Bütün mahlûkatı yaratan âlemlerin rabbine hamdolsun. Seyyidimiz, Nebimiz ve Mevlamız Allahın kulu, Resulü ve Habibi olan Ebil Kasım Muhammed (sav) e ve onun masum, pak ve pakize evlatlarına salât ve selam olsun. İnsanlardan gizlerler de Allah'tan gizlemezler, halbuki Allah, geceleyin Onun razı olmadığı sözleri kaflarına koyduklarında onlarla birliktedir. Allah,onların yaptıklarını kuşatmıştır. (Nisa/108) Hayânın Tarifi Hayâ, sözlükte “utanma, çekinme, ar, edep, namus, iffet, gibi ifadeler anlamına gelmektedir.
Hayâ ıstılahta, bir çeşit ruhi davranıştır. Veya Nefsanî çekilip büzülme ve gücenip darılma gibi hallerdir ki çirkin davranışlardan rahatsız olup, onları terk etmesi, kötü bir işin yapılmasından veya bir işin terk edilmesinden dolayı kişinin yüzünü kızartan sıkıntı halidir. Hayânın menşesi ise başkalarının kınamasından korktuğundandır. Netice itibariyle bu sıfat insanda ne kadar güçlü olursa kişinin daha ağırbaşlı ve daha oturaklı oluşunu sağlamakla birlikte kişinin şahsiyetni ve değerini zedeleyecek davranışlardan ve hallerden kaçınmasıdır.
Hayâ, üç ana rükne sahiptir: Fail, Nazir ve fiil. Fail: nefsanî izzet ve üstünlüklerden faydalanan bir davranıştır.
Nazir: hayâlı, bir şahsıdır ki makam ve mevki açısından failin gözünde daha yüce ve saygıya daha layık olandır.
Fiil: hayâlı olmayı gerçekleştirmek için, beğenilmeyen amellerden kaçınmaktır. Hayâ ile korku ve takva arasında ki ayrıcalık nedir? Hayânın mihveri, bakanın saygınlığını, kudretini ve yüceliğini göz önünde bulundurarak hoş olmayan hallerden kaçınarak gereğini yerine getirmesidir. Ama takva ve korkunun mihveri, Allahın kudretini idrak ederek cezalandırılmaktan korktuklarından dolayı beğenilmeyen hallerden kaçınıyor olmalarıdır. Hayâ genelde insanı kötü ve beğenilmeyen amellere karşı koruyan bir amel olmakla birlikte, insanı iyiliklere yönlendiren bir sıfattır. Hayânın Önemi Hayâ insan için çok güzel bir ziynettir.
İnsan hayâ ile kendisini güzelleştirir ve güzel bir huya sahip olup takdir ve beğeni kazanır. Hayâ ile insan kemale doğru yükselmeyi ve asıl hedefine daha bir güzellik içinde ulaşabilir. Allah Resulü (s.a.v) şöyle buyurdu: “Hayâsızlık hiçbir zaman adı kötü olan bir şeyden ayrı değildir ve aynı zamanda hayâ ise hiçbir zaman adını güzelleştirdiği bir şeyden ayrı değildir.”(Bihar-ul Envar-Hayâ Babı)
İnsanlar yaptıkları güzel amellerle kendilerini, Allahın beğenisini kazanmayı ve toplum içinde daha güzel bir beğeniyle anılmayı gerçekleştirmiş olurlar. Allahın beğenisini kazanılacak amellerden biri de utanma-hayâ sıfatını kendisinde gözle görülür bir hale getirerek güzel bir örtüyle örtülmesidir.
