Zeynebiye - Ehlibeyt Dünyasının Gündemi | Türkiye Caferileri

TAKVA

Dinin yasakladığı şeylerden sakınmak emrettiklerini yapmaktır takva. Takva (ittika); Allah korkusudur. Haram ve şüpheli şeylerden sakınmaktır. Takva sahibine “muttaki” denir.

Muttaki insan, güvenilir ve itimat edilir bir insan demektir. Ondan hiçbir kimseye zarar gelmez. Allah indinde insanların üstünlüğü ancak takva iledir.

İttikanın karşıtı fıskı fücur’dur. Allah’a asi olmak, doğru yoldan çıkmaktır, haramlara dalmaktır.  

Kötülüklerden sakınmaya da takva denir. Takva, ibadetlerin en kıymetlisidir. Çünkü bir şeyi, süslemek ve güzelleştirmek için, önce pislikleri, kötülükleri yok etmek lâzımdır. Bunun için, günahlardan temizlenmedikçe, tâatların, ibadetlerin faydası olmaz. Hiçbirine sevap verilmez.

Bütün iyiliklerin temeli takvâdır. Her şeyden önce, takvâ sahibi olmaya çalışmak lâzımdır. Kulak verecek herkese, takvâ sahibi olmalarını emir ve nasihat etmek, dinin de buyruklarındandır. (Emri bil mâruf). Dünyada rahata, huzura kavuşmak, sevip sevilmek, kardeşçe yaşayabilmek, âhırette de, sonsuz azaptan halâs olarak, ebedî nimetlere, saadetlere kavuşmak, ancak takvâ ile nasip olur.

Kur'an'da Allah'a karşı takvalı olunmasını telkin eden ayetler, bir anlamda kullara Allah'ı hatırlatarak, “Aklınızı başınıza alın, gözünüzü açın ve kendinizi savunmak için hesap gününde Allah'ın huzuruna hazırlıklı gelin” mesajını ihtiva eden hatırlatmalardır.

“O takvâ sahipleri ki, bollukta da darlıkta da Allah için harcarlar; öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah da güzel davranışta bulunanları sever.” (Al-i İmran, 3/134)

Müfessirlerin tespitine göre, Kur'an-ı Kerim’de takva ile ilgili iki yüzü aşkın Âyet-i Kerime bulunmaktadır ve Kur'an'a göre takvâ, kişinin Allah katındaki değer ölçüsüdür. Yüce yaratıcı; “Allah ancak Takvâ sahiplerinden kabul eder, ” (Maide, 5/27) buyurmuştur.

Kalp, başlangıçta nefsi koruyacak takva melekeleriyle donatılmıştır. Hazreti Peygamber (Sallallahü aleyhi vesellem): “Takva Allah korkusudur. Takva sahibi olanlar günah işleyemez. Kişinin şerefi takvasıdır. Soyu, dini, insanlığı da ahlâkıdır. Üstünlük ancak takva iledir” diyerek bizleri takvalı olmaya teşvik etmiştir.

Takvâ ehli kul olmak demek, sakınarak, çekinerek, düşünerek, taşınarak güzel iş yapmak duygusuna sahip olmak demek... Yani, gelişigüzel yaşayarak, hiç düşünmeden, hiç çalışmadan, hiç bilgilenmeden yaşamak değil; "Allah beni sevsin; aman, Allah'ın gazabına uğramayayım; aman, Allah'ın sevmediği bir durumlara düşmeyeyim!" diye istemek ve korkmak lâzım!.. “Ey iman edenler Allah’tan korkun ve doğrularla beraber olun.” (Tevbe, 9/119)

“Takva sahiplerini ise, iman ve ibadetleri sebebiyle  Allah,kurtuluşa erdirir. „  (Zümer, 39/61).

“Hayr ve iyilik, namazda yüzünüzü doğuya ve batıya çevirmekte değildir. Asıl iyilik o

 kimsanin iyiliğidir ki, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere iman eder; Allah’ın rızası için malından seve seve akrabalara, yetimlere, fakirlere, yolda kalanlara, ihtiyaç sebebiyle isteyen kimselere hürriyetine kavuşmak isteyene esir ve kölelere bağışta bulunur. Namazını dos doğru kılar, zekâtını verir; sözleştiği zaman sözünde durur. Fakirlik, sıkıntı ve hastalık hallerinde ve cihadın şiddetli zamanında sabır ve sebat gösterir. İşte imanlarında sâdık olanlar onlardır. Ve onlar takva sahiplerinin ta kendileridir.” (Bakara, 2/177) ve ayrıca da bkz. (Al-i İmran,3/15; Nahl, 16/ 30–31–32.)

