Yıldırım'ın basın açıklamasında şunları söyledi:
"Dünyanın dört bir yanından aktivistlerin katıldığı bir organizasyon gerçekleştirdik. 50'den fazla ülkeden aktivist vardı. 35 milletvekili, bir çok siyasetçi, aydın, gazeteci, basın mensubu arkadaşlarımızla beraber toplam 9 gemiyle yola çıktık. Gemilerden bir kaçına yolsa sabotaj yapıldı. Ve gemiler gelemez oldu. Bir kaç gün denizde bekledik. Sonra varolan gemilerle hareket ettik. Esasında doğrusunu isterseniz, biz de sizler gibi, İsrail'in bize böyle bir silahlı saldırıda bulunacağını hiç hissedemedik, anlayamadık.
Biz de kendisine "Bu krizi iyi yönetemiyorsun. Size akıl verenler Yahudi akılı yanlızlaştırıyor. Özellikle de bu siyonist akıl, Yahudi halkını yanlızlaştırıyor. Gittikçe dünyada tek kalıyorsunuz" diye onlara mesaj verdik.
Öyle bir noktaya geldi ki İsrail basını sürekli olarak bizi arıyor ve canlı yayına bağlanıyorduk. Dünyanın her tarafından aranıyorduk. Gemimizde bir yaşında çocuk, kadın, yaşlılar, Hristiyan, ateist ve Yahudi vardı. Her görüşten insan vardı.
Biz, İsrail'in kara sularına hiç girmedik. Hatta, tarihte ilk defa ucu açık bir tatbikat ilan etti. Atış yeri olarak bunu söyledi. 68 mil söyledi. Olacak bir şey değil. Çünkü gemiler geziyordu. Buna rağmen uluslararası sularda 80 milde gittik. Ama İsrail bunu anlamadı. Biz, Mısır sularından Gazze'ye girmek istedik. Onları ilgilendiren hiçbirşey yok. Yarın, kaptanımız belgelerle açıklayacak.
Buna rağmen birden etrafımzda zodyad bodlar çoğalmaya başladı. İnsansız uçaklar, helikopterler, F-16'lar, 5 tane büyük savaş gemisi ve deniz altıları. Bizi korkutuyorlar dedik. Açık sularda bize saldırmazlar dedik. Onların böyle bir kafasızlık yapacağını düşünemedik. Sabah namazını kılarken etrafımzıda yecüc ve mecüc gibi sayısı belli olmayan, havadan, denizaltından, botlardan her türlü araç kullanarak bize saldırdılar. Herhalde dedik yine bir gösteri yapıyorlar. Çünkü, Filistin sularında olsaydık belki bize saldırabilirlerdi.
Birden bire indirme yaptılar. Arkadaşlarımız sadece sivil direniş gösterdi. Tüm basın oradaydı. Önce, arkadaşlarımızdan kol kola girmelerini ve onları içeriye almamalarını istedik. Sonra baktık ki kolkola girmekle olmuyor.
Şimdi burada bizi dinliyorlar. Ben yiğit adamım. Onlara bir söz verdim. Sözümde dururum. Onlara "Bakın siz krizi yanlış yönetiyorsunuz. Şuanda bile İsrail'i hala yanlızlığa itiyorsunuz" dedim. Üç gün boyunca bütün birimler bizi sorguladı. Bize dediler ki "demirlerle sopalarla bize saldırılmadığını mı savunuyorsun?" Ben de onlara dedim ki, evet sopalarla arkadaşlarımız saldırdı. Çünkü meşru müdafaa. Ben bunu açıklarım. Size söz veriyorum. Gideceğim basında diyeceğim ki: "Bizim arkadaşlar, orada görülen sopalarla kendilerini savundular. Ama neye karşı? Uçaklara, helikopterlere, denizaltılara ve İsrail'in en üst timine ve komondolarına karşı meşru müdaafa haklarını kullandılar.
Diyorlar ki ilk yarım saatte gerçek silah kullanmamışlar.İzin beklemişler. Peki ama siz ses bombası ve gaz bombası attınız. Arkadaşlarımızın çoğu yaralandı. Bu silah değil mi? Kullandıkları her üç mermiden iki tanesi plastik mermi, bir tanesi ise ince çiviye benzer mermiler.
