Temsilciler Meclisi'nin çalışma binalarından Rayburn'de geçen hafta 1915 olaylarına ilişkin Ermeni iddialarına yer veren "Aghet-Bir Soykırım" adlı belgeselin gösterilmesinin ardından, Türk kuruluşları da harekete geçti.
ATAA, bu belgesele yanıt olarak aynı binada, 1880-1919 yıllarında Osmanlı İmparatorluğu'nun doğusunda Ermeni devleti kurmak üzere başlatılan silahlı Ermeni isyanını anlatan belgesel gösterimi düzenledi.
Eski ABD başkanlarından Ronald Reagan'ın hukuk danışmanlığı görevini üstlenen Bruce Fein, yaptığı açılış konuşmasında, 1915 olaylarının "soykırım" olarak görülemeyeceğini söyledi.
1915 yılında yaşananların "yerli halkın ülkesinden edilip başka bir ülkeye göçe zorlanması olmadığı" için "tehcir" olarak da adlandırılamayacağını ifade eden Fein, bunun bazı Ermenilerin Osmanlı İmparatorluğu içindeki "yerlerinin değiştirilmesi" olduğunu belirtti.
O dönemde İstanbul, İzmir gibi illerde yaşayan Ermenilerin öldürülmediğine ya da tutuklanmadığına dikkati çeken Fein, "Eğer bu 'soykırım' ise neden buradaki Ermeniler de öldürülmedi" dedi.
"Soykırıma ilişkin kanıt bulunamadı"
Fein, Ermeniler tarafından kullanılan psikolojik stratejilerden birinin, konuyu Yahudi soykırımından farksız göstererek, 1915 olaylarını tartışmak isteyen insanları suçlu hissettirmeye çalışmak olduğunu söyledi.
Ermenilerin Taşnak ve Hınçaklara dair özel arşivlerini hala açmadığına dikkati çeken Fein, "Bence, arşivlerden, bunların provokasyon yapmak için teröre başvurdukları görünümünün ortaya çıkmasından korkuyorlar" diye konuştu. Fein, buna karşın Türkiye'nin arşivlerini açtığını ve arşivlere erişim sağlayacak uluslararası bir komisyonun vereceği kararı ne olursa olsun kabul edeceğini açıklayarak "cesur bir adım" attığına işaret etti ve "Türkiye açıkça taahhüt etti ama Ermenistan bunu yapmadı" dedi.
Birinci Dünya Savaşından sonra Malta'da yüzlerce Osmanlı yöneticisinin yargılandığını hatırlatan Fein, o dönemin, itilaf devletlerinin istedikleri tüm bilgilere rahatlıkla ulaşılabilecekleri "en iyi zaman" olduğuna dikkati çekerek, buna rağmen 1915 olaylarının "soykırım" olduğuna ilişkin kanıt bulunamadığını ve gözaltındakilerin hepsinin serbest bırakıldığını anımsattı.
Fein, 1915 olaylarında ölen Ermenilere ilişkin sayılardan bahsedildiğini, ancak bunların hastalık, açlık, saldırı gibi hangi tür nedenle öldüğünün karakterize edilmediğine de işaret etti. Açlık, hastalık gibi sorunların aynı dönemde eşit derecede Müslüman halkı da etkilediğini belirten Fein, savaş sırasında halkların birbirini öldürmesinin ise suç olarak görülemeyeceğini, bunun savaşın kuralı olduğunu ifade etti.
Srebrenitza katliamından örnek vererek, bir olayın "soykırım" sayılmasında, ölen insan sayısının değil, niyetin önemli olduğunu dile getiren Fein, Ermenilerin 1915 yılı olaylarına dair ölü sayısını yüksek gösterme gayretlerinin psikolojik etkileme amacı taşıdığını anlattı.
1915 olaylarının "genişletilerek" 1923'e kadar uzanıyormuş gibi gösterilmesinin, konuyu Türkiye Cumhuriyeti'ne bağlamaya çalışmaktan kaynaklandığını ve bunun "çok saçma" olduğunu belirten Fein, Ermenilerle ilgili sorunların Birinci Dünya Savaşı sonrasında değil, savaş sırasında yaşandığını vurguladı.
Fein, Türkiye'de 1915 yılı olaylarına ilişkin yazıları nedeniyle bazı insanların ceza aldıklarına yönelik soru üzerine, Fransa, İsviçre gibi bazı ülkelerin bu konuda "iki yüzlü davrandığını" söyleyerek, Türkiye'nin eleştirildiğini, ancak bu Avrupa ülkelerinin de 1915 olaylarını "soykırım" olarak kabul etmeyenlere cezalar getirdiğini söyledi.
Birinci Dünya Savaşı sırasında Kafkasya'daki olaylara odaklanan "Ermeni İsyanı" belgeseli, Bloomington PBS tarafından yayımlanmıştı. Belgeselin yapımcısı Marty Callaghan, "Kan, Kum ve Petrol (Blood, Sand and Oil)" adlı dikkati çeken belgesele de imza atmıştı.