Ankara, Gazze’deki kanı, Suriye politikasının “halkla ilişkiler” aracı yapmadığını benzer taraflara ve benzer acılara aynı tutumu sergileyerek ve biri için hangi siyasi ve diplomatik araçları kullanıyorsa diğer için de kullanarak ispat edebilir.
Yani Ankara’nın Gazzelinin kanı ile Suriyelinin kanı arasında ve Şam rejimi ile İsrail rejimi arasında fark görmediğinin, dolayısıyla da Gazze’deki kanı Suriye politikasının “halkla ilişkiler aracı” olarak kullanmadığının ispatı şu üç sorunun cevabında gizli.
1-Ankara 9 Mart’ta başlayan Gazze saldırısından dolayı İsrail’in BM Güvenlik Konseyi’nde kınanması için bir karar taslağı çalışması başlatır mı?
2-Ankara, ABD’nin İsrail’e olan kayıtsız şartsız desteğini ve İsrail’i BM’de kınayacak bir karar taslağını veto edebileceği ihtimalini göz önünde bulundurarak bir “Filistin’in Dostları” girişimi başlatır mı?
3-Suriyeli muhaliflerin “kendini savunma” hakkına ve insani yardım koridoru açılmasına vurgu yapan Ankara, Filistinlilerin kendini savunması ve Gazze’ye insani yardım koridoru açılması için uluslar arası temaslarda bulunur mu?
Ankara eğer bu sorulara olumlu cevap veremiyorsa bu takdirde şu soruya cevap vermesi gerekiyor: “Tarafları ve acıları bakımından ortak olan iki şey karşısında siyasi ve diplomatik tutumu farklı kılan nedir?"
A. Dursunoğlu - YDH
27 Mart 2012