Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ABD Başkanı Barack Obama'yla görüşmesinin ardından yaptığı basın toplantısında, Tokat'ın Reşadiye ilçesindeki terörist saldırıya değindi ve "Bu hain pusunun yeri ve zamanlaması milletimizin nasıl bir tertip ve provokasyonla karşı karşıya olduğunun da açık bir ifadesidir" dedi.
Erdoğan, "Bu saldırının önünde arkasında kim varsa hepsinin bunun bedelini en ağır şekilde ödeyeceklerini" söyledi
Başbakan Erdoğan, ABD Başkanı Obama ile görüşmenin ardından Willard İntercontinental Oteli'nde yaptığı basın toplantısında, "herkesi derinden üzen" terör saldırısına dikkat çekti.
Erdoğan, "Eminim ki bugün Tokat Reşadiye'de devriye görevine çıkan jandarma aracına çapraz ateş açmak suretiyle 2 uzman çavuşumuz, er ve erbaş olmak üzere 7 evladımız şehit olmuştur. Bu hain pusunun yeri ve zamanlaması milletimizin nasıl bir tertip ve provokasyonla karşı karşıya olduğunun da açık bir ifadesidir. Bugün kurumlarımız ve aziz milletimiz bu kalleş pusunun özellikle arkasında yatan emelleri ve niyetleri basiretle, ferasetle değerlendirecektir. Şehitlerimize bir kere daha Allah'tan rahmet diliyorum, ailelerine, güvenlik güçlerimize ve milletimize sabır ve metanet temmeni ediyorum" dedi.
Başbakan Erdoğan, "Tabii ki bu alçakla saldırıyı gerçekleştirenler, planlayanlar, bunun taşeronluğunu ve tetikçiliğini üstelenenler bunun bedelini de ağır bir şekilde ödeyeceklerdir. Tekrar söylüyorum; bu saldırının önünde arkasında kim varsa hepsi bunun bedelini en ağır şekilde ödeyeceklerdir" diye konuştu.
Erdoğan, "Benim ısrarla vurgu yapacağım konu şudur; Siz değerli basın mensubu arkadaşlarımdan, genel yayın yönetmenleri olsun, yayın yönetmenleri olsun yani bunları haberden düşürüp, yani daha bunları mümkün olduğunca küçük görmek ve bunu hatta görmemeye doğru yaklaşmak...Çünkü, burada hedef, bu işin propagandasını yapmaktır. Zaten terör örgütünün amacı da bunun propagandasını yapmak, yaptırmaktır. Bunlara bu fırsatı verdiğimiz sürece terör örgütü güç kazanacaktır" dedi.
"Samimi bir toplantı"
Başbakan Erdoğan, ABD Başkanı Obama ile görüşmenin ardından Willard İntercontinental Oteli'nde yaptığı basın toplantısında, Başkan Obama ile başbaşa ve heyetler arası görüşmeler, daha sonrasındaki heyetler arası çalışma yemeğinin "gerçekten karşılıklı samimiyet ve özgüvene dayalı bir şekilde gerçekleştiğini" ifade etti.
Erdoğan, şöyle devam etti: "Öncelikle Sayın Obama'nın Türkiye ziyaretinde ifade ettiği gibi model ortaklık kapsamında ikili ilişkilerimizin bundan sonraki sürecine yönelik ne gibi adımlar atabileceğimizi görüşme fırsatımız oldu. Tabii bunun içinde ekonomik ilişkilerimiz başta olmak üzere, bilimde, ileri teknolojide, askeri ve siyasi alanlarda neler yapabileceğimizi görüştük ve geleceğe yönelik Amerika tarafı iki üst düzey elemanını görevlendirirken bizler de Türkiye tarafı olarak Başbakan Yardımcımız Ali Babacan Bey ve Dış Ticaretten ve Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanımız Zafer Çağlayan Beyi görevlendirdik. Şu anda da kendileri görüşme halindeler ve bundan sonraki sürece yönelik daha kararlı bir adım atalım, örneğin; nitelikli endüstri bölgeleri gibi birçok askeri alanda atabileceğimiz araç gereç noktasındaki çalışmalarımız olsun, dış ticaretteki performansı daha da artırmaya yönelik adımları görüşecekler."
Terörle mücadele:
Terörle mücadeleye yönelik konuları da ele aldıklarını belirten Erdoğan şunları söyledi: "Tabii bundan sonraki diğer görüştüğümüz en önemli alan terörizme yönelik ortak mücadelemiz aynen 5 Kasım 2007'deki Oval Ofis'teki kararlılık ne ise 'Amerika, Türkiye ve Irak'ın bölücü terör örgütü ortak düşmanıdır' anlayışını aynı şekilde bugün de pekiştirdik. Bundan sonraki süreçte bu devamlılık, süreklilik ile birlikte aynen devam edecektir. Bu da burada teyit edildi. Ve neler yapmamız gerekiyorsa bunları Kuzey Irak'ta olsun, uluslararası platformda olsun birlikte yine anlık istihbarat paylaşımı ile birlikte diğer konularda da sürdüreceğimizi teyit ettik."
