Zeynebiye - Ehlibeyt Dünyasının Gündemi | Türkiye Caferileri

Latin Amerika?da İran Varlığı

Latin Amerika?da beliren Pro-İran başkaldırının İran?ın nükleer konusunda Uluslararası Atom Ajansı?nın yaptığı yoklamada yaptırımlara karşı olumsuz yanıt veren üç ülkeden ikisinin Latin Amerika?dan olduğu göz önüne alındığında, Amerika?nın arka bahçesinde İran?ın aktif varlığı meyvelerini vermeye mi başlıyor, sorusunu gündeme getiriyor. 

07 Mart 2012
Latin Amerika?da İran Varlığı

Venezüella
 
Yeni yüzyılın başından itibaren İran enerji kaynaklarını uluslararası alanda bir yaptırım aracı olarak kullanmaya koyuldu. ABD yaptırımlarına karşı kendini koruma aracı olarak petrol ve doğalgaz kaynaklarını kullanan İran, Latin Amerika’da kendiyle aynı siyasal aygıtları kullanan bir diğer devlet Venezüella ile ilişkilerini daha da derinleştirmeye koyuldu.
 
Aslında iki ülke arasındaki diplomatik ilişkiler 1947 yılına kadar gitmektedir. Aynı zamanda 1975 yılında şah Venezüella’yı ziyaret etmiş ve iki yıl sonra da dönemin Venezüella lideri Carlos Andres Perez, iade-i ziyarette bulunmuştur. 1960 yılında yapılan OPEC – Petrol anlaşmalarıyla dünya petrol üretiminin öncü devletlerinden olan İran ve Venezüella ilişkilerini derinleştirmişlerdir.
 
2000 yılında Hugo Chavez’in Venezüella başkanı olmasıyla iki ülke arasında uzun zamandır durgun seyreden ilişkiler yeniden canlılık kazanmaya başlamıştır. Hugo Chavez’in 2000 yılındaki Ortadoğu gezisi İran – Venezüella ilişkilerinin geleceği açısından bir dönüm noktası olmuştur. İran Chavez’in ilişkiler düzleminde öncelik atfettiği devletlerin başında gelmiştir. İran ile ilişkileri yeniden başlatan Venezüella tarafı olmuştur. Bu yeniden başlama düşüncesi giderek İran’ın da önemsediği bir strateji haline gelecektir ileriki yıllarda.
 
Ahmedînejad’ın 2005 yılında başa geçmesiyle birlikte Venezüella – İran ilişkileri büyük değişim geçirdi. İki ülke ilişkilerinde bu aşamadan sonra farklı bir ajandanın geçerli olacağını söylüyordu her iki başkan dünya kamuoyuna. 2007 yılında El-Cezire televizyonuna verdiği bir demeçte, Chavez, Venezüella’nın Pro-İran siyasetinden beslenerek şu sözleri ediyordu: “İran, bir dünya gücüdür, biz de bir dünya gücü olacağız, çok kutuplu bir dünya olmasını arzuluyoruz, tek bir güç tarafından yönetilen bir dünya istemiyoruz.”(1)

Ahmedinejad’ın çok kutuplu dünya söylemi, Venezüella’nın da siyasal dünyasına Chavez’in İran’ı müttefik olarak seçmesiyle tamamen kazınmış oldu. İran’ın anti-Amerikan söylemi Venezüella’nın Latin Amerika’daki etkinliğini artırmak için kullandığı ana araçlardan biri haline geldi. Bir petrol zengini olarak, ülkesinin ABD egemenliği altında ezilmemesi gerektiğini düşünen Chavez, İran’ı ülkesinin ABD’den sonra ikinci büyük ticari ortağı yaparak, bu dengeleri sağlamaya çalışmıştı.
 
Chavez ve Ahmedinejad’ın liderlik profillerinde paylaştıkları ortak söylemler, ikisinin de ABD tarafından tenkit edilen devletlerin başına geçmesiyle daha da derinleşmiştir. İki lider kendi söylemlerini duyurmak için uluslararası platformları kullanmaktadırlar. Fransız analist Therese Delpech Ahmedinejad’ın keskin söylemleri Venezüellalı meslektaşını getiriyor akıllara(2) diyerek dünya kamuoyunda oluşan izlenimi dile getirmiştir.
 
