Çok kıymetli Türkiye Caferileri Lideri Hocamız Selahattin Özgündüz, çok kıymetli AK Parti, Cumhuriyetçi Hareket Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi’nin çok saygıdeğer milletvekilleri, saygıdeğer kaymakamım, saygıdeğer ilçe müftüm, değerli meclis üyelerimiz… Özellikle bu programın hazırlanmasında büyük emeği geçen Zeynebiye Camiasının, Caferider’in, Âlimler Birliğinin çok değerli yöneticileri, sevgili Küçükçekmeceliler, kıymetli Ehl-i Beyt dostları, hanımefendiler, beyefendiler, sevgili çocuklar, kıymetli kardeşlerim hepinizi saygıyla, sevgiyle, muhabbetle selamlıyorum. Muharrem ayınız mübarek olsun, Muharrem yasınız mübarek olsun efendim.
Değerli kardeşlerim, hepimizin bildiği gibi Aşura programı sadece kuru bir ağıt değildir. Basit bir matem değildir. Tarihin tozlu sayfalarına saplanıp kalmak hiç değildir. Aşura programları ve Kerbela’yı anmak aslında kalbimizin bir dirilişidir. Ve aynı zamanda bir uyanıştır. Zalime karşı bir direniştir ve Rabbimize karşı bir yakarıştır.
Bu meydan bir iman tazelemedir. Peygamber efendimizin bize bıraktığı iki kutsal emanete sahip çıkmanın adresidir. Ve hak ve hakikat sadasına hep birlikte Lebbeyk demektir. Biz burada o hak ve hakikat sadasını duyduğumuzu ve o sadaya sağır olmadığımızı, oradan gelen, çağları delen o hak ve hakikat sadasına lebbeyk dediğimizi göstermek için bu programları yapıyoruz.
Değerli kardeşlerim, acımız büyük ve hepimiz biliyoruz ki aslında Hz. Hüseyin’e, Kerbela’da uğramış olduğu susuzluktan ziyade uğramış olduğu soysuzluk daha ağır gelmiştir. Hz. Hüseyin’ e çadırındaki masumların acısı hasımlarının ona gösterdiği acıdan daha büyük gelmişti. Aslında Hz. Hüseyn in ciğerini söken, boynuna ok saplanan Ali Asgar’dı.
Yoksa zalime kul olmuş asker ona bir şey yapamayacaktı. Hz.Hüseyin’in ciğerini delen son kez bakmış olduğu Hz. Zeyneb’in gözleriydi. Yoksa kâfirlerin sözleri onu hiç incitmedi. Ve Hüseyin başını feda ederken kâfirlerin korkusunu değil, annesinin kokusunu duydu. Biz buna inanıyoruz ve Hz. Hüseyin’imizin başını alıp gittiler, o günden beri de başsızız. Onu kesip biçtiler, o günden beri parça parçayız, dağınığız. Kerbela bizim hem çölümüzdür, hem gülümüzdür.
Bu gülü koklamaya gelenlere selam olsun. Kerbela bizim hem yolumuzdur, hem kervanımızdır. Bu kervana katılanlara selam olsun. Kerbela bizim hem derdimiz hem dermanımızdır. Kerbela bizim hem derdimiz hem dermanımızdır. Kerbela bizim hem kurumuş toprağımız hem yeşermiş yaprağımızdır. Kalbini bu aşkla yeşertmeye gelenlere selam olsun. Kerbela azgın dalgalar içerisinde bizi sahil-i selamete ulaştıracak bir kurtuluş gemisidir, bu gemiye binenlere selam olsun.
Değerli kardeşlerim biliyorum ki buradaki her bir kardeşimiz, her bir canımız, her bir vatandaşımız bunu söylemek istiyor,‘’Ya Hüseyin çölde seni özlemiş bir kuşta ben olsaydım, ayağının altındaki bir taşta ben olsaydım. Senin için görülmüş bir düşte ben olsaydım. Senin için gözlerden akıtılmış bir yaşta ben olsaydım. Senin için dokunmuş bir nakışta ben olsaydım. Zalim için, batılı yıkmak için kuşandığın kılıcının kabzasında bir dirhem gümüşte ben olsaydım. Seni görmüş gözlerin üstünde bir kaşta ben olsaydım. Uğrunda koparılan bir başta ben olsaydım.’’
Değerli kardeşlerim bu programlarda bir de hep beraberce şu dersleri almamız gerekiyor: İslam coğrafyası büyük bir coğrafya. Müslümanlar büyük bir nüfusa sahip. Sünni dünyası kocaman, Şii dünyası kocaman, Alevi kardeşlerimizin nüfusu kocaman. İşte bunları maalesef pazar olarak görenler var ve bu pazar üzerinden pazarlık yapanlar var. Şimdi her birimiz ama her birimiz Hüseyni duruşla, basiretle, cesaretle, ferasetle, akılla, zekâyla, irfanla kimsenin bizi kandırmasına müsaade etmememiz lazım. Böyle bir pazar kurulduğu müddetçe, maske takmış imamlar olur, hocalar olur, dedeler olur, mollalar olur ama biz Ehl-i Beyt’in kokusuna o kadar aşina olmalıyız ki kim hangi maskeyi takarsa taksın bizi asla aldatamamalı. İşte Zülfikar gibi bir kılıca sahip olmak Hz. Hüseyin e ait bir irfana sahip olmak bunu gerektirir. İnşallah Rabbim dünyada Müslümanları kendine pazar olarak görenleri kahrı perişan etsin.
Onları semtini semtimize uğratmasın. Bize onlara aldanmayacak göz versin, irfan versin. Birbirimize muhabbet versin, aşk versin. Çünkü ancak peygamber efendimizin şu sözüyle kurtulacağımızı biliyoruz: Birbirinizi sevmedikçe gerçekten iman etmiş olmazsınız ve iman etmedikçe de cennete giremezsiniz. Bu yüzden aslında iman etmenin ilk şartı birbirimizi sevmek. Ben Küçükçemece’yi, ülkemi, Müslüman kardeşlerimi hatta bütün insanlığı, masumları seviyorum Rabbim bu muhabbetimizi daim etsin, özellikle Zeynebiye camiasına, başta Selahattin Özgündüz hocam olmak üzere bu programın hazırlanmasında emeği geçen, derdini tasasını çeken, terini akıtan, göz yaşını akıtan bütün kardeşlerimi, ablalarımı, ağabeylerimi tebrik ediyor, onlara saygılar sunuyorum efendim...