Muna Safvan
El Ahbar
Husiler Sana Üzerindeki Kontrolünü Sıkılaştırdı
Sana, Husilerin eline geçmek üzere. Daha önce de üç defa şehre yaklaştıkları ve her defasında son dakikada geri çekilmek zoruna kaldıkları doğru. Ama bu sefer durum farklı gibi görünüyor. Abdülmalik el-Husi'nin grubu hedefine ulaşmaya kararlı gözüküyor. Sahip olduğu askeri gücü ve bölgesel müttefiklerinin etkisini, siyasi iktidara ve Yemen pastasında bir paya dönüştürmek istediği açık. Suudi Arabistan'la olan bölgesel çatışma da açıkça resmin büyük bir parçasını teşkil ediyor. Ancak bu, yeni değil. Bu sefer farklı olan şey, hayata geçirilmiş angajman kurallarının değişmiş olmasıdır.
Bölgesel aktörler Yemen'deki çatışmanın Suudi Arabistan'ı, sahip olduğu kaynakları Levant bölgesinden çekip bu ülkeye – ki Kral Abdülaziz'in ölüm yatağında çocuklarına kendi şereflerinin bu ülkenin sefaletinde, kendi sefaletlerinin bu ülkenin şerefinde olduğunu söylediği rivayet edilir - odaklanmaya zorlayacak bir noktaya gelmesine izin vermemeye kararlıydı.
Yemen'deki Husi yayılmasının kapsamı, Sana'ya yönelen bir dizi çatışmanın ardından Husilerin başkentin bitiğişinde bulunan Umran eyaletinin kontrolünü ele geçirdiklerini ilan ettikleri andan itibaren açıkça görülüyordu. Yayılmanın ilk aşamasında Husilerin Sana sınırlarını tamamen emniyete almaları ve daha önemlisi, Müslüman Kardeşler'den veya Yemen Reform Bloğu'ndan (El-Islah Partisi'nden) hasımlarıyla aralarındaki mesafeleri gözetlemeleri gerekiyordu. Saada eyaleti ve şehri bir Husi emirliği haline geldi. Husiler tam güvenlik denetimine sahip ve vali, onların onayıyla atanıyor.
İkinci aşama, yakınlardaki eyaletleri ve şehirleri içeriyordu. Fakat Umran en önemli eyalet olarak kalmaya devam ediyor, zira burası özel olarak, Yemen'deki en büyük aşiretlerden biri olan ve ülkedeki Müslüman Kardeşler hareketi için destek tabanı sağlayan Haşid aşiretinin nüfuz ve güç merkezi ve aşiret başkenti. Aynı zamanda Husilerin geleneksel hasımları olan El-Ahmar aşireti için önemli bir bölge. Burada Abdülmalik el-Husi'ye karşı Şeyh Hamid el-Ahmar ismi öne çıkıyor.
Başkente bitişik olan Umran şehri ve eyaleti üzerinde tam denetim ilan edilmiş olmasına karşın bu aşama henüz bitmedi. Savaş Sana'nın kuzeyindeki El-Cavf'da devam ediyor ve Husiler başkent yönünde mobilize olup merkezi Yemen hükümeti karşısındaki mücadelerinin yoğunlaştığını ilan ediyorlar. Bütün gözler başkente çevrilmiş durumda ve ekonomik ve sosyal talepler bahanesiyle buranın yağmalanacağına dair pek çok şey söyleniyor.
Üçüncü aşama, Saada'nın dışındaki savaştır. Bu savaş Husilerin devlet başkanının petrol sübvansiyonlarını kaldırma yönündeki son kararını reddetmeleriyle başladı. Bu karar, Dünya Bankası tarafından empoze edilen ve son bir kaç yıldır hiçbir ilerleme kaydetmeyen bir ekonomi politikasının tipik sonucu olarak ortalama yurttaş üzerine bir [mali] yük getirmesi sebebiyle Yemen toplumu tarafından da tepki ve öfkeyle karşılanmıştı.
Bu noktada Husiler ve onların küçük aşiretler arasındaki müttefikleri, Abdülmalik el-Husi'nin sübvansiyonların kaldırılmasını öngören kararını reddetmek için işgal eylemleri yapılması ve Sana'da hükümet değişikliği gerçekleşmesi yönündeki çağrılarına yanıt olarak Sana etrafında mobilize oldu.
Başkanlığın buna yanıtı, Saada'ya gitmek üzere bir heyet oluşturulması ve bu heyetin Husi lideriyle görüşmesi oldu. Ancak üç gün sonra ve heyet henüz oradayken Husiler televizyona çıkarak her türlü uzlaşının reddedilmesinden ve mücadelenin yoğunlaştırılmasından söz etti. Sana'ya dönen heyet, müzakerelerin başarısız olduğunu ilan etti, Husileri suçladı ve onları Sana'yı fethetmeye hazırlanmakla itham etti.
Ortada yapılan manevralar, meseleyi herhangi bir taraf lehine sonuçlandırmak için yeterli olmadı. Başkan, İran'ı Saada'daki silahlı grubun arkasındaki baş kışkırtıcı olmakla itham etmeye devam etti. Var olan şeyin “Yemen'e karşı Suriye” pazarlığı olduğunu, bir başka deyişle İran ve Suudi Arabistan arasında bir pazarlık olduğunu savundu.