Venezüella’nın uluslararası arenada ABD etkisinden kurtulmak için kullandığı anti-amerikanizm bir anlamda solcu Latin Amerika kültürünün dokusuna nüfuz etmiştir. Bununla birlikte Chavez’in kişiliğinde bütünleşen bu solcu ideoloji İran’ın İslam temelli inkılâpçı söylemini kendine ait bir yorumla gündeme getiren Ahmedinejad’ın duruşunu da bir devrimci duruş olarak değerlendirmiş ve uluslararası ilişkiler ajandasında Latin Amerika’nın solcu liderleri için İran’ı öncelikli konuma getirmiştir.
 
Bolivya
 
27 Ekim 2007’de Ahmedinejad Bolivya’nın başşehri La Paz’a birkaç saatlik bir ziyarette bulundu. Ahmedinejad ziyaretin amacı hakkında şöyle konuştu: “İran ve Bolivya halkları birbirlerinin ülkelerini inşa etmek için el ele vermeye karar verdiler. Zor durumlarda iyi dostlar olmaya ve birbirlerinin acılarını ve sevinçlerini paylaşmaya karar verdiler.”
 
Ek protokolle, İran ve Bolivya 2007-2012 yılları arasında 1,1 milyar dolarlık ticaret hacmine ulaşmayı hedeflemektedir. Bununla birlikte iki devlet başkanı devletlerinin barışçıl amaçlarla nükleer enerji elde etme hakkına sahip olduğunu söyledi. Venezüella Devlet Başkanı Chavez’in sözlerine paralel olarak Bolivya Devlet Başkanı Morales de, İran’ın bölgesel gücünden ve çok kutuplu dünyanın oluşmasındaki rolünden bahsederek, bir anlamda ülkesinin yeni dünya düzeninde Pro-İran bir çizgi benimseyeceğinin sinyallerini veriyordu.
 
Bolivya’yla İran arasında imzalanan anlaşmalar şu başlıkları içermektedir:
•    Ülkelerin uluslararası sistemin ve hukukun gereklerine saygılı olmaları gerekirken, bağımsızlık ve özgür hareket etme hakları ellerinden alınamaz. İç işlerinde özgürdürler. Kendi ekonomik ve sosyal düzenlerini belirleme hakkına sahiptirler.
•    Neoliberal sisteme karşı savaşım verirken, devletler ülke menfaatlerini besleyecek istihbarat, teknoloji ve sosyal değişimler yapmalıdırlar.
•    İki ülke arasındaki diplomatik ilişkileri derinleştirmek ve çeşitlendirmek için karşılıklı anlayış anlaşmaları imzalanmalıdır.
 
Brezilya
 
Brazilya’nın Türkiye ve Hindistan’la birlikte bölgedeki en büyük ticari ortaklarından biri olan İran, 2004 yılındaki G-15 zirvesi sırasında, o günlerde yeni başkanlığa gelmiş olan Lula de Silva ve İran başkanı Muhammed Hatemî arasında karşılık ticaretin gelişmesiyle alakalı anlaşmaların imzalanmasıyla, Brezilya’yla ticari hacmini iki katına çıkarmış ve Brezilya’yı kıtadaki en büyük ortağı haline getirmiştir(3)
 
2007 yılında her ne kadar Ahmedînejad Brezilya’ya gideceğini açıklamış olsa da, - BM Genel Toplantısında konuşup, Venezüella ve Bolivya’yı ziyaret ettikten sonra – Brezilya’ya ziyaretini iptal etmiştir. Brezilya yetkili makamları, Başkan Lula’nın vakit problemini ve Ahmedinejad’ın da programının uygun olmayışını gerekçe gösterseler de, dünya kamuoyu İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad’ın söylemlerinden dolayı Brezilya Başkanı Lula’nın böylesi bir görüşmenin şu anda iyi olmayacağını düşünerek, ziyaret isteğini reddettiğini düşünmüştür. Her ne kadar Brezilya devlet başkanı Ahmedinejad’la görüşmemiş olsa da, İran nükleer programı konusunda İran’ın hedeflerinin barışçıl olduğunu söylemekten de geri durmamıştır(4)
 
