Herkes başlarına gelenlerden dolayı ilk önce Türkiye'yi sorumlu tutuyor. "Başımızın üzerinde yeri var", "Seviyoruz", "Özümüz Türkiye" ile başlayan cümleler "Bütün bu belaları IŞİD'i destekleyen Türkiye başımıza sardı" diye devam ediyor.
Kerbela’nın dışında otogarın yakınında bir mülteci kampında bin bir ah dolaşıyor. IŞİD istilası Şiiler için etnik-mezhebi temizliğe dönüştü. Tel Aferli 123 bin Türkmen Kerbela ve Necef gibi korunaklı kentlere sığındı. Kamptaki 1250 ailenin ihtiyaçlarını ‘Merceiyye’ yani İmam Hüseyin Türbesi karşılıyor. Bu kamp, Türkiye’nin Türkmen siyasetinin nasıl çamura battığına da ışık tutuyor. Herkes başlarına gelenlerden dolayı ilk önce Türkiye’yi sorumlu tutuyor. “Başımızın üzerinde yeri var”, “Seviyoruz”, “Özümüz Türkiye” ile başlayan cümleler “Bütün bu belaları IŞİD’i destekleyen Türkiye başımıza sardı” diye devam ediyor. Düne kadar hami ya da garantör ülke olarak gördükleri Türkiye’ye ilişkin hayalkırıklığını anlatan iki aşamalı bir süreç var: “Önce Kürtlerin sonra IŞİD’in insafına terk edildik.”
Türkmenlerin sığındığı kamp...
Haziran 2014’te Musul-Erbil yolunda IŞİD ile Peşmerge arasında sıkışıp kalan Türkmenlerin çaresizliğine tanık olmuştum. Kürdistan Bölgesel Yönetimi ‘kefalet belgesi’ yani konaklayacağı yerden davet kâğıdı olmayanı Erbil’e sokmuyordu. Hikâyenin devamını Kerbela’daki kampta kendisine küçük bir bakkal açan Ekrem Şerif anlatıyor:
“Tel Afer düşünce Sincar’a (Şengal) sığındık. Tel Afer’de Şii kalmadı. Kaçamayan yaşlı kadın ve erkeklerimizi de öldürdüler. Kaçamayan 80 kişiyi öldürdüler. Milletvekili Nehla Hebabi’nin 70 yaşındaki babasını da öldürdüler. Kendi babasını kurtaramadı. Hz. Ömer’in adaletini getireceğiz diye bize düşmanlık ilan ettiler. Sanki Saddam zamanında hükmeden Ömer Bin Hattap idi. Şiileri kime zulmetti de? Sonra IŞİD Sincar’ı da ele geçirdi. Şimdi ‘Peşmerge Sincar’ı IŞİD’den kurtardı’ diyorlar ya gülüyorum. Biz Sincar’dan kaçarken Kürtler ile IŞİD’in kontrol noktaları bir taş atımlık mesafedeydi. İkisinin arasından geçip bölgeden çıktık. Aralarında işbirliği olmasaydı Sincar düşer miydi? Sincar’dan kuzeye çıkıp Duhok üzerinden aşağı Erbil’e indik. Ama Kelek’te durdurdular, bizi kentte almadılar. Kontrol noktasında çocuklarımla birlikte 3 gün toprak üzerinde yattım. İzin verin Bağdat’a gidelim dedik. Vermediler. Merkezi hükümet devreye girdi. Peşmerge kimliklerimizi ve araçların evraklarına el koyup ‘Bunları Bağdat girişinde geri alacaksınız’ dedi. Sonra Peşmerge’nin önden ve arkadan eşlik ettiği bir konvoy oluşturuldu ve Bağdat’a bizi teslim ettiler. Bunu Erbil ve Kerkük’e girmeyelim diye yaptılar.”