Zeynebiye - Ehlibeyt Dünyasının Gündemi | Türkiye Caferileri

Sevgi, varlık âleminde en esaslı bir unsur, en güzel aydınlık, en büyük güçtür ve bu gücün dünyada yenemeyeceği hiçbir güç,galib gelemeyeceği hiçbir düşman yoktur. Yüce Allah'ın kullarını yaratmadaki gayesi de sevgidir. Kullar sadece Allah'ı sevsinler ve Allah'ı seven gönüller bir birlerine karşı muhabbet beslesinler. Dolayısıyla sevgi ilk olarak insanın ruhunu yüceltir ve sonra diğer insanların da ruhunun yücelmesini sağlar.

Sevmeyen birisi hiçbir zaman insan-ıkâmil konumuna ulaşamaz, sevmeyen ruhların olgunlaşıp insani semalara yükselmesinin imkânı yoktur. Sevgiden mahrum olan gönüller, egolarından kurtulamadıkları için; kimseyisevemez, ilahi aşkı sezemez ve böylece bir ömür en kıymetli şeyden mahrum olarak yaşar dururlar.

Evet, varlıkâleminin her tarafında sevgi hâkimdir. Yeni dünyaya gelen çocuk annenin şefkat kucağında gözlerini dünyaya açar, çiftçi toprağı sevdiği için bitkiler ürünlerini verir. Yerküredeki sular sevgiyle buharlaşır, sevgiyle yağmur olur ve sevgiyle kulların üzerine rahmet olarak yağar.

İşte bu yüzdendir ki; Kuran-ı Kerim,Resul-i Ekrem, İmam Cafer Sadık ve İmam Muhammed Bagır bize olabildiğince sevgi ağacını beslemeyi, olabildiğince seven insan olabilmeyi öğretir, öğütler. Yüce Kitap'ta sevgi şöyle geçer: ?İman eden ve salih fiiller işleyenlere rahman olan Allah bir sevgi bahşedecektir.? (Meryem:96) Sevgi kahramanı Hz. Peygamber sevgiyi imanın bir cüzü sayar: ?Sizden hiçbiriniz iman etmedikçe cennete giremez, birbirinizi sevmedikçe de (hakikî anlamda) iman etmiş olmazsınız.? İmam Baqır ise, dini sevgiden başka bir şey olarak görmez: "Din sevgidir ve sevgi ise dindir." (Nur?us-Sakaleyn, 5/285/49) İmam Caferi Sadık ise şöyle buyurmaktadır: "Din sevgiden başka bir şey midir ki? Şüphesiz aziz ve celil olan Allah-u Teala şöyle buyuruyor: "De ki: "Eğer Allah?ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin."( el-Hisal, 21/74)

Allah'ı sevmek, Allah'ın sevdiğini sevmek, çevreyi sevmek, insanları sevmek, bitkileri sevmek, hayvanları sevmek? seven insan sevdiği şeye özen gösterir, seven insandan zarar gelmez. Bir mütefekkirimizin dediği gibi sevgi yaşatır nefret öldürür.

Resul-i Ekrem herkesi çok sevendi, hatta müşrikler niçin iman etmiyor diye üzülendi,hatta düşmanları tarafından bile sevilirdi, çünkü o üstün ahlakla ahlaklanmıştı. Nitekim kalplerin kontrolünü elinde bulunan Vedûd Allah, gönülleri kazanmanın, başkaları tarafından sevilmenin ve bir araya getirmenin yolunu Peygamber'inin davranış biçiminde göstererek, yumuşak davranma, sevme, bağışlayıcı olma, affedilmeleri için dua etme ve fikirlerine danışmanın da sevginin şartları olduğunu vurgulamıştır. Kuran?ı Kerim?de şöyle buyrulmaktadır:

?O vakit Allah'tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın! Şayet sen kaba, katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz, etrafından dağılıp giderlerdi. Şu halde onları affet; bağışlanmaları için dua et; iş hakkında onlara danış. Kararını verdiğin zaman da artık Allah'a dayanıp güven. Çünkü Allah, kendisine dayanıp güvenenleri sever.? (Al-i İmran?159)

Allah aşkına ulaşma, varoluşun hikmeti ve felsefesidir, malum, iman olmadan cennete girilmez, Allah sevilmeden de iman edilmiş olmaz. Yer gök, gezegenler, bizzat bizim kendimiz ve içinde bulunduğumuz tüm harikalarıyla bu dünya, O Rabbin ve Bediî?nin eseridir. O Habib?tir; bütün sevgilerin kaynağı, O Vedud?tur; bütün sevgililerin var edicisi ve sevdireni, O Cemil?dir; bütün güzellerin yaratıcısı ve güzelliklerin yaşatıcısı ve O Allah?tır; müstecimi cemi?i kemalat olan..

