Bu yüzden savaş elbisesi giyerek Uhud’a doğru hareket etmeye başladı ve “Allah’ım, beni aileme geri döndürme!” dedi.
Onun akrabalarından bazıları ona yetişerek onu aldığı karardan vazgeçirmeye çalışarak şöyle dediler: Sen bu yaşlılığın ve bu sakat ayağınla iyice savaşamazsın; Allah cihadı sana farz kılmamıştır. En iyisi Medine’de kalmandır. Savaş alanına dört yiğit çocuğunu göndermen senin için yeterlidir.
Amr onların sözlerine cevaben şöyle dedi: Müslümanlar cihat meydanına giderek cenneti kazanmaları ve benim de sizin yanınızda oturarak o feyizden mahrum kalmam doğru mudur?”
Her ne yaptılarsa, bu ilahî şahsı aldığı karardan vazgeçiremediler. Nihayet Peygamber (s.a.a)’in huzuruna vararak O’nun bu konudaki görüşünü almayı kararlaştırdılar.
Resulullah (s.a.a)’in huzuruna geldiklerinde Amr şöyle dedi: “Ya Resulallah! Ben müslümanlarla birlikte savaşa katılmak ve şahadet feyzine erişmek istiyorum. Ama akrabalarım bana engel oluyorlar. Oysa ben bu sakat ayağımla cennete gitmek istiyorum.”
Peygamber (s.a.a) ona: “Sen sakatsın; bundan dolayı cihat sana farz değildir” buyurdular.
Sonra onun akrabalarına dönerek şöyle buyurdular:
“Gerçi cihat ona farz değildir. Ama siz onu cihattan alıkoymayınız ve onu kendi haline bırakınız. Allah Teala şahadet nimetini ona nasip edebilir.”
Amr sevinerek Peygamber (s.a.a)’in huzurundan dışarı çıktı. Evine gelip bütün akrabalarıyla vedalaştı. Cepheye doğru hareket etmek istediğinde ellerini göğe kaldırarak: “Allah’ım, beni bu eve geri döndürme!” diye dua etti.
Amr savaş alanına doğru hareket ederek orada bir oğluyla beraber şehit oldu.
Savaş sona erdikten sonra Amr’ın hanımı “Hind” savaş alanına gelerek kocasının, Hallad ismindeki oğlunun ve Abdullah ismindeki kardeşinin cenazelerini bularak onları bir devenin üzerine bırakıp Baki mezarlığında defnetmek için Medine’ye doğru hareket etti. “Harre” denen yerin bitimine ulaştığında deve çökerek Medine’ye doğru hareket etmedi. Fakat Uhud’a doğru yöneldiğinde deve süratle hareket ediyordu. Bu olay birkaç defa tekrarlandı.
Sonunda Amr’ın hanımı Hind, Resulullah (s.a.a)’in yanına dönerek durumu O’na anlattı.
Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdular:
“Deve memurdur! Kocan Uhud’a doğru giderken bir şey dedi mi; dua etti mi?”
Kadın: “Evet”, “Uhud’a doğru hareket etmek istediğinde kıbleye dönerek şöyle dua etti: “Allah’ım, beni aileme geri çevirme, şahadet nimetini bana nasip et” dedi.
Resulullah (s.a.a) buyurdu ki: “Allah Teala onun duasını kabul etmiştir. İşte bundan dolayı deve onun cenazesini Medine’ye doğru taşımıyor.”
Sonra Resulullah (s.a.a) ashabına dönerek şöyle buyurdular:
“Sizin aranızda öyle şahıslar vardır ki, eğer Allah’a yemin ederlerse, Allah Teala mutlaka onlara lütufta bulunur ve Amr bin Cumuh da onlardan birisidir.”
Daha sonra Resulullah (s.a.a) o üç şehidin kabirlerinde biraz durarak: “Ey Hind! Kocan, oğlun ve kardeşin cennette de böyle beraber olacaklardır” buyurdular.
Hind de: “Ya Resulallah! Allah Teala’nın Beni de onlarla beraber haşretmesi için dua ediniz” dedi. Peygamber (s.a.a) de onun hakkında dua ettiler.
(Bihar'ul Envar'dan)
23 Eylul 2010