Arakanlı Müslümanlar, namı diğer Rohingya halkı belki Filistinlilerin çektiği zulmün 10 katını yaşadı son 50 yıl içinde. Kudüs gibi kutsal bir kentleri ya da Harem-ü Şerif gibi mabetleri olmadığından Müslüman dünyanın umurunda olmadı. Hâlbuki BM’ye göre yeryüzünde en fazla zulüm gören bir halktı. Bu uzak diyarın dramı haziranda 3 Müslüman gencin 29 yaşında bir Budist kadına tecavüz edip öldürdüğü iddiasıyla başlayan şiddet dalgasıyla dünyanın gündemine geldi ama nedense Türkiye’de yankı uyandırmadı. Tam Suriye’nin kuzeyinde Kürtlerin fiili bir özerk yapılanmaya gitmesi üzerine hükümetin Suriye politikasının sorgulanmaya başladığı sırada “Budistler Müslümanları dini diri yakıyor” üst başlığıyla bir duyarlılık kampanyası patlatıldı. Belki geçen yıl Somali’ye yapılan çıkarmada olduğu gibi bu da bir ramazan duyarlılığı. Siyasi hesaplar ve kampanyada kullanılan sahte katliam fotoğrafları olmasa insani bir çaba olarak alkışlanması gereken bir çıkış. AKP Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik, 22 Temmuz’da Twetter’den şu mesajı geçti: “Burma hükümetine Turkiye’nin mesajı ilk andan itibaren güçlü şekilde iletildi. Şu an itibariyle saldırılar durmuş görünüyor.” Bu mesaja bakınca sanırsınız Ankara’nın çabalarıyla katliam durdu! Türkiye meseleye uyandığında çatışmalar zaten bitmişti. Devam edense baskı, kötü muamele, tutuklamalar ve bunlara bağlı olarak artan göç.
Keşişler başı çekiyor
Arakanlıların meselesi cuntanın iş başı yaptığı 1962’ten beri devam eden bir trajedi. Buna ‘hafif ateşteki soykırım’ demek de mümkün. Peki güncel olan ne? Herkes bunu merak ediyor. 28 Mayıs’ta Ramri’de bir Budist kadının öldürülmesi üzerine Budistler ‘Kalar’ diye aşağıladıkları Arakanlılara karşı intikam çağrısı yapan el ilanları dağıttı. 3 Haziran’da Rakhine halkından 300 kadar Budist intikam almak için Toungop’ta Arakanlı işçileri taşıyan otobüse saldırıp 10 kişiyi polislerin gözü önünde katletti. 8 Haziran’da binlerce Müslüman Maungdaw’da Cuma namazı sonrası Budistlere ve mülklerine saldırdı. Böylece Arakan Eyaleti’nin başkenti Sittwe ve civarında Rakhine-Rohingya çatışması alevlendi. Resmi rakamlara göre her iki taraftan toplam 78 kişi kişi öldü. 5000 evin yanı sıra 9 Budist tapınağı ve 7 cami yakıldı. 100 bin kişi evine terk etti. Batıda ‘reformcu’ diye itibar gören Devlet Başkanı Thein Sein 10 Haziran’da sokağa çıkma yasağı ilan etti. Human Rights Watch’a konuşan Arakanlılar, yasağının sadece kendileri için geçerli olduğunu, Budistlerin evleri dokunulmaz bir şekilde yaktığını ve insanları öldürdüğünü söylüyor. 12-24 Haziran arasında güvenlik güçleri ‘Arakanlı isyancı’ arama bahanesiyle evleri yağmaladı, erkekleri toplayıp bilinmeyen yerlere götürdü. Tutuklu sayısının bine yaklaştığı sanılıyor. Rakhine toplum liderleri Müslümanların Myanmar’dan sürülmesi çağrısı yaparken Budist keşişler cemaat için şu bildiriyi yayımladı: “Müslümanlarla dost olmayın, onarca ticaret yapmayın.” Dahası keşişler Müslümanlara yiyecek satılmasını ve dıyarıdan insani yardım yapılmasını engelliyor. Bu akıl almaz baskı Arakanlıları Bangladeş’e sığınmaya mecbur ediyor. 1978’de cunta Kral Dragon Opurasyonu ile 200 bin, 1991-1992’de 250 bin Arakanlıyı sürmüştü. Son olaylarla birlikte Bangladeş ve Tayland’da insanlık dışı kamplarda yaşayan yüzbinlerce mülteciye yenileri ekleniyor.
Yok hükmünde bir halk
Aslında hükümetin martta ilan ettiği reform programı Arakanlılar onlarca yıldır yaşadığı kabusun biteceği umuduna yol açmıştı. 8. yüzyıldan beri bölgede varlık gösteren Arakanlı Müslümanlar ülkenin resmen tanıdığı 135 etnik grup içinde yer almıyor. Dahası Arakanlılar 1982’de kimlik kartları iptal edildiğinden beri resmen vatansızlar. İngiliz sömürgeciler tarafından ülkeye yerleştirilen Bangalliler olduğu gerekçesiyle Arakanlılara Myanmar’da yaşama hakları olmayan yabancı muamelesi yapılıyor. Sadece İngiliz işgalinin başladığı 1823’ten önce ülkeye yerleştiği kabul edilen halklar ile ‘ulusal ırklar’ vatandaş sayılıyor.
‘Tek çare sürgün’
Bu inkarcı yaklaşım o kadar derin ki Nobel Ödüllü demokrasi ikonu muhalif lider Aung San Suu bile “Çatışmalar yayılırsa en iyi çözüm belki Rohingyalıların Bangladeş ya da diğer ülkelere sürülmesi” diyen Devlet Başkanı Thein Sein karşısında sessiz. “Arakanlıların vatandaş sayılıp sayılmaması konusunda emin değilim” sözü Aung San Suu’ya ait. Geriye doğru onlarca yıllık ırkçı ve ‘dinci’ ayrımcılığın mağduru sadece Müslümanlar değil. Hıristiyanlar ve Çinli azınlıklar da ikinci sınıf muamelesi görüyor. Böylesi ürkütücü bir tabloda Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve Başbakan Tayip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan Myanmar’a gitti. Soruna ilgi duyma açısından olumlu bir adım ama 1. Dünya Savaşı’nda İngilizlere esir düştükten sonra Myanmar’a götürülen Türklere şehitlik yapma planını ilan ederek gitmek Müslümanlara nefret kusan ve onları sürmeyi tek çare olarak gören Budistlerde oluşturacağı algı açısından iyi bir başlangıç olmayabilir.
10 Ağustos 2012