Erdoğan'ın ülkenin eksenini değiştirdiğini, Batıdan koparttığını ve Arap-İslam kampının bir parçası yaptığını iddia ediliyor. Yaşanan iki temel olay buna kanıt olarak sunuyor.
Birinci olay, Mavi Marmara gemisinin ve yüzlerce Türk eylemcinin Gazze ablukasını kırmak için gönderilmesi. Erdoğan'a düşman çevreler, Türkiye’nin Arapların bile yapmak istemediği bir eylemde bulunduğunu, Erdoğan'ın bu şekilde Batı ve İsrail'in söylemine meydan okuduğunu söylüyorlar.
İkinci kanıt ise, Türkiye'nin Brezilya ile birlikte İran'a yönelik yaptırımlara karşı çıkması. Bu çevreler, BM Genel Kurulu'ndaki oylamada Türkiye’nin en azından çekimser kalabileceğini, böylece Batı'nın düşmanlığını kazanmayabileceğini ifade ediyorlar.
YILLARDIR SÜREN KOMPLO ZİRVE Mİ YAPTI?
Erdoğan ise bu iddialara tüm açıklığı ile cevap veriyor ve bu fikirleri dile getiren Türk yazarların, Batı ve İsrail basınının yazdıklarını tekrarladığını, adeta Batı ve İsrail’in elindeki kuklalar olduğunu söyledi.
Erdoğan’ın yanıtındaki sertlik, kendisinin, partisinin ve Türkiye’nin başına gelenlerden duyduğu öfkeden kaynaklanıyor. Erdoğan belki de ilk defa, yıllardır devam eden komplonun zirve yaptığını ve hayata geçirilme dönemine başladığını düşünüyor.
TÜRKİYE BATI'DAN UZAKLAŞMADI
Bu konunun iki önemli boyutu var:
Birincisi, Türkiye’nin Arap ve İslam dünyasına yakınlaşması, Batıdan uzaklaşması pahasına olmadı.
2009 yılı başına kadar, yani AKP iktidarının yedi yılı boyunca, Türkiye İsrail’le ilişkilerinde bir kopukluk ve gerileme yaşamadı. İki ülke yetkilileri karşılıklı ziyaretlerde bulundular ve birçok anlaşmaya imza attılar. Türkiye’den Aşdod limanına, oradan Aşkelon'a ve Hindistan’a su ile enerji taşıyacak boru hatlarının inşa edilmesi bu dönemde imzalanan anlaşmalardan.
2007 Haziran'ında ise Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Filistin Başkanı Mahmud Abbas ve İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres'i barış girişiminde ileriye sevk etmek amacıyla Çankaya köşkünde bir araya getirdi. Ayrıca Ankara bu dönemde, Gazze’den İsrail’e füze fırlatılmasını da eleştiriyordu.
ZİYARETLERİN ÇOĞU BATI'YA YÖNELİKTİ
Uluslararası bağlamda Türk yetkililerin dışarıya gerçekleştirdiği ziyaretlere bakınca, çoğunlukla Avrupa ve ABD’ye gidildiğini görüyoruz. Buna rağmen, Türkiye’ye pusulasının yönünü doğuya doğru değiştirdiği suçlaması yapılıyor.
TÜRKİYE KENDİ ÇIKARLARI İÇİN ÇALIŞIYOR
İkincisi Türkiye öncelikle kendi çıkarları için çalışıyor. Hristiyan, İslamcı ve hatta demokratik veya despot rejimlerde dahi bu doğal bir durum.
HALA AB'YE ÜYELİK İÇİN ÇALIŞILIYOR
Türkiye AB üyeliğinin, iktidarda ister laik ister İslamcı hükümet olsun, kaçınılmaz olduğunu düşünüyor. Erdoğan ve diğerleri AB’yi Hıristiyan kulübü olarak nitelemesine rağmen, Türkiye’nin üyeliği için çabalıyorlar.
YUNANİSTAN İLE UZLAŞMAK İYİ, SURİYE İLE UZLAŞMAK MI KÖTÜ?
