Tören, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Erdal Ceylanoğlu, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Eşref Uğur Yiğit, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hasan Aksay, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Necdet Özel, Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Aslan Güner, Kara Kuvvetleri Eğitim ve Doktrin Komutanı Orgeneral Saldıray Berk, Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı Orgeneral Bekir Kalyoncu ve diğer askeri erkanın Aslanlı Yol'dan yürüyüşüyle başladı.
Orgeneral Koşaner, Atatürk'ün mozolesine, üzerinde ''Türk Silahlı Kuvvetleri'' yazılı kırmızı ve beyaz karanfillerden oluşan çelenk koydu. Saygı duruşunda bulunulmasının ardından İstiklal Marşı okundu.
Orgeneral Koşaner ile Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yeni komuta kademesi Anıtkabir merdivenlerinde hatıra fotoğrafı çektirdi.
Devletin Zirvesinden Mesajlar
Devletin zirvesindeki isimlerden de 30 Ağustos mesajları geldi.
Cumhurbaşkanı Gül, "30 Ağustos Zaferi, millet ordu bütünleşmesiyle verilen varoluş mücadelesini nihai başarıya ulaştırırken, İstiklal Savaşının temel hedefi olan, millet egemenliğine dayalı yeni bir devlete kavuşmamızın yolunu da açmıştır" dedi.
Meclis Başkanı Mehmet Ali Şahin de bu zaferin, sadece askeri bir başarıdan ibaret olmadığını aynı zamanda milletin yeniden doğuşunun ve çağdaş bir devlet kurmasının başlangıcı olduğunu vurguladı.
Başbakan Erdoğan ise destansı istiklal mücadelemizi taçlandıran ve Misak-ı Milli hedefinin gerçekleştirilmesine zemin hazırlayan bu zaferle, Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin atıldığını belirtti.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner mesajında büyük zorluklara ve fedakarlıklara katlanılarak kazanılan bu zaferin, Türk milletinin çağdaş uygarlık yolundaki ilerleyişinin başlangıcı olduğunu söyledi. Koşaner, "Türk Silahlı Kuvvetlerinin aleyhindeki her çabanın hedefinde, bağımsızlığı, bütünlüğü ve bölünmezliği ile Türkiye Cumhuriyeti’nin olduğu unutulmamalıdır" dedi .
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da, "Türkiye Cumhuriyeti bağımsızlığını, özgürlüğünü; dil, din, ırk ve inanç farklılığı yapmadan omuz omuza vererek kazandı" değerlendirmesini yaptı .
Zafer bayramını kutlayan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de bu zaferle birlikte, Türk milletinin son anayurdundan başka gidecek bir yeri olmadığı ve buranın ne pahasına olursa olsun korunacağının muhataplarına duyurulduğunu vurguladı.
Günün Önemi
Birinci Dünya Savaşı sonunda imzalanan Mondros Mütarekesi ve Sevr Antlaşması'yla yurdumuz tamamen elimizden alınıyor, vatanımızda hür olarak yaşama hakkımıza son veriliyordu. Yüzyıllardır üzerinde bağımsız olarak yaşadığımız bu topraklar düşmanlara veriliyor, bizim de bunu kabul etmemiz isteniyordu.
Türk milletinin bu durumu kabul etmesi elbette mümkün değildi. 19 Mayıs 1919'da Atatürk'ün Samsun'a çıkmasıyla, lideriyle kucaklaşan Anadolu, Atatürk'ün önderliğinde Kurtuluş Savaşı'nı başlattı. Amasya Genelgesi'nin yayınlanmasının ardından Erzurum ve Sivas Kongreleri yapıldı. Daha sonra 27 Aralık 1919'da Ankara'ya gelen Atatürk, 23 Nisan 1920'de TBMM'yi kurdu. Böylece hem memleketin yönetimi halkın iradesine verilmiş oluyordu. Hem de Kurtuluş Savaşı'nın merkezi Ankara oluyordu.
TBMM meclisi yaptığı görüşmelerde yurdun durumunu ve kurtuluş çarelerini aradı. "Misak-ı Millî sınırları içinde vatanın bir bütün olduğu ve parçalanamayacağı görüşü"nden hareketle, düşmanla mücadele kararı alındı. Oluşturulan düzenli ordularla savaşa girildi. İlk başarı, Doğu'da Ermeni çetelerine karşı kazanıldı. Daha sonra, Batı cephesinde, Yunanlılarla, I. İnönü ve II. İnönü Savaşları yapıldı. Bu savaşların kazanılmasıyla Yunanlılar'a büyük bir darbe indirilmiş oldu. Bunun üzerine Yunan ordusu yeniden saldırıya geçti. Saldırı üzerine Mustafa Kemal, ordularına: "Hattı müdafaa yoktur saşı müdafaa vardır. Bu satıh, bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz." emrini verdi.