Canlar feda olsun Emir-el Müminin Ali (a.s) ne kadar güzel buyurmuş:“Hayâ elbisesini giydirdiği kim-senin ayıpları halktan gizli kalır.”(Gurer-ul hikem, Hayâ Babı) Hayâ insanı birçok çirkin vasıflardan ve amellerden kurtarıp, kişiyi ilahi azaptan kurtulmasına neden olmaktadır. Hz. Ali(as)şöyle buyurur: “Allah’tan hayâ etmek, insanı cehennem azabından korur.” .(Gurer-ul Hi-kem-Hayâ Babı)
Başka bir hadiste şöyle buyurur: “Hayâ edin ki Hayâ kurtuluşun belirtisidir.” .(Gurer-ul Hikem-Hayâ Babı)
Netice itibariyle hayâ İslam dininde çok önem taşımakta, insanı kemale ulaşmasında ve birçok beğenilmeyen davranışlardan korunmasına ve aynı zamanda ilahi azaptan kurtulmasına sebep olmatadır. Hayâ, hem nefsin arzularına karşı kişiyi korur, hem olgun bir şahsiyete sahip olmasına vesile olur, hem de kişinin Allah indinde iyilerden sayılmasına neden olur. Nefsini şımartmadan yaşayıp, hayâ örtüsüye imanını daha da sağlam kılmış olur. Hayânın İslam indinde ki konumu, kişiyi bütün ayıplara karşı örtmesidir.
Allah Resulü(s.a.v)şöyle buyurur: “İslam çıplaktır; elbisesi hayâdır.”(Usul-u Kâfi, Hayâ Babı) Hayâ; özü fıtratta olan, insana imanla birlikte verilen, iman arttıkça kendiside ve etkisi artan, iman azaldıkça, kendisi ve etkisi de azalan bir örtüdür. Hayâ, insanı insan eden ve insanı olgun eden bir sıfattır. Hayâ insanın manevî süsü, Allah'ın insanda görmek istediği en güzel bir davranıştır. Hayâ, aynı zamanda Allah'ın insanda görmek istemediği her türlü kötü huydan da uzak durması ve arınmasıdır. Hayâlı Olmanın Sebepleri Hayâlı olmanın sebepleri iki temel üzere kuruludur. Akıl ve iman. Çünkü hayâ ikisi ile bağlantılıdır ve o ikisinden de ayrı değildir.
Akıl: İnsanın en büyük özelliklerinden birdir ki; insanı diğer yaratıklardan ve hayvanlardan ayırıyor. İnsana izzeti, izzetsizliği, şerefi şerefsizliği, hayâyı, hayâsızlığı, imanı, imansızlığı, hakkı, batılı, yanlışı ve doğruyu ayırma yeteneğini vermektedir. İnsan akıl sayesinde kemale erer, akıl ile mükâfat alır ve akıl ile cezalandırılır. İnsanın yaptığı işlerin ölçüsü, onun aklının ölçüsü oranındadır. İmam Muhammed Bakır (as) şöyle buyurdu: “Allah aklı yarattıktan sonra, aklı muhatap alarak buyur-du: “İzzetim ve celalim hakkı için senden daha sevimli bir şey yaratmış değilim. Senin eksiksiz, olgun halini ancak sevdiğim kimselere veririm. Sadece sana emreder, yalnız sana yasaklarımı yöneltir, sırf seni cezalandırır ve yalnız seni mükâfatlandırırım.”(Usul-u Kâfi c.1, Akıl Babı)
Güzel bir hadisi Şeyh Saduk (rh) İmam Ali (a.s)’dan rivayet ediyor ki İmam şöyle buyurdu: “Cebrail Hz. Adem’in yanına gelip ona kendisinin üç şeyi iletmesi için görevlendirildiğini arz eder ve üç şeyden birini seçmekte muhayyersin der. Hz. Âdem: Şu üç şey nedir. Cebrail: Akıl, Hayâ ve din diye açıklık getirir. Hz. Âdem: Ben aklı seçtim der. Cebrail: Diğer ikisine der ki; “Artık sizde kendi yerinize gidin. ”Hayâ ve din diyorlar ki: Biz akılla birlikte olmak için görevlendirildik, akıl nerde olursa bizde orada olacağız. Doğal olarak ikisi de aklın olduğu yerde kaldılar. (Hisal-i Saduk c.1 s. 102)
Akıl ile ilgili : “Yahuda’nın torunlarından olan Şem’un ibni Lavi’nin akılla ilgili bir sorusuna cevaben Hz. Resulullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Akıldan hilim (yumuşaklık), hilimden ilim, ilimden rüşt (olgunluk), rüştten iffet, iffetten korunma, korunmadan hayâ, hayâdan vakar, vakardan hayırlı işlerde sebat- süreklilik ve sebattan kötülükten nefret etmek, kötülükten nefretten de nasihat edene itaat etmek özeliği hasıl olur”.(Tuhef-ul Ukul,s.28)
İman: Lügatte, bir şeye tereddütsüz inanmak ve kesin olarak, içten ve yürekten bağlanmak demektir. Dinî manası ise, Allah'ın varlığına, birliğine ve adaletine tereddütsüz inanmak ve Hz. Muhammed'in (sav) peygamber olduğunu ve bize bildirdiği şeylerin hepsinin hak ve doğru bulunduğunu, hiçbir şüphe duymadan kabul ve tasdik etmektir. Başka bir deyimle, iman kalben tasdik etmek, dille ikrar etmek ve bedensel olarak da dinin hükümle-rine uyup din olarak kabullenmektir.