Cevdet kardeşimiz, basın mensubudur. Şehid oldu. İsrailliler yukarıda ateş ederken, sadece fotoğraf çekiyordu. bir metre mesafeden başından vurdular. Başını parçaladılar. Şehid haberleri gelmeye başladı. Bir süre sonra baktık ki bunlar sahici mermi. Plastik mermi de öldürüyor. Çünkü 21 metreden atıyorsun.
İlk başlangıçta, 10 askerlerini etkisiz hale getirdik. Ve araya girdik. Meşru müdaafa hakkımız olmasına rağmen. Çünkü sana saldıranın silahıhı alıp kullansan, suçsuz sayılırsın. Arkadaşlarımıza dedik ki şehit olacağız ama onlardan aldığımız silahı kullanmayacağız. Ve onlardan aldığımız silahları denize attık.
Onlara dedim ki "Sizler görüntüleri yayınlayarak bize karşı propaganda yaptınız. Arkadaşlarımızın silahlarla size karşı direnme görüntülerini yayınlayarak çok güzel ettiniz" dedim. Çünkü İsrail ordusunun dünyada güçlü bir imajı vardır. Arap ülkeleri, İsrail yenilmez diyordu. Ama bakın, 3-4 tane gönüllü bile sizin en gülü birliğinizi geri püskürtebiliyor. Dünyaya kendinizi rezil ettiniz. Bunları sorguda söyledim.
Arkadaşlarımızdan bir tanesi, teslim olduktan sonra vuruldu. Ve yine Endonezyalı bir doktor arkadaşımız, vardı. Karnına 5 tane kurşun sıktılar. Onlarda insanlık adına hiçbir şey yok. Beyaz bayrak olarak gömleğimi çıkardım. Ama kurşunların gelişi akla ziyan. Ondan sonra yine insanları öldürdüler.
Bir arkadaşımız, tuvalette, 2 ceset gördü. Kime ait olduğu belli değil. Daha onlar da ortada yok. Bize, 9 şehid cesedi verdiler. Aileler bunları teşhis edecek. Ama bizdeki liste daha da kabarık. Şuanda ortada değil bu. Kayıpla var. Arkadaşımız, 38 yaralıyı teslim etti ve 21 yaralı aldık. Ortada kayıplar var.
Hukukun dışına çıkmadık. Fedakarlık yaptık. Hatta inanmadığımız hukuka dahi uyduk. Çünkü bizi takip eden bazı ülkelerin savaş gemileri var. Yardım etmeleri gerektiği halde yardım etmediler. Onlardan aldığımız silahları kullanma hakkımız olmasına rağmen onu bile yapmadık. İsrail askerleri de elimize geçince tedavilerini yaptık, sularını verdik. Ama onlar buna karşı teslim olan arkadaşlarımızı vurdular. Bazı arkadaşlarımızı öldürdüler ve denize attılar.
Kadınlar olmasa biz yine teslim olmazdık. Arkadaşlarımı kutluyorum. Hiçkimse geri adım atmadı. Müslüman, Yahudi, Hristiyan ve Yahudi geri adım atmadı. Hiçbiri de hakikaten onlara zarar vermedi. Dünyada Filistin'in hakkı bilinsin diye. Çünkü biz oraya mazlum bir halk için gidiyorduk. Yaralılarımız var. Bir tanesi beyninden vurulmuş. İsmini vermek istemiyorum.
Belki de kurtulamayacak. Bu arkadaşımızı vermek istedik. Alın kurtarın diye. Fakat saatlerce beklettiler.
Ellerinde silahla hep hakaret ettiler. Sonra ikinci kata aldılar. Yerler ıslak. Ellerimizi bağladılar. Bir kısmımız önden bir kısmımızı da arkadan bağladılar. Sonra da 5 saat işkence yaptılar. Maksatlı olarak helikopteri getirdiler ve üzerimize denizden aldığı suyu attı. Biz de geminin en soğuk kısmındaydık. İsteselerdi yaralılarımızı hemen hastaneye götürürlerdi birkaç helikopterlerle. Ama bunu yapmadılar. Saatlerce beklettiler.
Buradan bütün dünyaya sesleniyorum. Şehid verdik diye korkmuyoruz. Ya bu ambargoyu siz kaldırırsınız ya da biz sivil toplum örgütleri olarak buna karar verdik. Gerekirse hem denizden hem de karadan ambargoyu delme girişiminde bulunuruz. Biz de bedel öderiz, sizler de.
Biz, hiçbir şeyden korkmuyoruz."