“Moon of Alabama”
Global Research
Suriye'nin kuzeyinde “isyancıların” kontrolünde bulunan İdlib vilayeti içinde yer alan iki küçük kasaba olan Fua ve Kefraya, iki yıldan uzun zamandır “isyancıların” kuşatması altında. Hükümet çizgisindeki yerel güçler bu kasabaları savunuyor. Sivil sakinler, mezhepçi Sünni “isyancıların” yalnızca ölümü hak eden kafirler olarak gördüğü Şiiler. Kasabalara, hükümet helikopterleriyle havadan tedarik atılıyor.
Güneyde, Şam yakınlarında bulunan ve “isyancıların” kontrolünde olan Zabadani ve Medaya ise hükümet güçlerinin kuşatması altında. Buralara seyrek olarak BM ve Kızılhaç konvoyları tarafından tedarik sunuluyor. Yıllardan beri bu dört kasabasının kaderine, kısasa kısas intikam eylemleri damgasını vurdu. Toplamda 20 ila 30 bin kişi etkilendi. Sürdürülemez haldeki durumun çözülmesi için geniş kapsamlı bir anlaşma gerekiyordu.
Aralık ayında yapılan bir anlaşma, yaralı sivillerin takas edilmesine izin veriyordu. Kuzeydeki iki şehirde bulunan yaşlı ve yaralıları tahliye edecek otobüsler çıkış yolundayken, isyancı gruplar otobüsleri ateşe verdi. Yeni otobüslerin gönderilmesi gerekti, ancak en sonunda takas işledi.
Kısa süre önce, kasabalardaki bütün nüfusun takas edilmesi için yeni bir anlaşmaya varıldı. Kuzeydeki kasabaların bütün sakinleri hükümet kontrolündeki bölgelere, güneydeki kasabaların bütün sakinleri ise “isyancıların” kontrolündeki bölgelere götürülecekti. Suriye hükümeti adına konuşan İran ile radikal “isyancıların” finansörlerinden biri olan Katar, anlaşma için müzakere yürüttü. Anlaşmanın içinde, Irak'ta Şii grupların elinde bulunan Katarlı rehineler, Katar'dan “isyancı” gruplara (El Kaide) epey yüksek bir ödeme yapılması ve bazı açıklanmayan konular gibi çok sayıda başka mesele de bulunuyor.
İdlib vilayetindeki “isyancı” gruplar ya Suriye El Kaidesi'yle, ya da Katar destekli Ahrarüşşam'la birlikte hareket ediyor. Ahrarüşşam, müzakere edilen nüfus takasının uygulanmasından sorumlu grup. El Kaide'nin bazı unsurları açıkça anlaşmaya karşı çıktı.
[15 Nisan günü] kuzeydeki Fua ve Kefraya kasabalarından, çoğu çocuk olan yaklaşık 5 bin sakin, bir otobüs konvoyuyla hükümet kontrolündeki Halep şehrine götürülüyordu, ancak halen “isyancıların” kontrolündeki bölgede oldukları sırada otobüsler durduruldu. Güney kasabasındaki sakinler Halep'e getirilmişlerdi ve hükümet koruması altında tutuluyorlardı. Küçük bir mesele hakkındaki ilave müzakereler sürüyordu.
Otobüslerde bulunan, çoğu yaşlı, kadın ve çocuk olan siviller, Ahrarüşşam “isyancıları” tarafından korunuyordu. Açlardı. Birileri ortaya çıktı ve cips dağıtmaya başladı. Çocuklar yiyecek dağıtımının etrafına doluştuğu esnada mavi bir araba geldi ve çok büyük bir patlama gerçekleşti. İnsanlarla dolu dört otobüs ve çok sayıda araba tamamen tahrip oldu. (Resimler: 1, 2, 3)
95'i çocuk olmak üzere 127 sivil, hükümet kontrolündeki güvenli bölgeye yalnızca birkaç mil mesafedeyken hayatını kaybetti. Çok daha fazlası yaralandı. Onları korumakla görevli, bilinmeyen sayıda Ahrarüşşam üyesi “isyancı” da öldü. Ne olduğu konusunda ciddi bir anlaşmazlık bulunmuyor.
İntihar saldırısının Suriye El Kaidesi tarafından gerçekleştirildiği açıktır. Hükümet çizgisindeki hiçbir unsur isyancıların kontrolündeki bölgeye girmemişti. Hükümet çizgisindeki güçler hiçbir zaman intihar saldırısı düzenlemedi; El Kaide ve Ahrarüşşam ise yüzlercesini düzenledi. Bu, hükümet çizgisindeki sivil mültecilere karşı “isyancılar” tarafından, muhtemelen de El Kaide tarafından düzenlenen bir intihar saldırısıydı.
Fakat BBC, CNN ve diğer Batı medyası kuruluşları size bunu söylemeyecek. CNN, katliamı “bir hıçkırık” olarak adlandırdı. Washington'daki ilk haber, yeşil bir alanda yürüyen “Şiilerin” olduğu pastoral bir sahne eşliğinde gösterildi. Yazılanlar, olayda yaşanan büyük can kaybının hangi tarafta olduğunu ortalama okuyucudan gizliyor. Muhtemel suçluların kim olduğunu söylemeyecekler. Hatta bazıları, her tür mantığa aykırı bir şekilde, bunu hükümetin yaptığı imasında bulunuyor.
