4 Aralık Cumartesi günü Avrasya Bir Vakfı Konferans Salonu’nda, CAFERİDER yönetim kurulu üyelerinin ve bazı Caferi gençlerinin de katıldığı konferansta konuşan eski bakan şunları söyledi;
“Türkiye’de Sünnilik, Alevilik ve Caferilik olmak üzere üç ana akım olduğuna inanıyorum. Hepsinin başımın üstünde yeri vardır.
Aleviliğin tarihi sürecine baktığımızda ilk zamanki kullanımıyla bugünkü arasında farklar olduğunu görürüz. Alevilik ilk peygamberimiz zamanında Şia’yı Ali (Ali taraftarı) olarak kullanılmıştır. Peygamber zamanında sorularımızı soracağımız kişi peygamberdi. Peki ya ondan sonra? Sünniler peygamberden sonra sorularının cevaplanacağı yer olarak Ali de dahil olmak üzere sahabeleri görmüşlerdir. Fakat Şialar ise danışacakları merciyi Kur’an ve Ehlibeyt olarak görmüşlerdir. Bunu da Kur’an hadislere dayandırırlar. Bunların en başında Gadir-i Hum olayı ve Sakaleyn hadisi gelir. Bu olaylar Sünni kitaplarda da mevcuttur.”
Konuşmasının devamında Menzile hadisi, Hendek Savaşı’nda İmam Ali’nin Amr bin Abduved’i alt etmesi ve arkasından Peygamberin hadisini anlatan Zeybek,
“Bu işlere merak saranlar gidip okusunlar, kaynaklar ortada. Ona göre yollarına devam etsinler ya da değiştirsinler. Korkmayın Cehenneme gitmezsiniz. Ehli Sünnetin en önemli merkezi olan El Ezher geçtiğimiz günlerde bir soru üzerine fetva verdi. 4 mezhepten olan birinin mezhebinin değiştirip Caferi olmasının caiz olup olmadığı sorulduğunda bunda bir sakınca olmadığını ifade ettiler ve 4 olan “hak” mezhep sayısı şükür ki 5’e çıktı.
Tarihe baktığımızda, Hanefi mezhebinin kurucusu olan İmam-Azam Ebu Hanife’nin ölüm sebebi Emevi ve Abbasi Halifeleri’nin işkenceleridir. Sebebi ise Ebu Hanife’nin hocası ve mürşidi olan İmam Caferi Sadık ve Ehlibeyt’e olan sevgisi idi.
“Niyetim sizleri Alevi yapmak değil. Bırakın Sünniler Sünni, Aleviler Alevi, Caferiler Caferi olarak kalsın. Çünkü Allah Kur’an’da “…müminler ancak birbirinin kardeşidirler” diyor. O halde bize ancak Allah’ın buyruğu üzerine buluşmak düşer.” dedi.