Zeynebiye - Ehlibeyt Dünyasının Gündemi | Türkiye Caferileri

Ama gelin görün ki Başbakan’a yakın bir isim bu görüşmenin gerçekleşmemesi için üç gazetecimizi, artık ne şekilde ve ne söyleyerek  bilinmiyor vazgeçirmiş.

Enteresan bir olay. Bu bana Sayın Başbakan’ın belediye başkanı olduğu dönemlerinde medyadan yakındığı, medyanın kendisi aleyhine sürekli yayınlar yaptığı dönemi hatırlattı.

Sayın Başbakan neden çekiniyor. Halkının bilmemesi gerektiğine inandığı şeyler mi var? Sonuçta biz Suriye ile savaş halinde değiliz. Neden böyle bir görüşmeyi bu kadar önemsiyor? Görüşmek, konuşmak, sormak, sorgulamak kötü bir şey mi? Belki de bizim dört aslan gazetecimiz Esad’ı orada zekice sorularıyla köşeye kıstıracaklardı, terleteceklerdi.

ABD li gazeteciler İran Cumhurbaşkanı ile veya İran’lı gazeteciler ABD’li yetkililerle söyleşi yapmıyor mu? Gazetecilerin yaptığı görüşme politik bir girişim sayılamaz ki dış politikamıza zarar versin.

O Başbakan’a yakın isim, gitmeyin demek yerine, “bakın gidiyorsunuz bari şu şu soruları da sorun, iyice sıkıştırın da bütün dünya bu adamın suçlu olduğunu görsün” diye telkinlerde bulunsaydı daha doğru olmaz mıydı?

Yok yok, inanın bu hiç hayra alamet değil. Eğer halkınızdan gizli kalmasını istediğiniz gerçekler varsa, işte o zaman, inişe geçmişsiniz demektir. Çünkü artık bir şeyleri gizlemenin zamanı çoktan geçti. Siz gizledikçe insanların merakı artıyor ve öğrenecek yolları mutlaka buluyorlar.

Peki neyi gizlemek istiyor sayın başbakan?

Tam net bir liste sunabilecek durumda değilim ben. Ama bir şeyleri gizlediği kesin. Yoksa neden ekranların sabit abonelerinden biri olan Hüsnü Mahalli’yi artık yandaş diye tabir edilen medyada pek nadir görüyoruz veya hiç göremiyoruz. Hal bu ki Suriye’yi en iyi bilen Türk gazetecidir kendisi.

Neden Suriye’de yapılan bir seçimden bile Türk halkı haberdar olmuyor?

Neden Suriye’deki intihar saldırılarını terör grupları üstlense bile, bizde “hükümetin yaptığı kuşkusu” anekdotlarıyla sunuluyor bize?

Neden füze savunma sistemini ABD, Türkler istedi ve İran’a karşı kurulmuştur, dediği halde, bizimkiler “Nato ülkesiyiz, işbirliği gereği böyle bir  şeye razı olmak zorundayız ve İran ile alakası yok” diye sunuyorlar.

Evet, Sayın Başbakan artık bir şeyleri gizleme gereği duymaya başladığı gün itibariyle inişe geçmiştir. Bunda kimsenin şüphesi olmasın. Ben,  bundan en çok üzüntü duyanlardan biriyim.

AK Parti’nin hizmet politikalarını her zaman destekleyen ve dış siyasette özellikle İsrail’e karşı one minute çıkışıyla heyecanlanan biri olarak yazıyorum: Şu an itibariyle Türk dış politikasının önemli bir ayağını “kendi halkından bir şeyler gizlemek” oluşturuyor.

Yani “komşularla sıfır sorun yerine sırf sorun” aşamasından sonra şimdi de “kendi halkından gerçekleri gizleme” noktasına gelmiş  bulunuyoruz.

Bu çok tehlikeli bir durumdur. Çünkü yöneticisine güvenini kaybeden bir halk kendini güvenli ellerde hissetmeyecektir.

Artık sokaktaki vatandaşın zihninde, Erdoğan çeşitli ideolojik gerekçeler veya parti menfaatleri için ve Batı’ya hayır veya Cemaatlere hayır diyememek yüzünden Türkiye’yi ateşe atıyor, şeklinde düşünceler oluşmaya başladı bile. Bunu ben duyuyorum, sayın Başbakan da duymaya başlayacaktır ve onun dirayetine, hüsn-ü tedbirine hala güveniyoruz.

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.