Katliam hakkındaki en son BBC haberi, bu propaganda türünün en kötü örneklerinden biri. Bir anlığına, yukarıda yazılanları okumayıp sadece şunları okuduğunuzu varsayın:
“Suriye savaşı: Otobüs bombalamasında ‘ölen 126 kişiden en az 68'i çocuk'
Aktivistler, Cumartesi günü kuşatma altındaki Suriye kasabalarından tahliye edilenleri taşıyan otobüslere yapılan bombalı saldırıda ölen 126 kişiden en az 68'inin çocuk olduğunu söylüyor.
Patlayıcı yüklü bir araç, konvoyu Halep yakınlarında vurdu.”
Okuyucuların %80'i yalnızca başlığı ve belki ilk paragrafları okuyacaktır. Kimin kimi öldürdüğünü zannedecekler?
Devamını okuyanlar, kurbanlardan bazılarının Şii olduğunu ve “yardım görevlileri ve isyancı askerlerle birlikte, hükümet kontrolündeki kasabalardan tahliye edilenlerin öldürüldüğünü” öğrenecekler. (Ne zamandan beri Ahrar'ın yağmacı kafa kesicileri “asker” oldu? Bu herif de bir “asker” miydi?) BBC'nin hikayesi, devamında, “isyancılar” böyle bir şeyi yapamayacağı ve yapmayacağı için hükümetin yaptığı imasında bulunuyor:
“BBC'nin Ortadoğu muhabiri Lina Sinjab'ın bildirdiğine göre olay, yiyecek yüklü bir arabanın geldiği sırada oldu ve araba cips dağıtıp çok sayıda çocuğu kendine çektikten sonra patlama gerçekleşti.
Sinjab, aracın hükümet izni olmadan bölgeye nasıl geldiğinin belli olmadığını söyledi.
Hükümetin iddia ettiği gibi isyancıların işin içinde olduğuna dair de bir kanıt bulunmuyor.
Muhabirimiz, isyancılar da kendi destekçilerinin diğer kasabalardan tahliye edilmesini beklediği için bu saldırının isyancıların çıkarına olamayacağını söylüyor.”
Suriye karşıtı pek çok propaganda yazısı okudum ama bu kadar alçakça bir karalama hiç görmedim. “Aracın [Suriye] hükümetin[in] izni olmadan bölgeye nasıl geldiğinin belli olmadığı…” O bölgeden bir araba BBC'nin Londra'daki merkez ofisine gidip, “Suriye hükümetinin izni” olmadan kendini patlatabilir ve çok sayıda kişiyi öldürebilir de.
Besleme aldıkları yer, “isyancıların” kontrolünde bulunan ve Türkiye sınırı açık olan bir bölgedir. Son yıllarda intihar saldırıları düzenlemiş bütün “isyancı” gruplar bu bölgeye serbestçe girebilmektedir. BBC muhabiri ve editörleri de bunu gayet iyi biliyor. “İsyancıların” birleşik halde olmadığını ve çıkarlarının farklılaştığını da biliyorlar. Bu katliamı kimin yaptığı tümüyle açıktır. Fakat BBC, “hükümet yaptı” imasında bulunuyor.
Bu saldırıda, isyancıların kontrolündeki bir bölgede gerçekleşen Han Şeyhun kimyasal olayında ölenden daha fazla insan öldü. Olay muhtemelen, hükümet tarafının dahlinin olmadığı, “isyancılar” tarafından sahnelenmiş bir yanıltma saldırısıydı. Trump'ın NSC'sinde çıkan bir haber yersiz bir şekilde Suriye hükümetinin bu olaydaki suçlu taraf olduğuna dair kanıtlar olduğunu ileri sürdü ve ardından ABD, Suriye'nin havaalanlarından birini bombaladı.
15 Nisan'daki intihar saldırısında 95 çocuk yandı ve ezildi. Onlardan, Trump'ın Han Şeyhun'daki bir fotoğraftaki iki sarışın bebek için söylediği gibi “güzel çocuklar” diye bahsedilmeyecek. Son olayda öldürülen bebekler, bu şekilde onurlandırılmayı hak etmeyen, (CNN'in deyimiyle) tahliye edilen “rejim yanlıları” idi.
15 Nisan'daki katliamın kurbanları medyada, Han Şeyhun olayının az sayıdaki belgelenmiş kurbanından çok daha az yer bulacaktır. Bu kadarı olduğunda da, BBC'nin yaptığı gibi, ölüler hükümetle birlikte olan Suriye hükümetinin büyük çoğunluğuna karşı kışkırtma yapmak için istismar edilecektir.
Şam, katliama rağmen anlaşmanın ve tahliyenin devam etmesi gerektiğine karar verdi. İdlib'deki iki kasaba, büyük çaplı bir saldırıya çok açık ve savunmasız halde. Onlar rehin tutulurken, İdlib'e daha büyük bir hükümet operasyonu düzenlenemez.
GÜNCELLEME – 17 Nisan, saat 3:00
Eliah J. Magnier, “dört kasaba” takas anlaşmasına dair daha fazla (Arapça) ayrıntı bildiriyor.
Temel adımlara dair şu tweet'leri attı:
Elijah J. Magnier @EjmAlrai
“Dört kasaba” anlaşması, Katarlı rehineleri, parayı, savaş esirlerini, tutukluları ve cenazeleri de içeriyor.
1. adım (15 yaşından küçük sivillerin tahliye edilmesi) tamamlandı.
2. adımda bütün militanlar tahliye edilecek.
3. adım, Şam ve Hizbullah ile El Kaide'nin elinde bulunan tutuklu ve cenazelerin takasını içerecek.
4. adım, Irak'ta bulunan (henüz serbest bırakılmamış) Katarlı rehinelerin serbest bırakılması ve El Kaide'ye fidye ödenmesini içerecek.
Çeviri: Selim Sezer
www.medyasafak.net