Tarih 6 Ağustos 2013. Yer Paris’in tarihi tren garlarından Gare Saint-Lazare’ın yakınında bir bar. Saat 17.00. Suriye muhalefetinin örgütlenmesi ve silahlandırılmasının mimarlarından ABD’nin eski Şam Büyükelçisi Robert Ford, iki yardımcısıyla birlikte Heysem Menna ile buluşuyor. Menna, Suriye Demokratik Değişim İçin Koordinasyon Kurulu’nun liderlerinden biri. 40 yıldır Suriye rejimiyle mücadele eden saygın bir muhalif. 2002’de Arap İnsan Hakları Komisyonu’nun Paris’te organize ettiği uluslararası konferansta tanıştığımdan beri ilgiyle izlediğim bir hukukçu.
Koordinasyon Kurulu, Suriye’de silahlı isyan sürecine ve dış müdahaleye karşı çıkan muhalif güçlerin çatı kuruluşu. Bu örgüt, Suriye Ulusal Konseyi ya da Suriye Ulusal Koalisyonu (SUK) gibi İstanbul, Kahire ya da Doha’da otel kulislerinde değil Şam’da 13 siyasi hareket tarafından kurulmuştu. Suriye’deki vekâlet savaşını kışkırtan Suriye’nin Dostları Grubu’nun aile fotoğrafında yer almayı reddettikleri için dışlandılar. SUK ve Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) da ucuz bir yolla Koordinasyon Kurulu’nu rejimin uzantısı olarak lanse etti.
'SAVAŞI BİTİRMEK ABD'NİN ÇIKARINA DEĞİL'
Paris’teki o barda Menna ile Ford arasında Suriye krizinin en kritik kodlarından birini ele veren şu diyalog yaşanıyor:
Menna: Silahlı gruplara desteği neden kesmiyorsunuz?
Ford: Şu an Suriye’deki savaşı durdurmak Amerikan çıkarlarına uymuyor.
Menna: O halde ben sizin düşmanınınızım, benden dostluk beklemeyin.
Suriye krizinde ne, nerede, nasıl, kim diye debelenenler için okkalı bir nokta. Koordinasyon Kurulu’nun neden Cenevre Konferansı’ndan dışlandığının da yanıtı bu diyalogda.
İsrail’in bir düşmanını iç savaşla ekarte etmek, İran-Suriye-Hizbullah-Hamas zincirini kırmak, kendi kendine yeten bir ülkeyi uluslararası sermayeye açmak ve bunlar olurken bölgeyi onlarca yıl uğraştıracak kaosu umursamamak; bölge için Amerikan vizyonu bu...
RÜŞVET OLARAK BAŞBAKANLIK VAADİ
Bir de bunun Suud versiyonu var. Geçen yıla kadar Kral Abdullah namına Suriye dosyasını yürüten Suudi Arabistan’ın İstihbarat Şefi Bender bin Sultan, Koordinasyon Kurulu’nu yola getirmek için uğraşırken Menna’ya kancayı takmak için girişimde bulunuyor. Bender, Menna’ya bir temsilcisini gönderip görüşmek istediğini bildiriyor. Menna ise “Bender ile işim olmaz” diyerek kapıyı kapatıyor. Bender’in temsilcisinin yanıtı şu oluyor: “Devrim sonrası Suriye başbakanı olma şansını yitirdiniz.”
Ortadoğu’nun en rezil rejimlerinden birinin hayali koltuk dağıttığı bir devrim süreci! Malum Bender Rusya lideri Vladimir Putin’e de Soçi Olimpiyat Oyunları’nın güvenliğinin tehdit altında olabileceği şantajıyla Suriye’den desteğini çekmesini istemişti.
KÜRTLER'E ERKEN UYARI
Bu hikâyenin hayalperest tarafına gelince: Dışişleri Bakanı Ahmed Davutoğlu, krizin başında BDP’li vekillerle görüşmesinde ‘Suriye rejimin üç ay en geç 6 ay içerisinde yıkılacağını ve ‘oyun kurucu’ Türkiye’nin nüfuz alanının genişleyeceğini belirtip Kürtlere bir nevi saflarını şimdiden belirlemelerini istiyor! Suriyeli Kürtler safını SUK’dan yana belirlemedi ve ülkenin kuzeyinde Rojava’da özerk yönetimlerini tesis ederek ‘oyun kurucu’yu hayal kırıklığına uğrattı. Rojava’nın en önemli siyasi aktörü Demokratik Birlik Partisi (PYD) de Koordinasyon Kurulu’nde yer alıyor. PYD’nin Koordinasyon Kurulu’nda yer alması koyu Arap milliyetçiliğinden kaynaklanan Kürt fobisinin en azından muhalefetin bir kanadında aşılmasına yaradı. Bugün Irak’ı içine alıp Lübnan ve Ürdün gibi ülkeleri de gözüne kestiren Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) yeni adıyla İslam Devleti (İD) gibi örgütleri bölgenin başına bela eden Suriye krizinin nasıl bir kurgu olduğuna dair bunlar gibi daha çok perde arkası bilgiler duyacağız.
Hafta sonu Paris’te silahlı süreci ve dış müdahaleyi reddeden muhalefetin toplantısında bir kez daha bölgenin farklı dinamiklerine kulak verme şansım oldu. Toplantıya PYD Eşbaşkanı Salih Müslim Muhammed, HDP’li vekiller Ertuğrul Kürkçü ve Nazmi Gür, yazar Faik Bulut gibi isimler de katıldı. Farklı etnik, dinsel ve mezhepsel grupların özgürce ve barış içinde yaşayacağı bir Suriye için uzun soluklu mücadelenin gerekliliği üzerinde duruldu. Elbette Suriye meselesinin özü ‘rejim değiştirme’ ya da ‘rejimi reforma zorlama’ sürecinden Kaidevari örgütlerle mücadeleye kaydı. Heysem Menna gibi isimlerin sergilediği duruşun ne denli haklı olduğu görüldü. Suriye davası bugün şiddet düşkünü gruplar ile SUK’u kullanan aktörlerin rehinesi haline geldi. Bu yüzden üçüncü yolu tutturanların sesine her zamankinden daha fazla ihtiyaç var.
Fehim Taştekin/Radikal