Erol bu önemli ziyaretin içeriğine dair bilgiler vererek başladığı yazısında, Ortadoğu'da yaşanan son gelişmeler ışığında bahsi geçen ziyareti değerlendirerek, Sünnilik-Şiilik üzerinden İslâm dünyasını karıştırmak isteyenlere karşı önemli bir mesaj verildiğini söylerken, Türkiye ve İran'ın, İsrail'in Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)'ne karşı birlikte hareket edeceğini iddia etti.
Yazının tamamı şu şekilde:
Arzu ederseniz bugünkü yazıma ezberleri bozma noktasında önemli bir son dakika gelişmesi ile başlayayım. İran menşeli Tesnim Haber Ajansı’nın Türkçe servisi bu yazının kaleme alındığı saatlerde, 12:40 gibi aynen şu haberi geçti: “İran Genelkurmay Başkanı General Bakıri, Türk mevkidaşının davetiyle Türkiye’ye gidecek. General Bakıri’nin 3 gün sürecek Türkiye ziyaretinde Türkiye’nin üst düzey askeri ve siyasi yetkilileri ile görüşmesi planlanmaktadır. Terörizme karşı ortak mücadele, bölgenin son gelişmeleri, savunma sanayinde olan iki taraflı ilişkiler ve sınırları koruma alanında işbirliği bu ziyaretin ana konularını teşkil edecektir.”
Şekil şartları itibarıyla bakıldığında bu haberde geçen bilgiler aslında bu “beş yıldızlı” ziyaretin niçin gerçekleştiğini de üç aşağı beş yukarı ortaya koyuyor. Ama bunun böyle olmadığının hemen herkes farkında; en azından konunun uzmanları ve ilgilileri boyutuyla...
Aynı şekilde, Türkiye ve İran merkezli olarak bölge normal bir süreçten geçiyor olsaydı, muhtemelen bu ziyaret şimdiki kadar ses getirmiyor olacaktı. Ya da en azından benim köşemde yer bulmayacaktı.
Dolayısıyla Türkiye-İran yakın çevresi ağırlıklı son gelişmeler, bölgesel-uluslararası mevcut konjonktür ve olası gelecek bu ziyareti sadece iki ülke açısından değil, bölge ağırlıklı İslam dünyası ve oluşmakta olan yeni dengeler/ittifaklar açısından da oldukça kritik bir seviyeye taşıyor.
Zira düne kadar Suriye merkezli olarak çatış(tırıl)ması beklenen, Sünnilik-Şiilik üzerinden Büyük Ortadoğu Projesi’nde (BOP) öngörüldüğü gibi bir “İslam İç Savaşı”nı başlatması hedeflenen iki güç, bütün algıları yıkmanın ötesinde, yeni bir işbirliği sürecini başlatabilecekleri mesajını veriyor.
Süreçte Suriye ve “2K” Faktörleri
Bu bağlamda Suriye merkezli gelişmeler, Türkiye-İran arasındaki krizin nasıl sonlandırılabileceğiyle ilgili önemli bir deneyim, laboratuar görevi görürken; 2K merkezli gelişmeler de iki ülke arasında bir rekabet hatta çatışma potansiyeli taşıyan mevzuların nasıl bir fırsata dönüştürülebileceğiyle ilgili önemli birer kriz alanı olarak karşımıza çıkıyorlar.
Eminim, bu “2K” da neyin nesidir diye soruyorsunuzdur. Hemen Yazayım: Körfez ve Kuzey Irak. Peki, 2K neden ve nasıl bu kadar büyük bir önem arz ediyor? Onu da söyleyeyim...
Hatırlanacağı üzere, Katar-Suudi Arabistan merkezli son kriz ve İran’da IŞİD/DAEŞ saldırıları ile bölge bir ateş topuna çevrilmek istenilirken İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif’in Türkiye ziyaretiyle birlikte bu oyun bozulmuştu. Dolayısıyla 2K’dan ilki olan Körfez, burada İran’ın oyunun farkında olduğunu ve bunu Türkiye ile birlikte bozacağını açıklaması açısından önemli bir dönüm noktası, adres olarak karşımıza çıkıyor.
İkincisi ise Kuzey Irak merkezli gelişmeler. 25 Eylül’de Kuzey Irak’ta gerçekleştirilecek olan (eğer son dakikaya kadar yine bir karar değişikliğine gidilmez ise) referandumun bir bağımsızlık oylaması olduğu ortada. Ve bu karara başta Türkiye ve İran olmak üzere, diğer bölge ülkeleri (Suriye ve Irak) da karşılar.
Zira bu referandum “İkinci İsrail”in inşası ile eşdeğer görülüyor. Ve bu “İkinci İsrail”in bölge açısından etkisi en az 100 yıl sürecek bir fitne-savaş kaynağı olacağı ve “Büyük İsrail Projesi”ne hizmet edeceği ifade ediliyor. Tam da bu noktada Sykes-Picot sürecine dikkatler çekiliyor.
Ziyaretin Verdiği Temel Mesajlar...
Dolayısıyla, günümüzün Sykes-Picot’su olarak kabul edilen BOP’un öngördüğü bu “devletçik” ve diğerleri; başta Türkiye-İran olmak üzere, bölge tarafından ortak bir tehdit olarak kabul ediliyor ve İran Genelkurmay Başkanının Türkiye ziyareti işte tam da bu noktada başlı başına bir mesaj veriyor: Her iki devlet bu tehdide ve arkasındaki güçlere karşı işbirliği arayışındalar.
Bu kapsamda iki devlet son dönemde üst üste atılan adımlarla tüm dünyaya şu mesajları vermektedir diyebiliriz:
1) Sünnilik-Şiilik İslam dünyasında bir ayrışmanın değil, birleşmenin yeni adıdır. Hiç kimse bundan sonra Sünnilik-Şiilik çatıştırması üzerinden bir İslam iç Savaşı beklemesin, en azından Türkiye-İran böylesi bir savaşın müsebbibi ve başlatanı olmayacaktır.
2) Türkiye ve İran kendi bekalarını tehdit eden BOP’a karşı birlikte mücadele edeceklerdir. Gerekirse bunun için yeni bir ittifak sürecini de güvenlik eksenli olarak başlatabilirler. Bu sürece Irak ve Suriye de dâhil edilebilir. Bunu diğer ülkeler de takip edebilir.
3) Bu bağlamda her iki ülke Kuzey Irak-Kuzey Suriye merkezli BOP Kürdistanı’na karşıdır. Bunun oluşumuna asla ve kat’a müsaade etmeyeceklerdir. Savaş dâhil, her türlü olasılığı göze almaktadırlar; nasıl ABD-İsrail ikilisi Suriye’de doğrudan bir savaş diyorsa, Türkiye ve İran da bu ziyaretle birlikte bu ikiliye “hodri meydan” diyor!
BOP’a karşı “Selçuklu Modeli” ya da “Yenilenmiş Sadabat Ruhunun Dönüşü” de denilebilir buna...