İmam Ali(as) şöyle buyurur: “İman gönülle tanımak, dille ikrar etmek, aza ile de kullukta bulunmak-tır. (Nehcül Belaga-Kısa Sözler) Netice itibariyle imanın rüknü, lügat anlamı ve din anlamı da tasdik ve teslimiyettir. Teslimiyet ise yalnız dil ve beden teslimiyeti değil, gönül teslimiyeti olmalıdır. Bu açıdan baktığımızda akıl ve imanın diğer elemanı olarak öne çıkan hayâdır. İman ile hayâ birlikte olup bir yaşamaktalar. Biri gittiğinde diğeri de gider. Hayâ imanın bir parçası olarak açıkça beyan edilmektedir. İmam Cafer Sadık (as) şöyle buyurdu: “Hayâ imandan kaynaklanır, imanda cennettedir.”
Başka bir hadiste :“Hayâsı olmayanın imanı yoktur.” Diğer bir hadisinde :“Hayâ ve iman aynı boyunduruğa bağlı iki yoldaştır. Biri gidince öbürüde ona uyarak gider.”(Usul-u Kafi-Haya Babı) Allah Resulü(s.a.v)şöyle buyurdu: “Hayâ imandandır.”(Tuhef-ul Ukul) Hayâyı engelleyen etkenler Rivayetlerde hayânın engellenmesine sebep olan birçok nedenler beyan edilmiştir. Biz burada sadece birkaç sebebe açıklık getirerek konuyu aydınlığa kavuşturacağız.
1. Saygınlık perdelerinin ortadan kaldırılması: İmam Musa Kazım (as) kendi yaranlarına şöyle buyurdu: “Kendinle kardeşin arasındaki saygınlığı yok etme, ondan birazını baki bırak. Çünkü saygınlığın yok olması, hayanın yok olmasıdır.”(Tuhef-ul Ukul-S. 481)
2. Halka muhtaç eli uzatmak: İmam Cafer Sadık(as)“Halka muhtaç eli uzatmak, kişinin izzetinin orta-dan kalkmasına ve hayânın yok olmasına sebep olur.”(Mizan-ul Hikme-c.2-Haya Babı) 3.Fazla konuşmak: İmam Ali(as) “Çok konuşan çok hata yapar, çok hata yapanın hayâsı az olur, hayâsı az olanın günahtan çekinişi azalır, günahtan az çekinenin kalbi ölür, kalbi ölen kimse ise ateşe girer.” (Tuhaf’ul- Ukul, s.157.)
Hayânın Eser ve Etkileri İster dünyevi, ister uhrevi, ister toplumsal, isterse ferdi, ister batını, ister zahiri ve isterse nefsanî olsun, birçok rivayet hayânın eserleriyle ilgili nakledilmiştir. Biz burada sadece birkaç tanesini açıklamaya çalışacağız.
