Fatıma ilahi azamet nurundan yaratılmış parlayan bir yıldız gibidir. Yer ve gökyüzü onun varlığı sebebiyle öylesine aydınlanmıştır ki, melekler hemen Allah'a secde ederek o nurun azameti hakkında sormuşlardır. Fatıma (s.a) sanki yeryüzüne inmiş bir huriydi, Resulullah ne zaman cennet kokusunu özleseydi gidip Hz. Fatıma'yı (s.a) koklardı.
O ilim irfan, ahlak, cesaret, hitabet, züht, fedakârlık, ibadet ve duada eşsizdi. Hz. Zehra'nın ilmi, irfani ve diğer üstün boyutlarını anlatmaktan herkes acizdir, Onu sadece Hz. Peygamber ve yüce Allah hakkıyla tanıyabilmişlerdir. Bu yüzden Hz. Fatıma'yı (s.a) gerçek anlamda tanımanın tek yolu Hz. Resulullah'ın hadislerine müracaat etmektir.
İki âlemin hanımefendisi Fatımat’uz Zehra’nın (s.a) yüce şahsiyetiyle ilgili birçok kitap ve risale yazılmış olması, Müslümanların Peygamberlerinin kızına karşı besledikleri sonsuz sevginin göstergesidir. Yazarların çoğu genelde biyografisini ve kendisine yapılan haksızlıkları kaleme almışlardır. Fakat ne yazık ki hakkında yazılan birçok eser olduğu halde, o yüce hanımın manevi ve irfani yönüne –bu konuda çok fazla hadis olmasına rağmen- gerekli dikkat ve özen gösterilmemiştir.
Nur kaynağına tevessül edip, kadınların en hayırlısından yardım umarak, ilmi ve irfani boyutu hakkındaki bazı rivayetleri nakletmeye çalışalım:
1.Hadis
Ambar’dan nakledilen bir hadiste şöyle geçmektedir: “Bir gün Hz. Fatıma Hz. Ali’ye şöyle buyurdu:
—Gel sana geçmişte olup bitenleri, şuanda yaşananları ve kıyamete kadar neler olacak hepsini anlatayım.”
Bu hadisten açıkça Hz. Zehra’ya (s.a) Allah tarafından büyük bir bilginin verildiği anlaşılmaktadır. Öyle ki bazı rivayetlerden bizzat Cebrail’in bunları Hz. Zehra'ya (s.a) anlattığı nakledilmiştir. Hz. Ali de (a.s) bu bilgileri kâğıda dökerdi, İslam literatüründe bu kitabın adı “Fatıma Mushafı” olarak tanınmaktadır. Böylece o yüce hanımın faziletlerinden biride “Muhaddise” olmasıdır.
2. Hadis
İbni Abbas'tan naklediliyor: “Ümmü Seleme şöyle dedi:
—Resulullah ile evlendiğimde kızının eğitimini ben üstlendim, ancak Allah’a yeminler olsun ki, Fatıma(s.a) benden daha edepli ve her şeyi çok daha iyi bilendi.”
3.Hadis
İmam Hasan Askeri’den (a.s) şöyle nakledilmiştir: “Bir gün bir kadın, Hz. Fatıma'nın (s.a) huzuruna varıp şöyle dedi: Güçsüz bir annem vardır, namazında zor bir meseleyle karşılaştı ve o meseleyi sana sormam için beni huzurunuza gönderdi. Hz. Fatıma (s.a) o meselenin cevabını verdi. O kadın, ikinci kez başka bir mesele sordu. Hz. Fatıma yine cevabını verdi. Daha sonra üçüncü bir mesele sordu, böylece sorduğu soruların sayısı onu buldu. Hz. Fatıma da hepsine cevap verdi. Sonra o kadın sorunun çok olmasından dolayı utanıp "Sizi daha çok yormayayım" dedi.
Hz. Fatıma: “Karşılaştığın her soruyu çekinmeden gel sor, ben senin sorularından yorulmam. Eğer bir kimse bir yükü dama çıkarmak için ecir olur ve karşılığında yüz bin dinar alırsa, acaba o iş ona ağır gelir mi ?”
Kadın: “Hayır, ağır gelmez ve o işten yorulmaz” dedi.
Hz. Fatıma(s.a) sonra şöyle buyurdular: “Her meselenin cevabına karşılık bana verilen sevap, arası incilerle dolu olan yer ile göklerken daha fazladır. Öyleyse meselelere cevap vermekten hiç yorulur muyum ?”
Babamın şöyle buyurduğunu duydum: “Takipçilerimizden âlim olanlar, kıyamet günü haşr edildiklerinde onlara, çaba, ilim ve halkı hidayet ettikleri miktarınca sevap ve mükâfat verilir; hatta onlardan birine nurdan bir milyon süslü elbiseler verilir. Sonra Rabbimizin münadisi şöyle nida eder: 'Ey İmamlarından ayrı kaldıkları vakit Âl-i Muhammed (a.s) yetimlerini düşünenler, onların sorumluluğunu üstlenenler! İşte bunlar sizin öğrencileriniz ve ilminiz sayesinde dinlerini koruyan ve hidayeti bulan yetimlerdir. Dünyada ilminizden yararlandıkları miktarca onlara hediye verin.'
Bunun üzerine ümmetin âlimleri, yetimlerine (takipçilerine) hediye verirler. Hatta onlardan bazılarına yüz bin hediye verecekler. Daha sonra o yetimler de kendi öğrencilerine hediye verecekler. Hediyeler taksim edildikten sonra yüce Allah şöyle buyuracak: 'Yetimleri düşünen âlimlerin hediyelerini bir kat daha artırın' Sonra da: 'İki kat daha artırın, onların takipçilerine de aynı şekilde artırın' diye buyurur."
