İran ve Türkiye, Köklü Devletlerdir
Ben bir milletvekili, aynı zamanda bir tarihçiyim. Türkiye ile İran'ı birbirine düşürmeleri tabi ki bir felaket olur. Ama ben hem Türkiye'nin, hem İran'ın, aklıselim ile hareket edeceğini düşünüyorum ve birbirlerine düşmeyeceğini düşünüyorum.
Çünkü bir insanın iki ayağı gibidir İran ve Türkiye. Bir tanesi yok olunca ayakta kalamaz ve aksar. Dolayısıyla hem İran, Türkiye'ye muhtaç, hem Türkiye İran'a muhtaç. Özellikle Ortadoğu barışı açısından bakarsak, her iki ülke köklü devlet geleneklerine sahip. İki ülkenin, birbiri ile dayanışma içinde bulunması, diyalog içerisinde, birlikte Ortadoğu'da hareket etmesi, en önemli hususlardan bir tanesi.
Özellikle İslam dünyasına baktığımız zaman, maalesef başta Amerika olmak üzere, Batı'nın pazarı halinde. Haliyle, İslam dünyası üzerinde pek çok oyunlar oynanıyor. Ortadoğu'da, "Arap Baharı" adı altında yürütülen bir takım ayaklanmalar, iç çatışmalar, harpler, sadece Müslümanların birbirini öldürmesine yol açıyor. Bundan faydalanan hiçbir zaman İslam ülkeleri değil, tamamen Batı.
TBMM başkanlığında yaptığımız ziyaret, bu diyaloğun sürdürülmesi gerektiği konusundadır ve gerek şimdiki Cumhurbaşkanı Ruhani Bey'in, gerek Rafsancani Bey'in, gerekse meclis başkanının yaptığımız görüşmelerde çok güzel beyanları oldu. Aynı zamanda Cemil Bey'in güzel beyanları oldu ve bu diyaloğun, dostluğun, kardeşliğin devam edeceği konusunda fikir birliğine varıldı.
Suriye, Irak ve Ortadoğu'da İşbirliği Gerekli
Hem iki ülke arasındaki münasebetler, hem de dış politika üzerinde konuşuldu. Mesela, Türkiye ile İran arasındaki ticaret hacminin genişletilmesi ve bunu aksatan bankalarla ilgili düzenlemeler yapılması, her iki tarafta ticaretin gelişmesine mani olan yasalar ya da yeni yasalar çıkarılacaksa, tekrar ele alınması, para transferleri meseleleri gündeme geldi.
Yoksa İran ve Türkiye'nin tabi ki geniş bir ticaret hacmi olabilir, 22 milyar dolardan, 30 milyar dolara çıkarılması konusunda fikir birliğine varıldı. Bence daha da yükselebilir, 40-50 milyar dolara çıkarılabilir.
Dolayısıyla İran ve Türkiye, 1639'dan bu yana sınır ve siyasi problemi olmayan iki ülke. Yani, birbiriyle hiç çatışmayan, birbiriyle rekabeti, sınır davası olmayan iki ülke, bu, dünyanın başka yerinde yoktur. ABD'nin bile 250 yıllık ömrü vardır. Bu çok önemli bir gösterge. Haliyle, böylesine uygun iki ülkenin ticaret hacmi çok daha büyük boyutlara çıkabilir.
Dış politika meselesine gelince, herkes şu konuda fikir birliğine vardı; emperyalistlerin, İslam dünyası üzerinde oynadıkları oyunlar sebebiyle, bir takım olaylar meydana geldi. Ama unutmamak gerekir ki, İslam dünyası, kendisine bir çeki düzen vermek zorunda.
Yani demokrasiye geçiş, insan haklarına uygun davranma -bizim dinimizde, insana çok değer verilir- dolayısıyla insanlara o hakkın verilmesi gerekir ki, ben TBMM İnsan Hakları Komisyonundayım. İnsan Cenab-ı Allah tarafından yaratılan en kutsal, en değerli varlıktır, her şey onun üzerine inşa edilmiştir. O’nun yarattıklarını, yaratandan ötürü sevmek, ona göre davranmak gerekir. Böyle bir düşüncede birlik sağlandı, demokrasi, insan haklarına riayet etme gibi.
İslam dünyasının da kendisine çeki-düzen vermesi, diktatörlüklerden vazgeçmesi, demokrasiye geçmesi lazım. Bilime önem verilmesi gerekiyor, çünkü buna önem vermediğimiz için, İslam dünyası olarak, pazar konumunda oluyor, sürekli olarak sömürülüyoruz.
