krizin etkilerinden kısmen kurtulmak ve dolayısıyla yaralarını sarmak için 10 yıla ihtiyaç duydu. Bu kriz, Mısır gibi daha büyük bir ülkede patlak verse, kim bilir daha neler olur...
Bu sözleri, geçen hafta Mısır’ın Said bölgesindeki Edfu kentinde bir kilisenin yıkılmasını protesto etmek için Kahire’nin göbeğindeki televizyon binası önünde toplanan Kıpti göstericilerle Mısır ordusu arasında onlarca kişinin ölümüne ve yaralanmasına yol açan çatışmalara dair üzücü haberlerin gelmesi dolayısıyla sarf ediyorum.
Çatışmaların sebebi, hâlâ tam olarak bilinmiyor. Genelde Kıptiler, aynı yerde gösteri yaparlardı ve nadiren ölenler olurdu. Göstericileri ayırmaksa, televizyon binasını koruyan askerlerin işi değil. Bir sürtüşmenin yaşanmış olması muhtemel, yoksa ölenlerin göstericilerden değil de askerlerden olmasının anlamı ne? Kıptilerin öfkesi kiliselerinin yıkılmasından dolayı ise bu, anlaşılır bir öfke; ancak ordu güçlerini taşlamaları ve birçok askeri öldürüp yaralamaları anlaşılır bir durum değil.
İktidar kurumlarının çökmesi ve 40 yıldır üzerlerine çöken eski rejimin devrilmesinin sonucu yaşadığı zor geçiş dönemi sebebiyle Mısır, şu günlerde büyük gerginlik yaşıyor. Eski rejimin yapısı, yolsuzluk, baskı, kamu malının yağmalanması ve özgürlüklerin sınırlandırılmasıyla ünlüydü. Ortada kaos halinin oluşmasını ve demokratik değişimin başarısız olmasını isteyen karşı-devrim grupları var.
İslamcılarla liberaller ve İslamcıların kendi içlerinde artan anlaşmazlıklar var. Yüksek Askeri Konsey’e ve cumhurbaşkanlığı seçimleri tarihinin belirlenmemesine dayanarak, uzun süre iktidarda kalma niyetlerine yönelik birçok parti nezdinde kuşku ve şüpheli yaklaşımlar mevcut.
Geçmiş dönemlerde Kıptilerin ayrımcılığa ve baskıya uğradığını kabul etmek gerek. Kilise inşaatlarının sınırlandırılması ve güvenlik güçlerinde büyük görevler almaktan mahrum bırakılmaları, devrim sonrası Mısır’da yeri olmayan bir zulüm. Fakat esas anlaşmazlık, protestoların tırmanması ve dahası ülkenin bu sıkıntılı döneminde ordu güçleriyle çatışmaya girmesi konusunda.
Kıpti ve İslamcı cenahtan bazı aşırılıkçıların, Kıptilerin öfke halini kullanmasından, birçok bölgede yayılmasına götürecek biçimde ülkedeki mezhep çatışmalarının ateşini yakmalarından korkuluyor. Bu durum, çatışmaları kontrol altına almayı zorlaştıracak ve ülkenin ekonomik kriz yaşadığı, yetkililerin istikrar sağlamaya çalıştığı bir dönemde can ve mal kaybına yol açacaktır. İstikrar, yabancı yatırımları geri çekmek, kaçmayanları ülkede tutabilmek ve ekonomiyi mevcut tuzaklardan çıkarmak için uygun zemini sağlamanın tek yolu.
Akil isimlerin müdahalesi
Kıptiler arasından akil isimlerin bazı grupları sakinleştirerek duruma müdahale etmesi, yapıcı diyaloğa katılması ve yaşananların tekrarlanmasını önlemesi gerek. Yüksek Askeri Konsey de ülkenin güvenliği ve istikrarı için Kıptilere karşı daha anlayışlı olmalı.
Londra’da Arapça yayımlanan Kuds ül Arabi gazetesi, Başyazı, Çeviri: Radikal