Türk askeri, büyük bir azim ve fedakârlıkla bu karara uydu. 23 Ağustos ve 12 Eylül 1921 tarihleri arasında yapılan Sakarya Meydan Muharebesiyle, Türk milleti 1699 Karlofça Antlaşması'ndan beri ilk defa toprak kazanmaya başlıyordu. Sakarya Savaşı, Türk milletinin savunma durumundan taarruz durumuna geçtiği önemli bir savaş olarak da tarihe geçti. Bu zafer sonunda, TBMM tarafından, Mustafa Kemal'e "gazi" unvanı ve "Mareşal" rütbesi verildi.
Türk tarihinin dönüm noktalarından biri olan Sakarya Savaşı'ndan sonra, büyük bir taarruzla düşmanı tamamen yok etme kararı alındı.1922 yılı Ağustosuna kadar, hazırlıklar tamamlandı. Güneydeki Türk birlikle-ri, büyük bir gizlilik içinde Batı cephesine kaydmld". İstanbul'daki cephane depolarından silah ve cephane kaçırıldı. İtilaf Devletleri tarafından tahrip edilerek kullanılmaz hâle getirilen toplar onarıldı. Yeni silâhlar satın alındı. Ordumuza taarruz eğitimi yaptırıldı. Bu hazırlıklardan sonra, Gazi Mustafa Kemal'in başkomutanlığını yaptığı ordumuz, 26 Ağustos 1922'de düşmana saldırdı. Bir saat içinde düşman mevzileri ele geçirildi. 30 Ağustos'ta düşman çember içine alındı. Sağ kalanlar esir alındı. Esirler arasında Yunan Başkomutanı Trikopis'te vardı.
Bu savaş, Atatürk'ün başkomutanlığında yapıldığı için Başkomutanlık Meydan Muharebesi olarak adlandırıldı. Büyük Taarruz'un başarıyla sonuçlanmasından sonra düşman, İzmir'e kadar takip edildi. 9 Eylül 1922'de İzmir'in kurtarılmasıyla yurdumuz düşmandan temizlenmiş oldu. Hain düşmanın, haksızca ve alçakça işgaline "dur" diyen ve kanımızın son damlasını akıtmadan yurdumuzu bırakmayacağımızı dünyaya ispatlayan bu büyük zaferi her yıl, 30 Ağustos günü, bayram yaparak kutluyoruz.
Orgeneral Koşaner, Atatürk'ün mozolesine, üzerinde ''Türk Silahlı Kuvvetleri'' yazılı kırmızı ve beyaz karanfillerden oluşan çelenk koydu. Saygı duruşunda bulunulmasının ardından İstiklal Marşı okundu.
Orgeneral Koşaner ile Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yeni komuta kademesi Anıtkabir merdivenlerinde hatıra fotoğrafı çektirdi.
Devletin Zirvesinden Mesajlar
Devletin zirvesindeki isimlerden de 30 Ağustos mesajları geldi.
Cumhurbaşkanı Gül, "30 Ağustos Zaferi, millet ordu bütünleşmesiyle verilen varoluş mücadelesini nihai başarıya ulaştırırken, İstiklal Savaşının temel hedefi olan, millet egemenliğine dayalı yeni bir devlete kavuşmamızın yolunu da açmıştır" dedi.
Meclis Başkanı Mehmet Ali Şahin de bu zaferin, sadece askeri bir başarıdan ibaret olmadığını aynı zamanda milletin yeniden doğuşunun ve çağdaş bir devlet kurmasının başlangıcı olduğunu vurguladı.
Başbakan Erdoğan ise destansı istiklal mücadelemizi taçlandıran ve Misak-ı Milli hedefinin gerçekleştirilmesine zemin hazırlayan bu zaferle, Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin atıldığını belirtti.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner mesajında büyük zorluklara ve fedakarlıklara katlanılarak kazanılan bu zaferin, Türk milletinin çağdaş uygarlık yolundaki ilerleyişinin başlangıcı olduğunu söyledi. Koşaner, "Türk Silahlı Kuvvetlerinin aleyhindeki her çabanın hedefinde, bağımsızlığı, bütünlüğü ve bölünmezliği ile Türkiye Cumhuriyeti’nin olduğu unutulmamalıdır" dedi .
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da, "Türkiye Cumhuriyeti bağımsızlığını, özgürlüğünü; dil, din, ırk ve inanç farklılığı yapmadan omuz omuza vererek kazandı" değerlendirmesini yaptı .