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Şuayb (a.s) aziz ve celil olan Allah?ın aşkından ağladı ve sonunda kör oldu. Ama aziz ve celil olan Allah ona gözünü geri verdi. Sonra yine kör oluncaya kadar ağladı ve Allah yine ona gözünü geri verdi. Sonra yine kör oluncaya kadar ağladı ve yine Allah kendisine gözünü geri verdi. Dördüncü defa olunca Allah ona şöyle vahyetti: "Ey Şuayb! Daha ne zamana kadar bu durumu devam ettireceksin. Eğer bu cehennem korkusundan ise sana eman verdim. Eğer cennet şevkinden ise onu sana verdim." Şuayb şöyle dedi: "Ey ilahım ve efendim! Senin biliyorsun, şüphesiz ben ne ateşinin korkusundan ve ne de cennetinin şevkinden ağlıyorum. Lakin sevgin kalbime bağlanmış dolayısıyla seni görmedikçe sabredemiyorum." Azameti yüce olan Allah ona şöyle vahyetti: "Eğer böyle ise o halde bu sebepten dolayı kendisiyle konuştuğum Musa b. İmran gibi birini sana hizmetçi kılacağım."( İlel?uş-Şerayi?, 57/1)

Öyleyse, ruhumuzun en yüksek tahtına O'nu tek sevgili olarak yerleştirmemek ne akılla bağdaşır, ne vicdanla uyuşur, ne de kalple barışır.

Bu sevgiye dünyanın ihtiyacı var; çevreyi yaşatan, insanlığı yaşatan, değerleri yaşatan, bitkiyi, hayvanı, insanı,kâinatı yaşatan sevgiye bu dünyanın ihtiyacı var. Nefret öldürür zaten dünyanın yeterince derdi var, birde nefretle dolmuş, nefretle donanmış insanlık âlemini düşünün, o zaman dünya yaşanmaz hale gelir.Her şeye rağmen biz yüreğimizde sevgiyi besleyelim nefreti olabildiğince söndürmeye çalışalım, gayret edelim.Böylece hem kendimiz huzurlu oluruz ve hem de çevremiz bizlerden zarar görmez.

Allah'ın rahmeti şümulüdür herkesi kuşatmıştır. Bu dünyada hatta kâfirleri bile kuşatmıştır, buna göre bizimde olabildiğince insanı ve insan olarak hangi din, ırk, soy, boyve bölgeden olduğuna bakmadan herkesi sevmeyi kendimize telkin etmemiz ve bu konuda sevgiyle zafer kazanılır, sevgi ile huzur bulunur, sevginin güzelliği ile dünyagüzelleşir; işte bunu toplum olarak dünyaya göstermeliyiz.

Elbette sevmek taraf olmak demektir, sevdiği şeye taraf olmaktır. Tabiatı seviyorum o zaman tabiata taraf olmalıyım; tabiatı incitenler, tabiatı kirletenler, tabiatı yakanlar, tabiatın dengesini bozanlar bizim sevgimizi kaybeder. Bizler bu sevgi ile taraf olduğumuziçin, tabiatın karşısında olanların bizler de karşısında oluruz.

Sevmek taraf olmaktır.

Ehlibeyt öğretilerinin öğrettiği ile bizler, insanlığıseviyoruz, dolayısıyla insanlar ve insanlıktan yana tarafız. İnsanlığı ve insani değerleri boğmaya, örselemeye, yok etmeye, ezmeye çalışanlara karşı biz tarafız. İnsanlığı en iyi temsil eden kâmil insanlardan yana, kusursuz güzel insanlardan yana tarafız; çünkü onları seviyoruz. Gönül güzelliği, amel güzelliği, pratik güzelliği, bakış güzelliği bize sabit olan insanları mutlak suretle seviyoruz. Onun için biz peygamberleri, onların vasilerini seviyoruz ve onların tarafıyız.

Bu taraflık sadece dünyaya has bir nitelik değildir, insan dünyada kimi seviyorsa ve kimin tarafındaysa kıyamet gününde de onunla birlikte haşrolacak ve onun tarafında yer alacak. Adamın biri Resulullah?a (s.a.a) gelerek şöyle dedi: "Ey Allah?ın Resulü! Şüphesiz seni kendimden daha çok seviyorum. Şüphesiz seni kendi evlatlarımdan daha çok seviyorum ve şüphesiz evde seni hatırlayınca buraya gelip seni görmedikçe rahat etmiyorum. Kendimin ve senin ölümünü düşününce biliyorum, sen cennete girecek ve peygamberlerin yanında yer alacaksın; ama ben eğer cennete girecek olursam seni görmemekten korkuyorum." Peygamber (s.a.a) ona cevap olarak bir şey demedi ve sonunda Cebrail ona şu ayeti indirdi: "Kim Allah'a ve Peygambere itaat ederse, işte onlar Allah'ın nimetine eriştirdiği peygamberlerle, dosdoğru olanlar, şehitler ve iyilerle beraberdirler. Onlar ne iyi arkadaştırlar!" (Nisa:69.)

Evet, bizler, aziz İslam, öz Muhammedi İslam, Kurani İslam, Muhammed Mustafa?nın getirdiği, Aliyel Murtaza'nın ve onbir evladının yorumlayıp, bizlere anlattığı bu Muhammedi Risalet'i seviyoruz, dolayısıyla ondan yana tarafız. Ona karşı olanın da karşısındayız; çünkü sevmek taraf olmaktır.

Peki, bu taraflılığın mükâfatı ne olacak? İşte bunu da Mevla Emirel Müminin Ali'nin bir öğlen vakti yanına gelen Haris Hemdani?ye buyurduğu hadiste görüyoruz. Hazret şöyle sordu: "Seni buraya ne getirdi?" O, "Allah?a yemin olsun ki senin sevgin" deyince Ali (a.s) şöyle buyurdu: "Eğer doğru söylüyorsan beni üç yerde göreceksin: Ruhun buraya -eliyle boğazına işaret ederek- gelince, sırat köprüsünden geçince ve (Kevser) havuzunun yanında."(ed-Deavat, Ravendi, 249/699)

Allah sevgisini camiamızdan eksik etmesin.

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.