1-İyiliklerin anahtarı: İmam Ali(as)şöyle buyurur: “Hayâ bütün iyiliklerin anahtarıdır.”(Gureru-l Hikem-Haya Babı) Zira her bir günahı işlemekten, Allah’tan hayâ edip ve halktan utanıp çekinmesine neden oluyorsa ve günah işlemekten kaçınıyor olması, kendi kendiliğinden hayrın anahtarı olmaktadır.
2-Kötü işleri önler: İmam Ali (as)şöyle buyurur: “Hayâ insanı kötü işlerden alı koyar.” Çünkü Allah’tan utanma duygusu olan bir kimse kötü ve beğenilmeyen işleri yapmaktan hayâ eder. Ve ayni şekilde halktan da çekinerek beğenilmeyen sıfatlardan ve kötü işlerden uzak durması onun hayâlı ve utanma duygusuna işarettir. Kötü işlere mürtekip olan bir kimsenin Allah’tan utanmadığına ve halktan çekinmediğinin göstergesidir. Böylece hayâlı olan biri asla çirkin ve beğenilmeyen işleri yapmaz.
3-Hataları yok eder: İmam Ali(as)şöyle buyurur: “Allahtan hayâ etmek, birçok günahı siler.” Çünkü insan, öncelikle o günahların kendisinde olmasını istemez ve eğer bir günaha duçar olduysa da Allah’tan hayâ edip hemen tövbe ederek kendisinin af edilmesini diler. Böylece İnsan işlediği günah-tan dolayı Allah’tan hayâ ederek o günahın etkisinden kurtulmak içinde tövbe ederek yok etmiştir.
4-Azap ve ateşten önler: İmam Ali(as)şöyle buyurur:“Allah’tan hayâ etmek, insanı cehennem azabından korur.” Çünkü insan yaptığı bütün hataların ve günahların karşılığını mutlaka görecektir. Günahların karşılığı ise ateş ve azaptır. Kim de hayâ var olursa o artık günah işlemekten hayâ ederek kendisini ilahi azap-tan ve ateşten korumuş olur. Böylece hayâ onu cehennem azabından ve ateşinden kurur.
5-Hasiyetli ve namuslu: İmam Ali(as)şöyle buyurur: “Hayânın meyvesi iffettir.” Çünkü kimde Allah’tan utanma duygusu olursa, ona muhalefet etmez ve böylece halkın içinde utan-ması da vesile olur onun haramlara düşmemesine. Ama iffet ilkesi günümüzde öyle bir hale getirilmiş ki kadınlar örtünmeyi bir başörtüsü ve öylesine bir kıyafet alırlar üzerlerine ki vücut hatları tamamen belli olarcasına ve güya örtünmüşler, güya iffetli bir hale gelmişler. Kadın kadınlığını bilmeli ve kadın, kadın olarak yaşamalı. Oysaki İslam örtünmeyi vücut yapısı belli olmayacak şekilde örtünmeli diye buyurmaktadır. Eğer bir kimse hayâ ilkesine uyum içinde olursa ve utanma duygusuna sahip olsa asla toplumda iffetini elden bırakmaz ve harama düşüp günah işlemez ve işletmez.
6-Ayıpların örtülmesi: İmam Ali (as)şöyle buyurur: “Hayâ elbisesini giydirdiği kimsenin ayıpları halk-tan gizli kalır.” Çünkü toplum içinde kendi gidişatına dini kurallar doğrultusunda özen gösteren, söz ve davranışına dikkat eden biri kendisini toplumdan beğenilmeyen huylardan ve sevilmeyen davranışlardan korumuş olarak güzel bir makama ulaşmış olur.