Fakat ortada Türkiye’nin komşularıyla veya başka ülkelerle seçkin ilişkilerinin olması için bir fırsat varsa, niçin bundan imtina edilsin? Suriye, İran, Irak ve Rusya ile yeni ilişkiler kurarak, büyük ekonomik, siyasi ve güvenlik kazanımlarını gerçekleştirmez mi? Niçin Türkiye düşmanlığı dostluğa çevirmek için kullılabilecek bu fırsatı geri çevirsin? Doksanlı yılların sonunda Dışişleri Bakanı İsmail Cem, Türkiye'nin tarihi düşmanı Yunanistan’la ilişkileri düzeltmek için çalışmadı mı? Niçin Batı bu uzlaşıları kabul ediyor da şimdi, örneğin Suriye ve İran’la gerçekleşen uzlaşıları kabul etmiyor?
Niçin Batı İsrail, Türkiye ve Rusya arasındaki ekonomik projeleri fazla eleştirmiyor? İsrail bu projelerin parçası olduğu için mi?
Niçin Batı Türkiye’nin Sırbistan ve Hırvatistan arasındaki arabuluculuğunu eleştirmiyor da, İran ile Batı arasındaki arabuluculuğunu eleştiriyor?
ERDOĞAN'IN TÜRKİYE'Sİ ÇALIŞTI
Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’si çalıştı. Gerçekler bu hükümetin, Avrupa yolunda ilerlemek için önceki hükümetlerden kat kat fazlasını yaptığını söylüyor.
AKP iktidarı İsrail’le daha iyi ilişkiler kurulması için her fırsatı kullandı. Hatta 2009’daki Davos ve 31 Mayıs'taki Mavi Marmara baskınından sonra bile Türk hükümeti İsrail’le ilişkilerin seviyesini düşürmek bağlamında önemli hiçbir adım atmadı. Türkiye'nin tüm istediği soruşturma komisyonuydu.
DENGE POLİTİKASI İLE TÜRKİYE HİÇ OLMADIĞI KADAR DEĞERLİ
Erdoğan ve arkadaşları, bölgesel ve uluslararası politikalarda daha dengeli tutumlar sergilemeye çalıştıkları için, Türkiye’ye karşı sert bir saldırı oldu.
TÜRKİYE'NİN BATI'NIN REHİNİ KALMASINI İSTİYORLAR
Bu denge Türkiye’ye daha önce var olmayan bir değer kazandırdı. Bu kırılgan denge bile Batı'nın ve İsrail’in huzurunu kaçırmaya yetti.
Türkiye’nin geçen yıllarda olduğu gibi Batı ve İsrail’in rehini olarak kalmasını istediler. Bu istek, Batı'nın dünya üzerindeki hegemonyası ve kendi politikalarıyla kısmen dahi çelişen her gücü vurması ile ilgili bir durum.
TÜRKİYE BATI'NIN KIRMIZI ÇİZGİLERİNE TEMAS ETTİ
Türkiye 'özgürlük filosu' ve İran'a yaptırımlara yönelik tutumu ile Batı politikalarındaki kırmızı çizgilere temas etti.
ERDOĞAN 'HAYIR' DEME CESARETİNİ GÖSTEREN BİR MAZLUMDUR
Yanıt bence Batı'nın suç fırtınasına boyun eğmek değil, ünlü Arap şairi Adones’in de dediği gibi, bu halkların güneşin altında bir yeri olması için çalışmayı sürdürmektir.
Recep Tayyip Erdoğan İslam ümmetinin büyüklerinden, dünyanın ezilmişlerinden, İsrail ve ABD’ye ‘hayır’ deme cesaretini gösteren mazlumlarından biridir. Bu övünç ona ve Türklere yeter.
Dr. Muhammed NUREDDİN
* Birleşik Arap Emirlikleri gazetesi El Haliç, 23 Haziran 2010, Beyrut Stratejik Araştırmalar Merkezi Direktörü, Arapçadan çeviri: Halil ÇELİK