Ayetullah Seyyid Ali Hamenei, konuşmasında konunun önemine dikkat çekerek tarih boyunca enbiyanın sürdürdüğü mücahede ve hareketlerin hedefinin tevhide ve adalete dayalı bir dünya kurulması ve insanın tüm potansiyellerinden yararlanılması olduğunu hatırlattı ve Hz. Mehdi (af)'nin zuhuru döneminin ise birey ve toplum hayatının çeşitli boyutlarında tevhid, maneviyat, din ve adaletin gerçek hakimiyetinin sağlanacağı bir dönem olduğunu belirtti.
Ayetullah Hamenei, Mehdeviyet konusunun diğer ilahi dinlerdeki konumuna değinerek şunları söyledi: ‘Tüm ilahi dinlerde yaklaşık olarak Mehdeviyet hakikati hakkında genel açıklamalar yer almaktadır. Ancak İslam'da bu konu kesin rivayetlere sahiptir. İslam mezhebleri arasında da Şia, Mehdeviyet meselesini çok dakik, net ve ayrıntılı olarak incelemiş olup, beklenen şahsiyetin kişiliği ve ailesiyle ilgili ayrıntılı bilgileri Şia ve başka mezheblerden devşirilen muteber ve belgesel rivayetlere dayanarak ortaya koymaktadır. Bu intizar, yaşayan hakiki bir ferdin beklenilmesi anlamındadır ve insanın ruhi ve sosyal açılardan hazırlıklı olması gibi bazı gereksinimler ve özel şartlar içermektedir.'
İslam İnkılabı Rehberi ‘Bekleyiş dönemindeki bir ferd, intizar döneminin özel şartları ve özelliklerini daima muhafaza etmek zorundadır. Ancak hiç bir zaman zuhurun çok uzak ya da çok yakın bir zamanda gerçekleşeceğini sanmamalıdır. İmam Mehdi'nin zuhur dönemi, tevhidin egemenliği, adalet, hak, ihlas ve yaratıcıya kulluk çağıdır. Bu yüzden intizar içindeki insanlar da kendilerini bu özelliklere yakınlaştırmalı ve mevcut durumla yetinmemelidirler.' diyerek bu alanda cehalet ve vehimlere dayalı anlayış ve eylemlerin tehlikeli olduğunu belirterek, kendilerini beklenen kurtarıcı sanan kimi yalancıların, Müslüman halkı hakikatlerden saptırdıklarını söyledi.
11 Temmuz 2011