7-Helak olmaktan önler: İmam Ali(as)şöyle buyurur: “Sözlerinde hayâ olan bir kimseden ayrılır fesatçılık ve helak olmak.” Sözlerinde hayâ olan biri hiçbir zaman kendisini saptıracak veya kendisini yok edecek davranışlarda bulunmaz. Netice olarak insanda hayâ olursa, o artık hiçbir zaman beğenilmeyen davranışlarda bu-lunmaz ve bununla birlikte üzerine düşen ilahi görevlerinde de aksaklık yapmaz. Hayânın Bölümleri Hayâ, kanıtlanmış değerli olarak anılmakta ve aynı zamanda kınanmış değersiz olarak tanımlanmak-tadır. Peygamber efendimiz(sav)şöyle buyurur : “iki türlü hayâ vardır: biri akıllı kimsenin hayâsıdır, diğeri de ahmak kimsenin hayâsıdır. Akıllı kimsenin hayâsı ilmidir. Ahmak kimsenin hayâsı da cehaletidir.(Usul-u Kafi-Haya Babı) Burada birkaç kısmada dikkat etmemizde fayda vardır.
a-Allah’tan haya etmek: Allah’tan hayâ etmeyen ve kendi kötü amellerini Allah’tan gizlemeyen kınanmıştır. Buna göre kanıtlanmış ve beğenilmiş hayâ Allah’tan utanmak ve Allah’ın emirlerine boyun eymiş ve beğenilmeyen amellerden de uzak durmuş davranıştır. Allah, Kuran’ı Kerim’de buyurur: “İnsanlardan gizlerler de Allah'tan gizlemezler.”(Nisa,108)
b-Halktan haya etmek: İnsanlar, bazı kötü ve beğenilmeyen amelleri sadece ve sadece insanların beğenmediği, insanların benimsemediği bir iş olduğundan dolayı ve adının kötüye çıkmaması için yapmazlar. Bu fikre sahip olanlar, kötülüklerini insanlardan gizlemekteler. Genelde toplumsal utanmalar ve toplumsal kınamalardan korkmak, toplumun iyi ve sağlıklı yaşamın bir ilkesi halını almıştır.
c-Kendisinden haya etmek: Beğenilen huylardan biride kişinin kendisinden hayâ etmesidir. İnsan kendisinden ve kendi vicdanından hayâ ederse ve şeri kanunların uyumluluğu içinde yaşamını sürdür olması kişinin hayâlı ve güzel bir huya sahip olduğuna delildir. İmam Ali(as)şöyle buyurur: “En güzel hayâ, kendinden utanmadır.”(Gureru-l Hikem, Hayâ Babı.)
Hayâ edilmeyen yerler Birçok yerde hayâ etmek iyi olmadığı gibi beğenilen bir huyda değildir. Bu açıdan yapılması gereken aşağıdaki davranışlara dikkat etmekte fayda vardır.
1-Çalışmaktan hayâ etmek: Peygamber Efendimiz (sav) şöylebuyurur: “Hiçbir hayrı gösteriş için yapmayın, onu utanarakta terk etmeyin.”(yuhrfu-l ukul)
2-İlim öğrenmekte hayâ etmek: İmam Ali(as)şöyle buyurur: “Bilmediğini, öğrenmekten hayâ etmeyin.”(gureru-l hikem.)
3-Helal mal kazanmakta hayâ etmek: İmam Cafer Sadık (as)şöyle buyurur: “Helal mal talep etmekten hayâ etmeyen kimsenin, geçimi kolaylaşır ve Allah onun ailesini kendi nimetleriyle donatır.”(Tuhefu-l ukul)
4-Misafire hizmette hayâ etmek: İmam Ali(as)şöyle buyurur: “İnsan üç şeyden utanmaması gerekir. Üç şeyden biri “ Misafire hizmet etmektir”. (Gureru-l hikem. Hayâ Babı)
5-Başkalarına saygı göstermekte hayâ etmek: İmam Ali(as)şöyle buyurur: “İnsan üç şeyden utanmaması gerekir. Üç şeyden biri “Baba ve öğretmen için ayağa kalkmaktır”.(Gureru-l hikem. Hayâ Babı)
Allah’ım Bizi Akıl, Hayâ ve İman ilkeleriyle yaşama kudreti ver. Allah’ım Bizi Seni sevenlerden ve Senin Sevdiklerini sevenlerden eyle. Allah’ım Bizi Kemale eren Ve Sevdiğin Kullarından karar kıl. Allah’ım İmamı Zaman(acf) Ağanın Zuhurunu tez eyle.