2008 yılında Brezilya Dışişleri Bakanı Celso Amorim’in İran ziyareti sırasında iki ülkenin dışişleri bakanları kendi ülkelerinin dış politika algıları hakkında önemli veriler sunmuşlardır. İran dışişleri bakanı Muttakî, İran dış politikasında Latin Amerika öncelikli bir konumdadır. Brezilya’nın ise önemli bir yeri vardır açıklamasında bulundu. Amorim ise Brezilya’nın İran ile bağları geliştirmek konusunda istekli olduğunu belirtmiştir.(5)
 
Latin Amerika’da Pro-İran Söylem
 

Latin Amerika, yıllardan beri içinde barındırdığı anti-Amerikan söylemin de etkisiyle İran dış siyasetinde önemli bir konuma gelmiştir. Amerika İran’ın arka bahçesinde, Irak’ta, Afganistan’da, Pakistan’da hamleler yaparken, İran da Amerika’nın arka bahçesi olan Latin Amerika’da stratejik hamleler peşindedir.
 
Lübnan iç savaşı sırasında ülkeden göçen Arap kitle Latin Amerika’ya göçerek özellikle Arjantin, Venezüella, Bolivya, Paraguay gibi ülkelere yerleşmişlerdir. Bu ülkelerde birçokları vatandaşlık alarak devlet kitlelerine yerleşmiş ve kimileri bakanlık koltuklarına oturmuştur. Bununla birlikte Hamas, Hizbullah gibi gruplar da iç savaş yıllarından beri sözkonusu ülkelerde varlık göstermektedirler.
 
İran’ın Latin Amerika’daki varlığı her ne kadar 1960’da imzalanan OPEC anlaşmasına dayansa da, İran’ın coğrafyadaki varlığının tartışılır hale gelmesi 1979’daki İslam Devrimi’nden sonra olmuştur. 1979’dan itibaren Küba ile İran arasında derin ilişkiler vardır. Ancak 1992 ve 1994’te Arjantin’de İsrail menşeli odaklara gerçekleştirilen bombalı saldırılar, Latin Amerika’da Hizbullah varlığının tartışılmasını getirirken, bununla birlikte İran’ın da bu patlamalardan sorumlu tutulduğu süreci de beraberinde getirmiştir.
 
Her ne kadar Arjantin devleti yaptığı araştırmalar sonucunda İran aleyhine hiçbir kanıta ulaşamasa da, Amerika beş İranlı diplomatı ve Hizbullah grubunu bu patlamaların müsebbibi sayarak kırmızı bültenle arananlar listesine almıştır. 1994 yılındaki AMİA İsrail cemaatine karşı Arjantin’de yapılan saldırıdan ABD, dönemin İran Cumhurbaşkanı Haşimi Rafsancani’yi sorumlu tutarak, kırmızı bültenle arananlar listesine ismini yazmıştır. 2004 yılında zaman aşımına uğrayıncaya kadar Arjantin federal savcısı tarafından yürütülen soruşturmada ise birçok karmaşık olay yaşanmış, sonunda da İran aleyhine hiçbir şey bulunamadan dosya kapanmıştır.
 
İran’ın Latin Amerika’da attığı adımlar elbette birçok noktada bölgenin büyük ülkeleri konumunda olan Venezüella’da, Brezilya’da ve diğer bölge ülkelerinde konuşlanan Lübnan lobisi ve Hizbullah büroları üzerinden olmaktadır. Bununla birlikte İran Brezilya’ya yakınlaşmayı denerken, diğer bölge ülkeleri üzerindeki etkisini Venezüella ile olan bağları üzerinden artırdığını söylemekte fayda vardır.
 