Zafer bayramını kutlayan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de bu zaferle birlikte, Türk milletinin son anayurdundan başka gidecek bir yeri olmadığı ve buranın ne pahasına olursa olsun korunacağının muhataplarına duyurulduğunu vurguladı.
Günün Önemi
Birinci Dünya Savaşı sonunda imzalanan Mondros Mütarekesi ve Sevr Antlaşması'yla yurdumuz tamamen elimizden alınıyor, vatanımızda hür olarak yaşama hakkımıza son veriliyordu. Yüzyıllardır üzerinde bağımsız olarak yaşadığımız bu topraklar düşmanlara veriliyor, bizim de bunu kabul etmemiz isteniyordu.
Türk milletinin bu durumu kabul etmesi elbette mümkün değildi. 19 Mayıs 1919'da Atatürk'ün Samsun'a çıkmasıyla, lideriyle kucaklaşan Anadolu, Atatürk'ün önderliğinde Kurtuluş Savaşı'nı başlattı. Amasya Genelgesi'nin yayınlanmasının ardından Erzurum ve Sivas Kongreleri yapıldı. Daha sonra 27 Aralık 1919'da Ankara'ya gelen Atatürk, 23 Nisan 1920'de TBMM'yi kurdu. Böylece hem memleketin yönetimi halkın iradesine verilmiş oluyordu. Hem de Kurtuluş Savaşı'nın merkezi Ankara oluyordu.
TBMM meclisi yaptığı görüşmelerde yurdun durumunu ve kurtuluş çarelerini aradı. "Misak-ı Millî sınırları içinde vatanın bir bütün olduğu ve parçalanamayacağı görüşü"nden hareketle, düşmanla mücadele kararı alındı. Oluşturulan düzenli ordularla savaşa girildi. İlk başarı, Doğu'da Ermeni çetelerine karşı kazanıldı. Daha sonra, Batı cephesinde, Yunanlılarla, I. İnönü ve II. İnönü Savaşları yapıldı. Bu savaşların kazanılmasıyla Yunanlılar'a büyük bir darbe indirilmiş oldu. Bunun üzerine Yunan ordusu yeniden saldırıya geçti. Saldırı üzerine Mustafa Kemal, ordularına: "Hattı müdafaa yoktur saşı müdafaa vardır. Bu satıh, bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz." emrini verdi.
Türk askeri, büyük bir azim ve fedakârlıkla bu karara uydu. 23 Ağustos ve 12 Eylül 1921 tarihleri arasında yapılan Sakarya Meydan Muharebesiyle, Türk milleti 1699 Karlofça Antlaşması'ndan beri ilk defa toprak kazanmaya başlıyordu. Sakarya Savaşı, Türk milletinin savunma durumundan taarruz durumuna geçtiği önemli bir savaş olarak da tarihe geçti. Bu zafer sonunda, TBMM tarafından, Mustafa Kemal'e "gazi" unvanı ve "Mareşal" rütbesi verildi.
Türk tarihinin dönüm noktalarından biri olan Sakarya Savaşı'ndan sonra, büyük bir taarruzla düşmanı tamamen yok etme kararı alındı.1922 yılı Ağustosuna kadar, hazırlıklar tamamlandı. Güneydeki Türk birlikle-ri, büyük bir gizlilik içinde Batı cephesine kaydmld". İstanbul'daki cephane depolarından silah ve cephane kaçırıldı. İtilaf Devletleri tarafından tahrip edilerek kullanılmaz hâle getirilen toplar onarıldı. Yeni silâhlar satın alındı. Ordumuza taarruz eğitimi yaptırıldı. Bu hazırlıklardan sonra, Gazi Mustafa Kemal'in başkomutanlığını yaptığı ordumuz, 26 Ağustos 1922'de düşmana saldırdı. Bir saat içinde düşman mevzileri ele geçirildi. 30 Ağustos'ta düşman çember içine alındı. Sağ kalanlar esir alındı. Esirler arasında Yunan Başkomutanı Trikopis'te vardı.
Bu savaş, Atatürk'ün başkomutanlığında yapıldığı için Başkomutanlık Meydan Muharebesi olarak adlandırıldı. Büyük Taarruz'un başarıyla sonuçlanmasından sonra düşman, İzmir'e kadar takip edildi. 9 Eylül 1922'de İzmir'in kurtarılmasıyla yurdumuz düşmandan temizlenmiş oldu. Hain düşmanın, haksızca ve alçakça işgaline "dur" diyen ve kanımızın son damlasını akıtmadan yurdumuzu bırakmayacağımızı dünyaya ispatlayan bu büyük zaferi her yıl, 30 Ağustos günü, bayram yaparak kutluyoruz.