Zeynebiye - Ehlibeyt Dünyasının Gündemi | Türkiye Caferileri

Bir Bölgesel Sorun Olarak Suriye

Zaman Gazetesi yazarı Ali Bulaç, Suriye sürecini özetlediği yazısında önemli tespitlerde bulundu: 

30 Haziran 2012
Bir Bölgesel Sorun Olarak Suriye

Suriye'de sürmekte olan iç savaşın rejimle ilgili boyutu olduğu kadar bölgesel ve küresel boyutları da var. Bu ülkede meydana gelecek bir yönetim değişikliği bu ülkenin eksi eksende mi kalacağı, yoksa eksen mi değiştireceği konusunu kilit soru haline getirdi. Bölgesel resme bakalım:

Tunus ve Mısır'da başlayan sivil muhalefeti militarize edip sonunda ülkeyi iç savaşa sürükleyen en önemli faktör petrol zengini Körfez ülkeleri oldu. Zira apaçık ortadaydı, eğer Suriye'deki rejim de Tunus ve Mısır'daki gibi değişseydi, sıra onlara gelecekti ve hiçbiri istisna olmamak üzere domino taşları gibi devrilecekti. Umman gibi sakin bir ülkede dahi bir anda gösterilerin baş göstermesi bunun işaretiydi. Körfez ülkeleri şiddet yanlısı ve silahtan başka yöntem bilmeyen grupları organize ederek Irak, Ürdün ve Lübnan üzerinden Suriye'ye soktular, sivil muhalefeti militarize ettiler, dışarıdan gelen unsurlar asker ve polise karşı silah kullanınca sivil muhalefet silahlı mücadeleye dönüştü. Arkasından Türkiye üzerinden Libya'dan silahlı unsurlar bu gruplara dâhil edildi. Bu bize gösteriyor ki, Körfez ülkeleri ilk günden Suriye iç savaşına müdahildirler, ABD'nin muhalefetin finansman işini bu ülkelere havale ettiği ise sır değil.

İran, Esed yönetimi yanında yer aldı. İlk zamanlarda Müslüman Kardeşler'in kuracağı bir hükümet formülüne paralel olarak Türkiye'nin 1946 yılı benzeri seçimlerin yapılması ve Esed'in bir dönem daha yönetimde kalması seçeneği üzerinde duruldu. Fakat muhalefet liderleri hem silahlı mücadeleyi bırakmadı hem deklare ettikleri Esed sonrası Suriye fikriyle İran'ı ve Hizbullah'ı kararlı bir biçimde Esed'in yanına çekti. Birkaç örnek verelim:

Suriye Ulusal Konseyi'nin önde gelen ismi Burhan Kalyon, Esed'i devirdikten sonra ilk yapacakları işin "İran'ı bölgeden kovup İsrail'le barış anlaşması imzalayacaklarını" açıkladı. Eski Başbakanlardan Ma'ruf Devalibi'nin oğlu Nevfel Devalibi İsrail gazetesi Ma'ariv'e verdiği demeçte "Yeni Suriye'nin İsrail'le barış müzakerelerini yapacağını" söylüyordu (Yeni Şafak, 30 Nisan 2012). Daha ilginç ve elbette dramatik olanı Hasan el Benna sempozyumu dolayısıyla Türkiye'ye gelen Suriye Müslüman Kardeşler Başkanı Riyad El Şakfa'nın verdiği demeçti: "Suriye'deki devrimin başarısı bütün bölgede ciddi değişikliklere yol açacaktır. Bu sayede İran, Irak, Suriye üzerindeki Hizbullah ittifakının beli kırılacak ve bölge böyle bir beladan kurtulmuş olacaktır." (TimeTürk, 7 Mayıs 2012). Şakfa'nın temennisi, "Arap baharı"nın "İslam baharı"na dönüşüp İran rejimini silip süpürmesidir.

Kalyon, Devalibi, Şakfa vd.nin deklare ettikleri "Esed sonrası yeni Suriye" elbette İran ve Hizbullah için bir tehdittir. Nihayet bunu İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres de dile getirmiştir: "Suriye'deki yönetimin yıkılması Hizbullah için öldürücü bir darbe olacaktır" (Yedioş Ahronoş, 4 Nisan 2012).

İsrail açısından Suriye, İran'ın bölgedeki kolu kanadıdır, Hizbullah Suriye ile vardır. İsrail, bir yandan İran'ı nükleer programını tamamlayamadan vurup etkisiz hale getirmek istiyor, öte yandan 2006 yenilgisinin intikamını alıp Hizbullah'ı Lübnan'dan silmek istiyor. Ama bugünkü Suriye durdukça bu mümkün olmayacak, dolayısıyla her ne olursa olsun mevcut yönetimin devrilmesini ve ona bu fırsatı kullanmaya göz yumacak yeni bir yönetimin gelmesini istiyor. Bunun karşılığında Golan'ı bile devretmeye hazır, çünkü Peres "Hem Hizbullah hem Golan tepeleri olmaz, ikisinden birini tercih etmeliyiz." diyor.

Tabii ki bu resme yeni Irak'ı eklemek gerekir. Saddam dönemi Irak, İran'a hasımdı; yeni Irak müttefik. Dolayısıyla Suriye, arkasında İran, Irak ve Lübnan Hizbullah'ı olan bölgesel koruma altında olan bir ülke olarak karşımıza çıkıyor. Bu kombinezonda Türkiye eğer fiili adım atacaksa, İsrail'e ve ABD'ye karşı öfke içinde olan Arap kamuoyundan başka bu dört bölge ülkesini de hesaba katmalı. Suriye'ye müdahale Suriye'den ibaret kalmaz, bölgesel bir savaşa döner. Elbette bunun küresel boyutuna Rusya ve Çin'i de ilave etmeliyiz.

Sorularımız şunlar: Türkiye, Suriye'ye niçin müdahale etsin? Kimin yanında ve kime karşı olmayı göze alarak müdahale etsin? Müdahalesinin maliyeti ve sonuçları ne olacak?

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.