İran’la Venezüella arasında imzalanan Nükleer Kent
                                                        
projesi İran’ın gözetimi ve desteği altında bir nükleer kentin Venezüella’da kurulmasını öngörüyor. Bununla birlikte İran Venezüella ile olan ticari hacmini beş yılda 50 milyon dolara yükseltmiş ve daha ileriki yıllarda ticaret hacminin on kat daha artırılmasını planlıyor.
 
İran 2008 Ocak ayında Caracas, Venezüella’da Banco Internacional de Desarrollo(Uluslar arası Gelişim Bankası) adlı bir banka kurmuştur. Bununla birlikte serbest girişim amacıyla Export Developement Bank adlı bir banka da açmıştır. Fakat bu bankalar da çok kısa süre içerisinde BM tarafından yaptırımlara maruz kalmıştır.
 
Venezüella’da birçok İran kökenli insan fabrikalar kurmuş ve İran sermayesi Venezüella’ya akmaya başlamıştır. Her ne kadar İran’ın Venezüella’da kurmuş olduğu bankalar BM yaptırımlarına maruz kalsa da, Venezüella banka sistemi Amerikan banka sistemi tarafından kabul görmektedir. İran BM tarafından uygulanan ambargolardan kurtulmak için, Venezüella bankalarına paralar akıtarak, İran sermayesini uluslararası sisteme dâhil etmektedir.
 
İran’la Venezüella arasında başlatılan haftalık uçak seferleri de İran’ın Amerika’nın arka bahçesinde yaptığı çalışmalara destek verecek türden adımlardır. Suriye aktarmaları Venezüella seferi yapan uçaklar hem kargo hizmeti hem de yolcu taşıma hizmeti verebilmektedir. Bununla birlikte bu uçakların yolcu listelerine ve kargoların neler taşıdığına dair doyurucu bir bilgi de yoktur elimizde.
 
İran’la Venezüella arasında yapılan anlaşmalardan biri de madencilik alanında olduğundan, ABD tarafı İran – Venezüella uçak seferleri sırasında kargo uçaklarının İran’dan Venezüella’ya silah taşıdığını iddia etmektedir. Bununla birlikte Venezüella’nın İran için uranyum taşıdığı da söylenenler arasındadır.
 
Venezüella bugün ABD tarafından resmi olarak olmasa da, çeşitli şekillerde terörizmi desteklemekle suçlanıyor. İran’la Venezüella arasında vizelerin kalkması sonucunda birçok İranlı Venezüella’ya direkt girme şansı kazandı. Bu gelişmeler sonucunda ABD Venezüella’yı İran’a destek vererek Latin Amerika’daki terörist oluşumları desteklemekle suçladı. Bu suçlamaların şiddeti, Amerika Serbest Ticaret Bölgesi uygulamasına karşı bir kutup olarak oluşan ve Güney Amerika’daki ABD etkisini yıkmayı amaçlayan Latin Amerika için Bolivya Alternatifi(ALBA) grubuna Venezüella tarafından İran’ın da gözlemci olarak davet edilmesinden sonra daha da arttı.
 
Hezbollah América Latina(Latin Amerika Hizbullah’ı) adlı örgütün Latin Amerika’nın belirli bölgelerinde yaptığı saldırılar, El-Kaide gibi para-militer grupların Üçlü Sınır(Triborder Area) olarak adlandırılan Brezilya, Arjantin ve Paraguay ortak sınırında yaptığı silah, ilaç vb… kaçakçılık işleri bir anlamda Arjantin, Şili gibi Pro-Amerikan siyasete yakın konumda olan ülkeleri tedirgin etse de, özellikle ALBA üyesi ülkelerin birçoğu tarafından pek de önemsenmemektedir.
 
Latin Amerika Hizbullah’ının Lübnan Hizbullah’ından farklı olduğunu söylemeye bile gerek yoktur. Ancak Lübnan Hizbullah’ından büyük ölçüde etkilenmiş, birçok aşamada ona entegre olmuş bir yapısı olduğunu da belirtmek gerekir. İran bu gruplar eliyle ABD’nin siyasal baskınlığını yıkarak ABD’nin arka bahçesinde etkin olmaktadır.
 
