"Lebbeyke Ya Huseyn!
Lebbeyke Ya Abbas!
Lebbeyki Ya Zeyneb!
Ebed Wallâh ya Zehrâ, mâ nensâ Huseynâh!"
Asırlar önce, kavurucu sıcaklar içerisinde, yapayalnız kalmış Peygamber ve Ehlibeyti’nin (Allah’ın salât-u selâmı üzerlerine olsun) çağrısına cevaptı bu cümleler… Şehitlerin Allah katında diri olduğunu bilen müminlerin “ Lebbeyk – Emret, hazırız!” ve Hz.Fatıma Zehrâ’nın (Salawâtullah Aleyhâ) Hüseyni’ni anma emrine uyan Ehlibeyt (Allah’ın en ulvî salât-u selâmı üzerlerine olsun) Dostları’nın “Ebed Wallâh ya Zehrâ mâ nensâ Huseynâh – Allah’a yemin olsun Ey Zehrâ, canımız Huseyn’I asla unutmayacağız!” feryatları… Mukaddes Hz.Huseyn ve Hz.Abbas (Aleyhimasselâm) Türbeleri’nin koridorları, 29 Zilhicce günün sona ermesi ve kılınan akşam ile yatsı namazlarının ardından işte böyle inliyordu…
Matem Mevsimi başlamıştı...
Feryatlar, gözyaşları… 1379 önce yapayalnız kalmış; gerçek İslam’ın ve insani değerlerin tüm ilkelerini temsil eden Resûlullah’ın (Sallallâhu Aleyhi we Âlih) tek hayattaki evlâdı’nın faciası başlıyordu…
Müminler için; Yüce Allah’ın Habîbi (Sevgilisi) Muhammed’e ve O’nun paspâk Ehlibeyti’ne (Allah’ın en ulvî salât-u selâmı üzerlerine olsun) taziyeler sunma vaktiydi.
İlahi yas günleri başlamıştı.
Kılınan akşam ve yatsı namazlarının ardından Kerbelâ’daki Mukaddes Türbelerde matem döneminin başladığını ilan eden merasim start aldı. Bu merâsimin en önemli bölümünü sancak değiştirme töreni oluşturmaktadır. Matem mevsimi dışında Hz.İmam Huseyn’in ve Hz.Ebelfazl Abbas’ın (Aleyhimasselâm) Mukaddes Ziyaretgâhlarının Kubbe-i Şerîfelerinde kızıl sancaklar yer alır. Muharrem ayının başladığı geceden itibaren Kubbe-i Şerîfeler’in tepesinde yer alan bu kızıl sancaklar indirilir ve matemi sembolize eden kara sancaklar göndere çekilir.
Din, eğitim, bilim, akademi, siyaset vs camiasına mensup birçok önemli şahsiyetin ve Mukaddes Türbeyi hıncahınç dolduran müminlerin katılımına sahne olan törende yükselen sevgi feryatları Mukaddes mekânlara ait mubarek duvarları bile sallandıracak cinstendi.
Sadece o mu? Beynel Haremeyn (İki Mukaddes Türbe arası) meydanı da onbinlerince mümin sarmış, neredeyse adım atacak yer kalmamıştı…
Peki sadece Kerbelâ ya da Irak mıydı matem havasını soluyan?
Tabii ki hayır!
Dünyanın dört bir yanındaki milyonlarca mümin; karalara bürünmüş, ellerini kaldırmış, Hüseyni feryatlarla Ehlibeyt’e (Allah’ın en ulvî salât-u selâmı üzerlerine olsun) taziyelerini sunuyor ve gönlünü Kerbelâlı yapmıştı bu hüzün dolu akşamda…
Tören, Mukaddes Hz.Huseyn ve Hz.Abbas (Aleyhimasselâm) Türbeleri’nin Genel Sekreterlerinin konuşmasıyla başladı.