Bu konuda önemli konuşmalar yapıldı, adımlar atılması kararlaştırıldı. İşte Suriye'de, bir kardeş kavgası var, dışarıdan gelen, burayı karıştıran bir takım güçler var. Türkiye ve İran arasında farklılık varmış gibi görünüyor ama burada insanlar birbirini öldürüyor, bunlar Müslüman insanlar, bunların öldürülmesinin önüne geçmemiz lazım İran ve Türkiye olarak.
Dolayısıyla bu mesele, Mısır'daki konum, şimdi ABD, Mısır'da Mursi'yi devirirken, askeri idareyi getirirken, Suriye'de diktatör diye Esad'ı devirmeye çalışıyor. Yani birbirini tutmayan politikalar. Dışarıda El Kaide’ye terörist derken, Suriye'de El Kaide'yi destekliyor, tutarsızlıklar üst üste. Bu gibi konular, çok ciddi şekilde, siyasetten uzaktır ve İslam devletleri arasında böyle problemlere ara bulucu olacak iki devlet vardır, bu da Türkiye ve İran'dır. Bu konuda, heyetler kurup, bir ortak politika izleyecek duruma gelinmesi gerekir.
Bununla beraber İslam dünyası, elindeki kaynakları, heba ediyor. Dünyada enerji konusunda çok önemli potansiyeli var İslam dünyasının. Yani Ortadoğu'dan çıkan petroller, Türk Cumhuriyetlerini de dahil edecek olursak, dünya petrollerinin yüzde 70'i. Ama elde edilen paranın, sarf edildiği yere baktığımız zaman, İslam dünyasını kalkındıracak nitelikte değil. Bunların hepsine dikkat etmek gerekir.
Türkiye'nin, İran'ın üzerinde uygulanan ambargoyu, biliyorsunuz, çok az, kısıtlı şekilde uyguluyor, çok uygulamıyor ve uluslararası toplantılarda da her zaman Türkiye, İran'ın yanında yer alıyor. Bu konularda konuşma yapıldı.
Ayrıca biz 2020'deki Expo İzmir Fuarı'nın orada yapılası için İran'dan destek istedik. Türkiye, İran'ın kadim dostudur. Yeni dostu, yeni komşusu değil. Ona göre davranılmasını rica ettik.
Konuştukça Sorunlar Halledilir
Her şeyden önce İran Cumhurbaşkanı Ruhani Bey'e başarılar diliyoruz. Bu hafta New York'ta Birleşmiş Milletler toplantısı var, orada da bizim Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül ile Ruhani Bey görüşecekler, konuşacaklar, bazı konuları değerlendirecekler.
Bu heyetler sık sık gelecekler, önümüzdeki ay da Hoi'de bir toplantı var. Yine biz, İran'daki parlamenter Türkiye dostluk heyetini, Türkiye'ye davet ettik. Keza, biz önümüzdeki dönemlerde tekrar geleceğiz. Bu görüşmelerin sık sık devam etmesi gerektiğini, konuşmak gerektiğini söyledik, çünkü konuştukça meseleler halledilir. Konuşmadan, uzaktan kumanda ile bunlar olmaz.
Yani hedefimiz aynı, bu bölgede istikrarın sağlanması, barışın sağlanması, bunu sağlayacak güçteyiz, bunu bir tarihçi olarak söylüyorum, siyasetçi kimliğim ile söylemiyorum.
Çünkü İran, Asya ile Avrupa arasındaki geçiş noktası, köprü, köprünün uzantısı, diğer ayağı da Türkiye'dir. Ekonomik olarak dayanışma içerisinde olunduğunda, her iki ülke kazanacaktır, hem de siyaseten işbirliği yaptığında kazanacaktır.
Biz İran ile öncelikle aramızı düzelttiğimiz, problemleri tamamen çözdüğümüz takdirde, şurası muhakkak ki, Ortadoğu rahat edecektir ve bir takım dışarıdan gelen eller, buraya uzanamayacaktır.
Bütün İran halkına sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum. Dostluğumuzun ötesinde bir kardeşliğimiz var. Aynı Allah'a inanan, peygambere inanan, kitaba sahip olan iki toplum olarak, araya girecek fitnelere karşı uyanık olmak gerektiğini söylüyorum. Çünkü iki ülkenin dostluğu, bu bölgeye uzanan elleri etkisiz kılacaktır. Bunun için de, bu dostluğun önüne geçmek için, her iki tarafta bir takım oyunlar oynanacağı kesin. Bu konuda uyanık olmak gerekiyor.