İran’ın Nikaragua, Surinam ve Guyana gibi ülkelerde de etkinlik sağlama çabası vardır. Aslında Venezüella’nın bir petrol zengini ülke olarak Bolivya ve Nikaragua’da kurduğu etki büyüktür. Yine de İran kendi pro-aktif yüzünü göstermek açısından bu ülkelerle de ilgilenmiştir.
 
Nikaragua’da tüm Latin Amerika’ya yayın yapacak İspanyolca bir kanal kurmuştur İran. Bununla birlikte fakirler için 10 bin orta ölçekli ev, traktör fabrikası yapmıştır. Nikaragua’nın Karayip kıyısındaki limanının inşası için de iki hükümet arasında 350 milyon dolarlık bir anlaşma yapılmış, İran’ın Nikaragua’daki yatırımlarının 1,1 milyar doları bulacağı ifade edilmiştir. Bununla birlikte yakın dönemde İran Meclisi Nikaragua’nın güney Karaip bölgesinde elektrik santrali inşası için 150 milyon Euro’luk bir borç paketini onaylamıştır.
 
İran’ın Latin Amerika’daki etkinlik araçlarından bir diğeri de, solcu ideolojidir. Anti-emperyalizm ve anti-Amerika söylemi Latin Amerika’nın Chavez’le ortaya attığı 21.yy. sosyalizminin en önemli iki konu başlığıdır. Küba ile bağlarını bu yollarla daha da sağlamlaştırmıştır İran. Venezüella ziyareti sırasında Chavez, Küba Devlet Başkanı Fidel Castro’nun mesajını iletmiştir Ahmedinejad’a. Mesajda “Venezüella’nın da Kübalıların vatanı olduğu ve kardeş İran lideri Ahmedinejad’ın vatana hoş geldiği” söylenmiştir. Bu solcu söylem Ahmedinejad’ın kişiliğiyle bütünleşen bir söylem olarak Latin Amerika insanlarına çekici gelmiştir. Venezüella Devlet Başkanı Chavez bir basın toplantısında, “Latin Amerika halkları Ahmedinejad’ı bir kahraman olarak görüyor” diyerek bu durumu açıklamıştır.
 
İran Latin Amerika İlişkilerinin Geleceği
 
İran’ın Latin Amerika eğilimi ve önceliği konusunda birçok uzman bu ilişkilerin Ahmedinejad’ın kişisel ilişkilerinin ürünü olduğunu iddia etmiş olsa da tam olarak öyle olduğu söylenemez. Ahmedinejad’ın dünyadaki anti-Amerikan söyleme sahip kitleler üzerinde oluşturduğu etki inkâr edilemez olsa da, devletler bazında, özellikle de İran dış siyaseti açısından bu konu göründüğü gibi değildir. İran Latin Amerika atağıyla şu politik getirileri hesaplamaktadır:
•    Amerika tarafından Ortadoğu’da uygulanan siyasal hareketin bir benzerini de Latin Amerika’da uygulayarak, kendi rejimi ve saygınlığı konusunda dünya kamuoyunda yapılan asimetrik hareketi  dengelemek istemektedir.
•    Latin Amerika ülkelerinin desteğini de alarak dünyada oluşabilecek yeni bir kutuplaşmada öncül bir rol üstlenmek istemektedir.
•    Uluslararası saygınlık elde ederek ülke menfaatlerine de uyacak şekilde dünya sistemine entegre olma çabasındadır.
•    Nükleer programı konusunda köşeye sıkıştırılma korkusu yaşadığından, Latin Amerika, Asya ve Afrika ataklarıyla pro-aktif bir güç olduğu gerçeğini dünyaya sunup, nükleer problemde de yeni destekçiler bulacağını ummaktadır.
•    Ahmedinejad ise Latin Amerika’daki imajını kullanarak ülke içerisindeki imajını sağlamlaştırmaktadır.
•    Sürekli bir Amerika tehdidi altında olduğundan Latin Amerika’daki para-militer güçleri kullanarak Amerika üzerinde de bir tehdit algısı oluşturabileceğini düşünmektedir.
Tüm bu amaçlar içerisinde İran’ın gelecekte Latin Amerika’da aynı etkinliğini sürdürebileceği konusunda endişeler sürmektedir. Avrupalı uzmanlar bu ilişkilerin Ahmedinejad’ın kişisel bağlantılarından kaynaklandığını ve Latin Amerika ülkelerine söz verilen borçların Ahmedinejad hükümetince ağırdan aldığı düşünüldüğünde aslında İran’ın bu ilişkiler konusunda pek de ciddi olmadığını iddia etmektedirler.
 
