Geçtiğimiz günlerde Fransa Cumhurbaşkanı Hollande ‘ın Suriye muhaliflerince kurulacak geçici hükümeti tanıyacağına yönelik bir açıklama yapmıştı. Bu açıklamanın ardından ABD yetkilileri, Suriye'deki muhaliflerin kendi aralarında bütünlük sağlayamadıkları ve ortak bir plan çerçevesinde hareket etmedikleri gerekçesiyle, muhalifler tarafından kurulacak bir geçiş hükümetini tanımanın erken bir karar olduğu cevabını verdi.
Suriye Ulusal Konseyi(SUK) lideri Abdelbaset Seyda ABD’nin bu cevabını eleştiren bir konuşma yaptı. Seyda konuşmasında ABD’yi ve diğer batılı devletleri aşağıdaki sözlerle eleştirdi:
"Obama hükümeti muhalif grupları eleştirmek yerine, Esad diktatörlüğüne karşı kararlı bir hareket geliştirmelidir. ABD uzun zamandır, Esad’ın devrilişinin gecikmesine muhalif gruplar arasındaki ayrılığın sebep olduğunu söylemektedir. Bu grupların hepsinin ayrı gündemleri ve talepleri olmasına rağmen. ABD muhalif gruplar arasındaki tüm fraksiyonları tek bir çatı altında toplamak istiyor. Hatta Obama Türkiye gibi müttefiklerine de bütün muhalifleri bir araya getirme görevi verdi. Fakat başarısız oldu."
Seyda konuşmasının devamında bu ayrılıkların her ülke için normal olduğunu kaydederken muhalefetin Esad’ın devrilmesi noktasında mutabık olduğuna dikkat çekti. Bunun ardından uluslararası toplumu kararlı davranmamakla suçlayan Seyda, bir an önce harekete geçilmesi çağrısı yaptı.
Seyda’nın normal tespitine rağmen emperyalizm bu ayrılıkları pek de normal karşılamıyor. Esad hükümetinin direnişine tahammülü gittikçe azalan emperyalistler, muhalefetin parçalı yapısını eleştirirken özellikle isyancıları tek bir liderlikte kapsayamadığı için Suriye Ulusal Konseyini suçluyor.
Başarısız Suriye muhalefeti
ABD ‘nin açıklamaları ile beraber batı medyasında da SUK’ u merkeze alan ve muhalefeti eleştirilen yazılar yayınlanmaya başladı. Bunun önemli örneklerinden biri de geçtiğimiz günlerde ForeignPolicy adlı basın organında yayınlanan makale. Yazıda SUK özellikle muhalefete yönelik uluslararası desteği yeterince büyütememekle suçlanıyor. Muhalif öznelerin Suriye Ulusal Konseyi’ nin siyasi önderliği altında toplanamamasının sebebi olarak da konseyi temsil eden yapıya yönelik güvensizlik gösteriliyor. Suriye muhalefetinin medya politikalarını da eleştiren yazıda uluslararası arenada “başarısız” politika izleyen muhalefetin Suriye’nin iç dinamiklerini de kapsayamadığı ve rejim karşıtlığını yükseltemediği eleştiriliyor. Esad karşıtlığının yükseltilmesi için propagandif sloganlar ve semboller kullanmaktan bile kaçınılırken “devrimin” amacının ve gerekliliğin halka nasıl yayılacağı sorusu soruluyor.
Libya’da işler ne güzeldi
Tüm bu eleştirilere karşı örnek gösterilen unsur ise Libya. Libya’ da sürecin emperyalizmin doğrudan müdahalesine kanal açacak şekilde ilerlemesi övülürken Suriye muhalefetinin bu konuda açıkça “beceriksiz” davrandığı yazılıyor.
Emperyalizm tarafından sıkça vurgulanan tek kanatta birleşmiş Libya önderliği emperyalizmin maaşlı devrimcilerinden ve CIA bağlantılı El Kaide milislerinden oluşuyor. Libyada emperyalistler ve El Kaide arasındaki ilişkiyi gösteren birçok yayınlanmıştı.Batı medyasının övdüğü Libya’ya demokrasi getiren bu İslami savaşçıların iddia edildiği şekilde tek bir çatı altında hareket ettikleri bir gerçek. “Devrime” komuta eden bu “çatı” ise ABD ve NATO önderliğindeki emperyalistlerden oluşuyor.
El Kaide: Melek mi şeytan mı?
Emperyalizmin sürecin tamamında izlediği ikiyüzlü tutum muhalif özneler söz konusu olduğunda da değişmiyor. Eleştirel bir takım açıklamalarla muhalefete gözdağı verilse de muhalefetin prestijini artırmak için de her yol deneniyor.
Son olarak ise muhalefetin içindeki “El Kaide tehdidine” işaret eden açıklamalar yapılmaya başlandı. El Kaide’ nin muhalefet içindeki etkisinin artması ve bunun sonucu olarak da Esad’ ın elinde bulundurduğu kimyasal silahların El Kaide’ nin eline geçebileceği tehdidi propaganda ediliyor.
Libya’da El Kaide ile olan ilişkisi ortada olan ABD ve işbirlikçileri bu sözde tehdidi muhalefetin gayri meşru eylemliliklerini aklama aracı olarak kullanıyor. Muhalif grupların sivillere yönelik gerçekleştirdiği çok sayıda katliam yüzüstüne çıkınca, batı medyası ağız birliği etmişçesine sorumluluğu El Kaidecilere yükleyerek muhalefetin prestijini diri tutmaya çalışıyor.
Sol