Uluslararası gündemde son birkaç güne damgasını vuran gelişmelerden biri, İsrail'in bu yılın sonbahar aylarında İran'a yönelik bir askeri saldırı planladığı iddiasının oldukça yüksek sesle dile getirilmeye başlanması oldu. Başbakan Binyamin Netanyahu ile Savunma Bakanı Ehud Barak'ın, İsrail yönetiminin çoğunluğunun yanı sıra, görünürde ABD'nin de karşı çıkmasına karşın "çok geç olmadan" İran'ın nükleer tesislerini bombalama kararı aldığı yönündeki iddialar son bir haftadır İsrail medyasında ve kamuoyunda da önemli tartışmalara neden oluyor.

İsrail'in, ABD desteğiyle ya da tek başına İran'a yönelik bir askeri saldırı düzenlemesine ilişkin gündemin yoğunlaşmasını ise bir yıl kadar geriye götürmek mümkün. Son bir yıldır İsrail'in İran hakkında, "uranyum zenginleştirme programı nedeniyle nükleer bomba geliştirme kapasitesine ulaştığı"na ilişkin iddiaları, ABD Başkanı Barack Obama'nın İran'a yönelik bir askeri saldırıya sıcak bakmadığı yönündeki haberlerle birlikte gündemde yer alıyordu.

İsrail tek başına hareket edemeyeceği için saldırı planlarını askıya aldıkları iddia edildiği dönemin sonuna gelindiğine ilişkin işaret ise, İsrail ile İran arasında bir sıcak savaş olasılığının artmakta olduğuna ilişkin iddia Yediot Ahronot'tan geldi. Geçtiğimiz cuma günü Nahum Barnea ve Şimon Shiffer adlı iki tanınmış diplomasi muhabirinin imzasıyla çıkan bir haber "Netanyahu ve Barak İran'a sonbaharda saldırma kararı aldı" başlığını taşıyordu.

Netanyahu ve Barak'ın generalleri ve istihbarat kurumlarının üst düzey isimlerini İran'a saldırı konusunu görüşmek üzere iki kere toplantıya çağırmasına rağmen başarılı olamadıklarını belirten haberde, "İran'a karşı ABD'nin desteği olmadan başlatılacak bir saldırıya karşı çıkanlar listesi"nde Cumhurbaşkanı Şimon Peres, Genelkurmay Başkanı Benny Gantz, İsrail Savunma Kuvvetleri Komutanı Tümgeneral Amir Eschel, askeri istihbaratın şefi Tümgeneral Aviv Kochavi, dış istihbarat teşkilatı MossadIın şefi Tamir Pardo ve iç istihbarat teşkilatı Şin Bet'in şefi Yoram Cohen'in olduğu yazıldı.

Obama, Netanyahu ve Barak'ı harcıyor mu? Yoksa...
İsrail medyasının İsrail'in İran'a saldıracağı iddialarına ilişkin olarak ikiye bölündüğü görülüyor. Yediot Ahronot gazetesi, Channel 2 ve Channel 10 televizyon kanallarının Netanyahu ve Barak'ı hedefe yerleştirdiği gözlenirken, İsrail merkez sağ medyası ise, sağın medyatik ve politik şahsiyetlerinin değerlendirmelerini manşete taşıyor. Sözü geçen gazete ve televizyon kanallarının Obama yanlısı olduğu ve Obama'nın Netanyahu hükümetine karşı ciddi bir savaş başlattığı ileri sürülüyor. "İsrail devletinin kendisini savunma hakkına yönelik olarak, İsrail tarihinde ilk kez, üstelik içeriden yürütülen organize ve kapsamlı bir kampanya başlatıldığı" söyleniyor.

Hükümetin iktidar kapasitesinin düşürüldüğünü ileri süren İsrail'in hükümet yanlısı basınında çıkan bir başka dikkat çekici yorum, ABD'nin 2013 yılında kendisinin gerçekleştirmeyi tasarladığı İran saldırısının ayrıntılı bir planını şimdiden İsrail'e sunduğu yönünde. 2013'ün beklenmesi yerine 2012 sonbaharında İsrail'in İran'a tek başına gerçekleştireceği bir saldırının ise Obama'nın yeniden ABD Başkanı seçilmesini engellemesinden ziyade, ona yardımcı olacağı belirtiliyor. Bilindiği üzere ABD Başkanlık seçimlerinin bu yılın Kasım ayında yapılacak. Netanhayu ve Barak eksenli olduğu söylenen İran'a yönelik saldırı planının ise ABD Başkanlık seçimi öncesinde gerçekleştirilmesinin tasarlandığı ileri sürülüyor.

Spekülasyonların arkası kesilmezken, yine geçtiğimiz Cuma günü Yediot Ahronot'da çıkan bir haberde, Suudi Arabistan'ın, İran'a saldırı düzenlemek üzere Suudi Arabistan hava sahasından geçen İsrail jetlerini vuracağı da söyleniyor, bu iddia ismi açıklanmayan bir ABD yetkilisine dayandırılıyordu.

Tüm bu değerlendirme ve spekülasyonlar, Obama yanlısı İsrail basınının, dolayısıyla da Obama tarafından "yıpratılmaya çalışıldığı" iddia edilen Netanyahu ve Barak'ın herkesin farkına varabildiği bir gerçeğin ayırdında olamayacağı gibi saçma bir sava yol açıyor. Oysa ABD ile Netanyahu ve Barak arasında ayrılıktan ziyade sıkı bir işbirliği olduğunu açık açık söylemek gerekiyor.

Türkiye ve Suriye'nin İran'a saldırı gündemiyle ilişkisi ne?
Yediot Ahronot gazetesinin merkezi bir rol üstlendiği İran'a saldırı gündemine ilişkin başka ilgi çekici ve çevre ülkeleri de ilgilendiren ayrıntıları yine aynı gazetede bulmak mümkün.

Netanyahu yanlısı sağcı basın tarafından, bir başka haberde İran'a saldıracak olan İsrail Hava Kuvvetleri'ne ait savaş uçaklarının kullanacağı rotaları yayımladığı ve saldırı tarihini verdiği için "hain ve yalancı" olmakla suçlanan Yediot Ahronot'un, Suudi Arabistan'ın İsrail jetlerine saldıracağı yönündeki haberinde verilen olası rotaların ABD'de yayımlanan New York Times gazetesine dayandırıldı. İsrail'in İran'a hava saldırısı düzenlemek için Ürdün ve Irak hava sahasına ihtiyacı olduğu, Ürdün'ün bu durumu görmezden gelmenin ötesinde buna itiraz da edebileceği ifade edilirken, diğer iki alternatif hava sahasının Suriye ve Türkiye olduğu bildirildi.

Bu durum ister istemez, İran'a saldırı gündeminde Türkiye ve Suriye'nin tuttuğu yere işaret ediyor. AKP hükümetinin başından bu yana sergilediği Suriye düşmanlığı bilinirken, ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'ın Türkiye ziyareti ile birlikte AKP hükümetinin politikasında ne gibi değişiklikler olacağı merak ediliyor.