Suudi Arabistan, resmin tamamen dışında değil. Yemen'de bozulan iç durum karşısındaki korkusunu ve kaygısını ifade etti ve Yemen'in güvenliğinin, Suudilerin ve Körfez İşbirliği Konseyi'nin (KİK) önceliği olduğunu vurguladı. Son dönemde Yemen-Suudi ilişkilerinin de, Yemen-Katar ilişkilerinin de çok iyi durumda olmadığı fark edilebiliyor. Bunun, Mısır'daki Müslüman Kardeşler'in Yemen'deki Müslüman Kardeşler'den destek almasıyla, ilave olarak da Yemen Devlet Başkanı Abd Rabbu Mansur Hadi'ye yöneltilen, Yemen'in komşularıyla bölgesel ilişkileri kötü yönettiği, fakat yerel aktörlerle iyi ilişkilere sahip olduğu suçlamasıyla ilgisi var.
Her ne kadar başkanlık komitesi bir anlaşmaya varılamadığını ilan etse de, müzakereler durmadı. Hadi, Saada'ya özel temsilciler göndermeye devam etti. Bunların arasında, bir felaket korkusu arasında Husiler tarafından kabul edilen başkent valisi Abdülkadir Hilal de bulunuyor.
Husiler Saada'yı ve onun çevreleyen, Umran gibi şehirleri kuşatıyor. Hica ve El-Cavf gibi yeni bölgelere ve şehirlere doğru ilerlemeye devam ediyorlar. Aynı zamanda Sana gibi şehirler üzerindeki kuşatmalarını takviye ediyor. Başkentin orta yerindeki açık uçlu resmi işgal eyleminin yanısıra, sokakları dolduran gösteriler örgütlüyorlar.
El-Cavf'da ve bir dizi alanda Husilerle Yemen ordusu arasındaki savaş kızışırken, İslamcı El Islah partisi ve müttefikleri de askeri yönden seferberliğe girişti, zira Husilerle güç yoluyla karşı karşıya gelme konusunda ısrarcılar. Hükümeti, onlara karşı şiddet kullanmaya ve Sana'yı kuşatma altına alıp kontrolünü ele geçirmelerini engellemeye zorluyorlar.
Egemen medya söylemi de savaşın bir parçası. Husiler Yemen'deki cumhuriyet sistemine karşı olmakla, ülkede geçmişte Haşimi ailelelerinin yönetimde olduğu dönemlerde olduğu gibi bir İmami monarşi dönemine geri dönmeyi istemekle suçlanıyor. Devlet Başkanı Hadi'nin, meseleleri kızıştırmak üzere devlet kontrollü medyaya talimatlar verdiği açık hale geldi. Hadi kişisel olarak da Husileri, Sana-Şam değiş tokuşu yapmak isteyen İran tarafından desteklenen bir grup olmakla suçladı. Husileri, ordu güneyde El Kaide'yle savaşmakla meşgulken kuzeydeki Umran'da kontrolü ele geçirdiği için de suçladı.
Husi isyanı başlamadan önce Devlet Başkanı Hadi'nin Umran şehrini ziyaret edip orada bir dizi yetkiliyle görüştüğü, şehrin yeniden Yemen devIetinin kontrolüne geçtiğini duyurduğu belirtilmelidir. Ancak şehri ziyaret eden herkes, Umran'ın Husilerin tam güvenlik kontrolü altında olduğunu ve bu durumda devlet başkanının şehrin kontrolünün El-Ahmar aşiretinden Ensarullah'a – bu Husilerin kullandığı bir diğer isimdir – geçişini övdüğünü görebilir.
Sana'daki istikrarsız durum, uzlaşı girişimlerinin başarısız olması halinde patlayabilir. Sokaklar, her iki taraftan savaşçılarla dolu. Başkentteki bazı bölgeler Husilerin kontrolü altında ve ordu birimlerinin Sana sokaklarında ve dar yollarında konuşlanmış olması, şehri evler arasında bir gerilla savaşı için hazır bir sahne haline getirdi.
İki tarafın da durumu kızıştırdığı açık ve Sana'daki gerilimler, meseleleri daha da karmaşıklaştırıyor. Başkanlık delegasyonunun bir çözüme ulaşamamasının başlıca sebeplerinden biri, Sana'da kendilerine yapılan muamele. Gücünü göstermeye kararlı olan Husi, sadece Saada'da değil, Sana'da da ulusal bir lider olarak kendini öne çıkarmak istiyor.
Husiler henüz güç kullanmadılar, ancak son seçenek olarak bunu devre dışı bırakmış değiller. Bizzat Abdülmalik el-Husi güç kullanma tehdidinde bulundu ve 2011'deki halk devrimi sırasında bir işgal eylemine girişmiş olan gençlerin maruz kaldığı katliamın tekrarlanmayacağını duyurdu. Sanaa'da bir işgal eylemine girişmiş olan grubunun saldırıya uğraması halinde, daha fazla şiddet kullanarak karşılık vereceğini vurguladı.
Husi bir kez daha, geri kalan partilerden ve siyasi gruplardan destekçiler kazanmaya çalışıyor. Petrol sübvansiyonlarının kaldırılmasını reddeden solcular, olası bir çözüm için bir vizyon sundu, ancak bu, bir uzlaşmaya varılamamasının çatışmalara yol açacağının herkes tarafından biliniyor olmasına rağmen kabul edilmedi.
Yemen'deki durum, İslamcıların bir daireye ve bir askeri üsse sahip olan devlet başkanına güç kullanması için basınç yaptığı başkent ile, deneyimli bir liderin tehdit ve gözdağı dili kullandığı Saada arasında pamuk ipliğine bağlı halde. Fakat çatışma şimdiye kadar kontrol altında gibi görünüyor. Husiler başarılı bir şekilde kendilerini kontrol etti ve silahlarını kullanmadı. Sana'ya gösterilerle ve ekonomik talepler ve sloganlarla girdiler.