İran Nikaragua’ya söz verdiği yardım paketlerinden bir kısmını meclis gündemine getirmemiştir bile ve bize öyle geliyor ki, İran ABD ile sözkonusu olabilecek bir uzlaşı için sürekli bazı açık kapılar bırakmak istemektedir. Bu yüzden de ALBA ülkeleriyle ilişkileri derinleştirme konusunda temkinli davranmaktadır. Diğer taraftan İran’ın Venezüella’daki varlığı ALBA’daki varlığı demek olduğundan İran ilişkiler düzleminde Brezilya ve Venezüella üzerine yoğunlaşmaktadır.
 
Her ne kadar siyasal birliktelik öncelikli hedeflerden olsa da, ticaret hacmi halen kıtayla çok düşük oranlarda seyretmektedir. Venezüella’nın en büyük ticari ortağı halen ABD’dir. İran’ın ticari hacmi yükseltmekteki isteksizliği de akıllara “acaba İran Latin Amerika kartını oynarken başka stratejileri de hesaplayarak her an bu karttan vazgeçebileceği gerçeğiyle mi hareket ediyor” sorusunu getiriyor.
 
İran Latin Amerika’da yukarıda saydığımız nedenlerin yanında bölgesel rolünün gereği olarak bulunuyor. İran bir dünya devleti olarak değil, bir bölge gücü olarak kalmanın bu aşamada kendi çıkarlarıyla daha uyumlu olduğunu düşünüyor. Bu yüzden Ortadoğu’daki her meselenin ABD’nin arka bahçesinde de yansımaları olacağı gerçeğini tüm dünyaya duyurarak, güçlü İran imajını sağlamlaştırmaya çalışıyor. Latin Amerika ülkeleri üzerinde istediği etkiyi bu açıdan yaratmıştır. Son birkaç gündür ABD’de süren Nükleer Programla ilgili kongrede Brezilya’nın ABD’nin yaptırım teklifine olumsuz yanıt vermesi de bu tezimizi destekliyor. İran bölgesel projelerini, uluslar arası projelerine eklemleyerek uygulamaya çalışıyor. Latin Amerika siyaseti de bu strateji üzerinden gerçekleşiyor.
 
Gelecekte İran Latin Amerika ilişkileri yukarıda ana hatlarıyla belirttiğimiz bu minval üzerinde yürüyecektir. Ortadoğu’da sancılar derinleştikçe İran’ın Latin Amerika hareketi de derinleşecektir. Ancak Ortadoğu’da İran varlığı kabul gördüğü sürece bu ilişkiler genel olarak politik birliktelik boyutunda kalacaktır.
 
mutezil.com

________________________________________
(1)Al Jazeera English, 20.11.2007
(2)Le Moyen-Orient de Mahmoud Ahmedinejad, Therese Delpech, Politique Internationale, no. 114, winter 2004
(3) Iran in Latin America: Threat or Axis of Annoyance, Farideh Farhi
(4) Brazil’s Lula Defends Iran’s Nuclear Rights, Reuters, 25.09.2007
(5)Brazil a Priority for Iran, Press TV, 02.11.2008, Ahmedinejad Blesses Brazil Interaction, Iran Daily, 2.11.2008

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.