Mukaddes Hz.Huseyn (Aleyhisselâm) Türbesi Genel Sekreteri Şeyh Abdulmehdî Kerbelâi şöyle diyordu:
“Ey Ebâ Abdillah el-Huseyn’in (Aleyhisselâm) kederiyle kederlenen beyler!...Ey Hz.Zeyneb-i Kubrâ Hanımefendi’nin (Selâmullah Aleyhâ) kederiyle kederlenen hanımlar!.... İşte böyle bir gecede Allah-u Teâlâ bizlere ibadet mevsimlerinden birini başlatmamıza izin vermiştir. O mevsim de mukaddes gözyaşı dökme mevsimidir. Şehitlerin Efendisi’nin (Aleyhisselâm) musibetleri için varlığın tümünün birden gözyaşı döktüğü mukaddes mevsimdir. Hiç şüphe yok ki bu, Resûlullah’ın ve Ehlibeyti’nin (Allah’ın en ulvî salât-u selâmı üzerlerine olsun) vaadindendir.”
“Şüphesiz bu ağlayışınız; Peygamberlere, Evliyalara ve Salihlere dayanmaktadır. Zira gökyüzü de, yeryüzü de, güneş de, ay da İmam Huseyn (Aleyhisselâm) için ağlamıştır! Meleklerde de O’na (Aleyhisselâm) ağlamıştır! Hatta hayvanlar bile Huseyn (Aleyhisselâm) için en hüzünlü gözyaşlarını dökmüştür! Ey musibete uğramış beyefendiler ve hanımefendiler! Sadece siz ağlıyorsunuz sanmayın! Tam bu anda O’nun (Aleyhisselâm) kabrini kuşatan melekler de ağlamakta ve inlemektedir! Ağlamanız Resûlullah’ın (Sallallâhu Aleyhi we Âlih) üzerimizdeki hakkıdır! O hakkı sahibine eda etmemiz gerekir! Resûlullah’ın (Sallallâhu Aleyhi we Âlih) ve Hz.Fâtıma Zehrâ’nın (Salawâtullah Aleyha) vaadidir; ecri, kıyamet gününde size şefaatleridir! Kıyamet gününde tüm gözler ağlayacaktır; ancak Hz.Huseyn (Aleyhisselâm) için ağlayan gözler hariç! O halde bu fırsatı, matem meclisleri kurup çokça ağlayarak değerlendiriniz ve bu mevsimi; tövbe ve bağışlanma mevsimi haline getiriniz! Bizler, kalpleriyle ağlayan ve matem tutanlar olmalıyız; bunu sadece diliyle yapanlardan değil! Bizler İmam Huseyn’i (Aleyhisselâm) güzel ahlakımızla, günahlardan uzaklarla durmamızla, tövbeye bürünerek ve Allah-u Teâlâ’ya İmam Huseyn (Aleyhisselâm) ile yönelerek İmam Huseyn’in (Aleyhisselâm) zaferine zafer katan vesileler olmalıyız!”
Mukaddes Hz.Abbas (Aleyhisselâm) Türbesi Genel Sekreteri Seyyid Ahmed Safî de kürsüye geçmişti. Sözlerine başladı. Yaşanan duygu selinin tercümanı gibiydi:
“Canlar, her yıl yine ve hâlâ Hz.İmam Huseyn’in (Aleyhisselâm) davası bizleri şaşkınlık içerisinde bırakmaktadır… Gerçekten de görüp tanıklık etmekte olduğumuz şeyleri anlatacak kelimeler bulunmuyor. Hz.İmam Huseyn (Aleyhisselâm) tüm gücüyle ayaktadır. Öylesine güçlüdür ki bizi O’nu (Aleyhisselâm) hiçbir şekilde unutamayacağımız bir şekilde kendine bağlamıştır. Ve O’nun (Allah’ın selâmı üzerine olsun) ve Dostları’nın (Allah’ın hoşnutluğu üzerlerine) ilerleyişine engel olacak bir gücün varolması da hiçbir surette mümkün değildir!”
Dünyanın Fatihi - Huseyn!
"Hz.İmam Huseyn (Aleyhisselâm), Allah-u Teâlâ tarafından gayb ilmi ile müşerref kılınmıştı. Olacakları görmüş ve şöyle buyurmuştu: “ Bize yetişmeyen feşe erişemez!” Bu fetih de dünyanın feşidir!”
Hz. Abbas Türbesi resmi sitesi alkafeel.net'ten törenin videosunu izlemek için tıklayınız.