İsrail'deki yetkili merciler uzun zamandır, Mavi Marmara gemisine yönelik saldırı ve dokuz Türk eylemcinin öldürülmesi suçundan dolayı Türkiye’ye resmî bir özür sunma olasılıklarını inceliyor.
Bu incelemenin sonucunda ister özür dilensin ister dilenmesin İsrail komando güçleri, Türk eylemcilere karşı bir savaş suçu işleyerek savunmasız dokuz vatandaşını soğukkanlılıkla şehit etti. İsrail böylece bütün uluslararası yasaları ve kuralları ihlal etmiş oldu. Zira bu korkunç suç, hiçbir gerekçe olmaksızın uluslararası sularda gerçekleşti.
Recep Tayyip Erdoğan hükûmetinin sunulması gerektiği konusunda ısrar etmesine ve bu dosyanın kapatılması için İsrail’in sunduğu tüm çözümleri reddetmesine saygı duymamıza rağmen, sadece özür dilemek yetmez. Zira Türkiye’nin bir Müslüman ülke olarak İsrail ile olan sorunu, sadece dokuz vatandaşının öldürülmesiyle sınırlı değil. Bu sorun, eskiden Osmanlı İmparatorluğunun bir parçası olan bir Müslüman Arap ülkesinin işgal edilmesine, İslam dini mukaddesatının Yahudileştirilmesine ve milyonlarca Müslüman’ın bu kutsal yerleri özgürce ve kolayca ziyaret etmekten mahrum bırakılmasına ilişkindir.
Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesi, kanunlara saygı duymayan, Arapları ve Müslümanları öldürürken zevk alan faşist bir İsrail hükûmeti tarafından formalite gereği sunulan bir özürle gerçekleşecek basit bir mesele değil.
Arap-İsrail çatışmasına yönelik onurlu tutumlarını her zaman övdüğümüz Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın hükûmeti, Filistin davasına yönelik etik politikalarını sürdürmeli ve bununla ilgili olarak başlattığı tutumları tamamlamalıdır. Zira bu politikalar, Erdoğan hükûmetine, Arap ve İslam dünyasındaki milyonlarca kişinin saygısını kazandırdı.
İsrail hükûmetinin, Türkiye’ye büyük baskılar yaptığı ve çevresindeki ülkelerle (Yunanistan, Romanya ve Bulgaristan gibi) ilişkiler kurarak Türkiye’yi kuşatmaya çalıştığı doğru. İsrail hükûmetinin ayrıca siyonist lobileri kullanarak Batılı güçleri ve en başında Amerika’yı, Türkiye’ye karşı kışkırttığı da doğru. Nitekim İsrail, Türkiye içindeki bazı terör örgütlerini destekledi ve maddi yardım sağladı. Ancak buna karşın Türkiye’nin, bölgede çıkarlarını koruma konusunda önemli rol oynayan büyük bir bölgesel ülke olduğu da doğru. Bu rol, adil davaların ve en başında Filistin davasının yanında yer alınmadığı sürece de doğrulanamaz.
Bazı Türkler, Arap ülkelerinin Filistin davasına sırtını döndüğü ve İsrail ile ilişkilerini normalleştirmeye başladığı bir dönemde, Türkiye’ye bu konuda taşıyacağından fazla yük yüklediğimizi iddia edebilir. Bu iddiada doğruluk payı olabilir. Ancak bu ülkeler, yozlaşmış, baskıcı ve diktatör rejimler tarafından yönetilmekte ve bu ülkelerde yaşayan halklar da demokrasi veya seçim sandıklarıyla tanışmamış.
İkinci Özgürlük Filosu’nun, Türk limanlarından yola çıkmasını dilerdik. Sayın Erdoğan’ın Gazze şeridine uygulanan ablukanın kırılmasına yönelik tutumlarını ve Filistin haklarını destekleyen çabalarını sürdürmesini umuyoruz. Çünkü biz kendisini, bu konuda ödün vermeyen bir lider olarak sevdik.
El Kuds El Arabi, Başyazı, Tercüme: BYEGM
22 Temmuz 2011