Daha sonra Hz. Fatıma (s.a) şöyle buyurdu: “Ey Allah’ın cariyesi, bu hediyelerden bir iplik, güneşin kendisine doğduğu her şeyden bir milyon kez daha üstündür. Çünkü dünyada üstün sayılan şey, gam ve kederle karışmıştır. Ama ahiret nimetlerinin hiçbir noksanı ve lekesi yoktur.”
4. Hadis
İmam Bakır buyuruyor: “Allah’a andolsun ki, Allah tebarek ve teala Onu daha ezeli misakta bilgisizlikten çıkardı ve kadınların müptela olduklarından münezzeh kıldı.”
5. Hadis
İmam Hasan Askeri’den (a.s) şöyle nakledilmiştir: “Biri inatçı düşman, diğeri ise mümin olan iki kadın, bir dini meselede ihtilaf edince, ihtilafın çözümü için Hz. Fatıma'nın (s.a) huzuruna gelip meseleyi Ona anlattılar. Hak mümin kadınla olduğu için Hz. Fatıma (s.a) delil ve burhan ile onu onayladı ve böylece inatçı düşman kadın yenilgiye uğradı. Mümin kadın buna çok sevindi. Hz. Fatıma (s.a) şöyle buyurdu:
—Allah’ın melekleri, bu galibiyetten dolayı senden daha çok sevindiler. Şeytan (ve takipçilerinin) üzüntüsü de düşman olan kadının üzüntüsünden daha çok oldu.
İmam Hasan Askeri (a.s) daha sonra şöyle buyurdu: “İşte bundan dolayı Allah-u Teala meleklerine şöyle buyurdu: “Fatıma’nın bu hizmeti karşılığında ona verilen cennet nimetlerini, bir milyon kat artırın ve bu işi, ilmiyle mümin bir kimseyi düşmana galip kıldıran her âlim (ve bilgin) hakkında da yapın; onun da sevabını bir milyon kat artırın.”
6. Hadis
Hz. Fatıma (s.a) hasta yatağındayken, Hz. Ali’ye (a.s) şöyle buyurdu: “ Ey amcaoğlu! Ben hiçbir zaman sana yalan konuşup, hıyanet etmedim ve asla karşı gelmedim.” buna karşılık Hz. Ali de (a.s) şöyle buyurdu: “Sen Allah hakkında en bilgili, ,iyiliği çokça seven ve en çok sakınansın, seni bana karşı gelmekle asla suçlayamam.”
Her kadının eşine itaat etmesi gerekir, bu onun en önemli görevlerinden biridir, ama Hz. Ali’nin vermiş olduğu cevaptan anlaşılan; Hz. Fatıma’nın (s.a) Hz. Ali’ye (a.s) itaat etmesinin nedeni kendisinde bulundurduğu mükemmel sıfatlardan kaynaklanıyor. Ayrıca Hz. Zehra (s.a) Hz. Ali’yi (a.s) sadece bir eş olarak görmemekteydi, onun velayet makamını en iyi şekilde derk etmiş ve bu hususta en üstün marifete ulaşmıştı.
7. Hadis
Taberani Aişe’den şöyle naklediliyor: “Fatıma’dan (babası dışında) daha faziletli birini görmedim.”
8. Hadis
İbn-i Abdulbir de İbn-i Ebi Umeyr’den söyle naklediyor: “Aişe’nin yanına vararak ona şöyle sordum: insanların içinde Peygamber (s.a.a) en çok kimi severdi? Aişe, Fatıma diye cevap verdi. Peki ya erkeklerden? Diye sordum. Fatıma’nın eşi Ali, diye cevap verdi.
9. Hadis
Hâkim, Müstedrek-üs Sahihayn'de kendi senediyle Aişe'nin şöyle dediğini nakleder: “Ben, Fatıma kadar konuşma ve sohbetinde Resulullah'a (s.a.a) benzeyen birisini daha görmedim. Fatıma, Resulullah'ın bulunduğu yere geldiğinde, Peygamber ona hoş geldin der, (sonra) yerinden kalkıp Fatıma'ya doğru gider; elinden tutup öper ve kendi yerinde oturturdu.”
10. Hadis
Hz. Fatıma’nın (s.a) geceleri ibadetle geçirdiğini tarihte okumak mümkündür. Ama bu amelin Allah katındaki gerçek değerini, Peygamberden (s.a.a) öğrenmek gerekir. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur:
“Kızım Fatıma (s.a) geçmiş gelecek bütün kadınlardan üstündür. O vücudumun bir parçasıdır, gözümün nuru ve kalbimin meyvesidir. O benim ruhumdur. O insanlardan olan bir huridir. Rabbinin huzurunda ibadete durduğunda yıldızların yer ehli için parladığı gibi, onun nuru da gökteki melekler için parlar ve yüce Allah meleklerine şöyle hitap eder.
—Ey melekler, bakın benim cariyem (kulum) Fatıma’ya; o benim huzurumda durmuştur, korkudan titriyor; kalbiyle benim ibadetime yönelmiştir. Sizleri şahit kılıyorum ki, ben onun takipçilerini ateşten koruyacağım.”
11. Hadis
Resulullah (s.a.a), Fatıma'nın (s.a) ibadeti hakkında şöyle buyurmuştur:
“Yüce Allah kızım Fatıma’nın kalbini ve azalarını, imanla öyle doldurmuş ki, Allah'a itaat için kendisini bütün meşguliyetlerden uzak tutmaktadır.”
12. Hadis
Hasan Basri şöyle demiştir: “Dünyada, (başka bir nakilde de-bu ümmetin içerisinde) Fatıma’dan daha çok ibadet eden bir kimse yoktu. Allah’a ibadet etmede o kadar ayakta dururdu ki, ayakları şişerdi.”