24 Temmuz 2017
Beyrutpress
Amr Marobe
İsrail'in 13 Temmuz 2006 yılında Lübnan'a düzenlediği saldırının üzerinden henüz iki gün geçmiş gibi. 25 Mayıs 2000'de Direniş tarafından aldığı darbelerle aşağılatıcı bir yenilgi yaşayan Siyonist ordu, bundan tam 6 yıl sonra, Lübnan saldırısından da ağır bir yenilgi ile döndü. Bu dönüm noktası, Direniş için zaferler çağının başlangıcı ve yenilgiler çağının kapanışı oldu.
İşin dini boyutundan bakınca birçok kişi, Zuhur Çağı alametlerinin büyük kısmının gerçekleşmesi sebebiyle İsrail'in sonunun yaklaştığı yorumlarında bulunuyor. Ancak ben bu yazıda, Lübnan ve Filistin'deki İslami Direnişin ideolojik boyutunun göstergeleri ile yetineceğim. Filistin ve Lübnan'daki bu direniş grupları, Siyonist varlık ile savaşta büyük bir sorumluluk üstlendiler. Makalenin başlığında olduğu gibi konuya bilimsel bir yaklaşımda bulunmak için ise, bazı analiz ve bağlantılara değineceğim.
25 Mayıs 2000'de Siyonist varlık ile olan çatışmamızın tarihinde önemli bir dönüm noktasına geldik. Birçok askeri metot ile savaşan Siyonist ordunun geri çekildiğini bu tarihte ilk defa gördük. 1982 yılından 2000'e kadar uzanan 18 yıllık çatışma tarihinde büyük bir deneyim biriktiren Direnişin darbelerinin, İsrail'in yenilmezliğini ezip geçebileceğini öğrendik. Bu tarihe kadar küçük pusular ve bombalı araçlar ile yürütülen operasyonlar, artık Siyonist ordunun mevkilerine saldırı düzenleyecek boyuta taşındı. Bunun üzerine temellerinden aldığı büyük hasarın ve verdiği kayıpların ardından Siyonist ordu istikrarını kaybetti.
Bu aşamada, düşman ordusu ve yerleşimcilerin moralini etkilemek için savaş araçlarından biri olarak medya araçları büyük rol oynadı. Direniş tarafından düzenlenen operasyonlar, an be an kaydedilerek yayınlandı. Bu sayede düşman ordusunun motivasyonu çökerken, Direniş askerleri ve halkının da motivasyonu yükseldi. Zamanla örgütlü Direniş toplumuna dönüşen Direniş halkı, medya tarafından Direniş toplumu olarak adlandırıldı. Savaşla geçen 18 sene zarfında, Direniş üç kuşak boyunca eğitim programları üretti. Bu eğitim grubunda, 1982 yılında ve öncesinde dünyaya gelenler yer alıyordu. Bu kuşak yirmili yaşlarındaydı. Aynı şekilde eğitimde yer alan bir diğer kuşak da otuzlu yaşlarındaydı. Bu sayede Direniş içerisinde çeşitli alanlarda deneyimli çok sayıda donanımlı komutanlar yetiştirildi.
2000 yılında Siyonist ordunun Lübnan'dan aşağılanmış bir şekilde geri çekilmesinin ardından, Direnişin önünde tam 6 yıl vardı. Direniş, bu 6 yıl süresinde 2000 yılının öncesindeki aşamadan farklı yetenekler geliştirmeyi başardı. Yeni bir boyuta taşınan savaşta Direniş; füze ve silahlar, özel birimler ve zırh deliciler ile daha çok ilgilenerek, tüm mevkilerde ayrı birer muharebe metodu benimsedi.
Özel kuvvetler ile ilgili olarak, en önemli üç çatışmaya Marun er-Ras, Binti Cubeyl ve Ayta eş-Şab bölgelerinde şahit olduk. Bu çatışmalarda Siyonist varlık, bazı ihlallere başvurana kadar kayda değer bir ilerleme kaydedemedi. Bu ihlaller sayesinde, Mercaiyyun kışlasına ulaştı. Ancak Direniş düşman ordusuna boyun eğmeyince, Siyonist güçler Birleşmiş Milletler konvoyu ile geri çekildi.
Diğer yandan tanksavar birimlerine gelince, onlarca Siyonist tankını doğrudan vuran Kornet füzeleri İsrail için büyük bir sürpriz oldu. Bu füzeler, Huceyr Vadisi ve Sehl el-Hıyam'da Siyonistlere ait Merkava-4 tipi tankları vurmuştu.
Füzelere gelirsek, Direnişin karada ve denizde korku denklemini eline alması Siyonist varlık için büyük bir sürpriz oldu. Ne var ki, Sar savaş gemisinin C-802 füzeleri ile vurularak imha edilmesi hepimiz için büyük bir sürprizdi. Bu saldırı Siyonist orduyu, savaş donanmasını etkisiz hale getirmek zorunda bıraktı.
Direniş, menzilleri 11-35 km arasında değişen, Grad sınıfı yaklaşık 1500 roket fırlattı. Bu sayede bir milyondan fazla Siyonist yerleşimci, işgal edilmiş Filistin topraklarındaki yerleşim bölgelerini terk etmek zorunda kaldı. Ayrıca yine bir milyonu aşkın yerleşimci, 33 gün boyunca sığınaklarda kalmak zorunda kaldı. Bununla birlikte, Siyonist üretim döngüsünün büyük kısmı devre dışı bırakıldı.
2006 saldırısı sırasında, Direnişin "Fecr-3" ve "Fecr-5" füzeleri ile hedef aldığı Hayfa saldırısının oluşturduğu yeni bir denklem hepimizin karşısına çıktı. Bu saldırıda atılan ve sayısı 50'yi aşmayan füzeler, Filistin direnişinin 2014 yılındaki son savaşta Tel Aviv dahil birçok bölgeye fırlattığı yüzlerce füze ile aynı modeldi.
2006 yılında yerini sağlamlaştıran denklemler, bir daha eskisi gibi olmadı. Lübnan Direnişi, bugün binlerce tanksavarın yanı sıra, menzilleri 250 ila 400 km arasında değişen ve 500 ila 800 kg ağırlığında savaş başlığı taşıyabilen, yüzlerce belki de binlerce Fatih-110 ve M-600 füzelerine sahip. Bu güç, Siyonist varlığı korku ve çöküşe sürükleyebilecek kapasitede. Bu durumda kapsamlı bir savaş ile karşı karşıya kalırsak, Siyonist varlık bunun sonuçları ile yüzleşemeyecektir. Siyonist varlığın kalbi olarak bilinen Tel Aviv ve Gush Dan banliyölerinin hedef alınacağı bir saldırı, düşmanın sivil savunma sisteminin kontrolünü kaybetmesi anlamına gelir. Özellikle Amonyak depoları, Dimona nükleer santrali ve bilinen silah depoları, stratejik hedefler arasında yer alıyor.
Kapsamlı bir savaşın patlak vermesi durumunda doğacak yeni denklem, Siyonist varlığın dayandığı temel dayanak olan Filistin'e göç meselesine büyük bir darbe indirecektir. Bu bağlamda, istikrarlı ve müreffeh bir vatandan gelen yerleşimcilerin büyük geri göçüne şahit olacağız.
Tüm bunların üzerine - ayrıntılarına değinmediğim- bu denklemlerden hareketle şunu söylemek mümkündür: Siyonist varlığın elindekilere kıyasla az imkâna sahip Direniş, Lübnan ve Filistin'de Siyonist varlığa yenilgiyi tattıracak anahtarlara sahiptir.
Medyasafak.net