            “…Allah’tan korkun ve bilin ki Allah takva sahipleriyle beraberdir. (Bakara, 2/194) ve bkz. (Tevbe, 9/123; Nahl, 16/ 128)

            “Azık edinin ey müminler. Azığın en hayırlısı ise takvadır, günahlardan sakınmaktır…”  (Bakara, 2/197)

“Ey İman edenler “Allah’tan kendisinden korkmaya yaraşır biçimde (ittikâ ediniz) korkunuz..” (Ali İmran, 3/102)  

“Allah’a ve Resulüne itaat eden ve Allah’tan haşiyet eden (korkan, derin bir saygı besleyen) ve

 Ondan ittika eden(ona sığınan) kimseler yok mu? İşte onlardır fevz ve necat bulanlar. Kurtuluşa erenler.” (Nur, 24/52)”  Yukarıdaki âyetlerde de görüldüğü gibi takva; en yüksek ve en çok övülmüş bir fazilet kaynağıdır.

 

Takvanın üç derecesi vardır:  

Birincisi: Ebedi azba sebep olan, şirk ve küfürden sakınmaktır.

İkincisi: Kişilerin hem bu âlemde hem de âhiret âleminde,  onların saadetine vesile olan ilâhi emir ve farzları yerine getirmek, günahlardan sakınmak.

Üçüncüsü. Kalbi, sonunda bir serap olacak şeylere meyletmekten çekip, Allah’ı Teâlânın muhabbetine odaklamaktır.  İşte hakiki takva budur, denilmiştir.

 (Ahlak-ı Alâ-i, Kınalızâde Ali Efendi;  Syf., 118, 119)

 

Bir kişinin takvası anlaşılır üç şeyden;

Ya bir alış-veriş yap, ya da bir sır ver ona,

Fenalıktan çekinmek makbul olur her şeyden

Kazandıysa sınavı takvası sinmiş cana!  

                                                  M.Toksöz

 

Takva konusunu, isterseniz bir de, Allah Resulünün deyimiyle, İlmin kapsı olan İmam ve İslâm Halifesi Hz Ali’nin kaleminden okuyalım:

 

Hz. Ali, Takvalı Muttakileri-Muttalileri Anlatıyor:  

“ … İyilik olarak yaptığınızı, Allah bilir. Azık edinin, şüphesiz ki azığın en iyisi takvadır…” (Bakara, 2/197)  

Birisi yukarıda ki ayetin yorumunu,  Hz. Ali’den (r.a) isteyince, Ali; Allah’a hamdü sena ve Resulüne de gerektiği şekilde rahmet ve selâmet diledikten sonra, âyette vurgulanmak istenen takvanın nelerden ibaret olduğunu anlatırken şu güzel ve içi dolu olan hikmetli sözleri söylemişti:

“Allah Teâlâ Hazretleri; varlıkları, yokluktan varlık sahasına getirip, onların vakitlerini takdir eylediği zaman, yaratılmışların kulluğundan gani (haberli) ve isyanlarından emin idi. Asinin asiliği Allah’ı Teâlâya bir zarar ve noksanlık getirmez. İtaat edenin itaati de hiçbir fayda sağlamaz. Mahlûkatın geçimlerini ezelden taksim edip, dünyada münasip makamlarına koydu. İşte bu yaratıklar arasında en büyük fazilet sahipleri, takva faziletleriyle mümtaz olan fazilet erbabıdır ki, onların mantık ve kelâmları; salâvat,  hayır, dua ve teslimattır. Elbiseleri, israf ve pintiliğe varmayan bir adet üzeredir. Yürümeleri vakur, tevazu ve temkin üzeredir. Bakılması haram olan şeylerden gözlerini korur, kulaklarını faydalı ilmi dinlemeye verirler. Allah Teâlâ’nın yüce emirleri onların yanında gayet büyük, dünya ise onların nazarında gayet küçüktür. Bunlar Cenneti ve nimetlerini, gözle görenler gibi görürler, manevî tatla zevk alırlar. Bunun gibi Cehennem ve azabının şiddetini görenlerden bulunup, orada azap içinde bulunduklarını takdir ederek isyan ve muhalefetten sakınırlar. Kalpleri hazin ve herkes şerlerinden emindir. Cesetleri naif (zayıf), halka ihtiyaçları hafif ve nefisleri rezilliklerden uzak ve hafiftir. Dünya hayatında na’hoş şeyler karşısında göstermiş oldukları sabr-ı cemîlden (Güzel ve hoş olan sabır) dolayı, büyük ecirlere nâil olurlar. Rahim olan Rabbin, nimetlerine vasıl olurlar…”

 (Kaynak: Ahlak-ı Alâ-i, Kınalızâde Ali Efendi;  sayfa, 119, 123)

 

Not: “Hz Ali’nin takva ve Muttakiler hakkındaki bu sözleri Kınalızâde Ali Efendi’nin, “Ahlak-ı Alâ’i” adlı kitabından alındı.  O da alt yazısında  “Hallü’r  Ruyûb Fi Şifa’i Kullub” isimli eserden aldığını bildirmiştir. Bkz. Age (Adı geçen eser) sayfa:119”   

 

 

Bedenimiz bir kovan, balı Allah aşkıdır

İnanç her dinde ayrı, bestelenmiş şarkıdır.

Sinede ki îmanı bir de dil ile söyle

Kabuk ve özde imân, üstünlüğün farkıdır.

                                                  M. Toksöz

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.