Ancak, sevginin temeli; akrabalık bağı, iman, ihlas, fazilet, ruhsal ve manevi olgunluk olursa, duygusal alevler çabuk sönmez, sevgi bu kadar çabuk erimez.
Aslında Ebu Talib’in Muhammed’e (saa) olan sevgisi iki temele dayalıydı. Yani hem ona imanı vardı ve onu kâmil bir şahıs ve insanlık örneği biliyordu, hem de onun yeğeniydi. Kalbinde ona kardeş oğlu ve evlat unvanıyla yer vermişti.
Ebu Talib, onun maneviyat ve temizliğine o kadar inanmıştı ki, kuraklık dönemlerinde onu musallaya götürür, Allah’ı onun makamı ve yakınlığı adına yemin vererek belaya duçar ve rahmetinden uzak olan halk için yağmur talebinde bulunurdu ve duası da kabul olurdu. Birçok tarih yazarı aşağıdaki olayı nakletmişlerdir:
Yılların birinde Mekke halkı ve etrafındakiler, şiddetli bir kuraklık yaşamışlardı. Adeta yer ve gök onlardan bereket ve rahmetini esirgemişti.Kureyş, saflar halinde ve yaşlı gözlerle Ebu Talib’in yanına gidip, musallaya gitmesini, rububiyet makamından halk için yağmur talebinde bulunmasını ciddi bir şekilde istemişlerdi.Ebu Talib, küçük Muhammed’in (saa) elini tutmuş, Kâbe’nin duvarına yaslanmış, gökyüzüne bakmış ve şöyle arz etmişti:
“Şefkatli Rabbim, bu gulam [1] hatırına (parmağıyla Allah Resulü’nü işaret eder halde) rahmet yağmurunu gönder ve bizi sınırsız rahmetinden faydalananlardan eyle.
Müverrihlerin hepsi şöyle yazıyor: O, Allah’tan yağmur istediği vakit, gökyüzünde bir parça bile bulut yoktu, ama aradan fazla bir zaman geçmeden etraftan gruplar halinde bulutlar harekete geçti.Bir bulut grubu Mekke semasını ve etrafını kaplamıştı. Yıldırım ve şimşekler ortalığı gürültüye boğmuştu. Yağmur seli her yeri kaplamış, uzak ve yakın her tarafı suya doyurmuştu. Herkes bu durumdan razı ve sevinçliydi. Ebu Talib bu sırada bazı şiirler okumuştu.[2]
Ebu Talib, yaşamının en zor anlarından biri olan, Kureyş’in Peygamber’i ele geçirmek için yaptıkları baskıları artınca, onlara Lamiye adındaki kasidesini okudu.O kasidede Muhammed’in (saa) varlığının bereketi sonucu yağmurun yağması olayı hatırlatılıyordu.
İbn Hişam, tarih kitabında (c.2, s.286) o kasideden doksan dört beyit nakletmiştir. İbn Kesir-i Şami ise kendi tarihinde, (c.3, s.52-53) ondan doksan iki beyit getirmiştir. Bu kaside cazibe, çekicilik, hoş beyan ve fesahat bakımından cahiliye Araplarının övündüğü ve en iyi şiirleri olarak nitelediği Muallâkat-ı Seb’a'dan daha üstündür.
Ebu Hiffan-ı Abdi, bu kasideden yüz yirmi bir beyit nakletmiştir, belki de Ebu Talib divanının tamamı bu kadardır.
Ebu Talib o kasidede, Hz. Muhammed’in (saa) nurlu çehresi vesilesiyle yağmur talebinde bulunma olayına değinerek şunları söylüyor:
” Beyaz yüzlüdür, yüzü suyu hürmetine bulutlardan yağmur istenir.
Yetimlerin baharı, dulların sığınağıdır.
Beni Haşim’in çaresizleri ona sığınır.
Onun gölgesinde, saadet ve nimet içindedirler.”
——-
1-Araplar, küçük yaşta çocuğa <
2-Sire-i Halebi, 1/125
——-
Allame Cafer Süphani’nin “Hz. Muhammed’in (saa) Hayatı” adlı kitabından alıntıdır.
Sayfa:147