Kandil'in boşaltılması:
Soru: "Amerika Kandil'in boşaltılması konusunda bir adım atacak mı? Somut bir adım atacak mı? Böyle bir şey istediniz mi? Kendileri buna ne yanıt verdi. Amerika'nın Afganistan konusunda Türk muharip asker beklentisi sürüyor mu yoksa bir uzlaşıya varıldı mı?"
Erdoğan: "Kandil noktasında böyle bir konumu biz şu anda zaten kendimiz başından itibaren sürdürdük. Bundan sonraki süreçte de ancak istihbarat paylaşımı hususundaki birlikteliğimizi aynen devam ettireceğiz. Yeni bir şey olarak da gerekli olan farklı bazı destekleri kendileri verebileceklerini söylediler, ama müşterek bir çalışma bunun dışında aramızda konuşmuş değiliz. bu süreçte böyle. Afganistan'la ilgili bu muharip güçteki sayı konusunda böyle bir talep daha NATO'dan ifade edilmeden, Amerika'dan böyle birşey ifade edilmeden önce zaten biz atacağımız adımı attık malum. Oradaki sayımızı neredeyse 1 kattan daha fazla artırmak suretiyle 1750 civarında bir askere oradaki gücümüzü ulaştırdık artı eğitim gücümüz var. Ve yine bir artı çalışmamız orada polise yönelik. Afganistan polisini oluşturmaya yönelik de ayrıca bir mutabakat sağlanırsa bunu da yapabileceğimizi söyledik."
Azınlıklar konusu:
Erdoğan: "Görüşmede Türkiye'nin özellikle bu "Milli Birlik ve Kardeşlik" projesi demokratik açılık süreci çerçevesinde azınlıklarla ilgili konu ve azınlıkların sorunlarına yönelik attığımız adımları da kendileriyle paylaştık. Tabii bunu paylaşırken özellikle Türkiye-Yunanistan ilişkilerini gündeme getirdik.
Zira Batı Trakya'da şu anda 130 bin Türk var, bu 130 bin Türk'ün de orada ciddi sorunları var. Biz, ülkemizde 2 bin 800-3 bin civarında Rum vatandaşımız var şüphesiz ki, bunların da sorunları var. Ve bu sorunlara yönelik bizim çözüm önerilerimizi biz gerek sayın Bartelemeos paylaştığımız gibi. Sayın Papandreu ile İstanbul ziyaretinde de bunları konuştuk. Neler yapabileceğimizi kendilerine anlattığımız gibi onlardan da tabii Batı Trakya'ya yönelik taleplerimiz oldu. Özellikle atanmış müftü konusu, oradaki Müslümanların kendi dini yerlerini seçme özgürlüğü bunlar Lozan'la bağlantılı konular. Bu konularda Papandreu'nun olumlu yaklaşımları var bizler kendileriyle de bu çalışmalarımızı yine bundan sonraki süreçte de devam ettireceğiz."
"Atina'ya ziyaretim olacak"
Başbakan Erdoğan, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun son Atina ziyaretinde de bu görüşmeleri kısmen yaptığını anımsatarak, "Ve yakın bir zaman içinde tarih belirlemesi yapmadık ama benim de bir Atina ziyaretim olacak ve bu ziyarette de bunları belirli bir noktaya taşımak istiyoruz. Çünkü, bizim yakın özellikle sınır diyebileceğimiz ülkelerle atacağımız adımları da bu noktada çok çok önemsiyoruz" diye konuştu.
Nabucco:
Erdoğan: "Burada Azerbaycan-Türkiye arasındaki enerji hattı ve Nabucco bu işin bütünleşmesi süreci. Tabii burada Azerbaycan'ın bildiğiniz gibi ortaklığı şu anda yüzde 10 civarında. Yani bazıları Azerbaycan doğalgazıdır diye sanki gazın sahibi Azerbaycan'dır diye zannediyorlar, halbuki öyle değil. Şu anda yüzde 10 gibi ama yüzde 25'e kadar tabii çıkacak. Burada,Statoil gibi Total gibi, BP gibi ağırlıklı ortaklar var, bu ortakların da bu süreçte gerekli ağırlıklarını koyması gerekiyor bunları da yine kendileriyle ayrıca paylaştık.
Ve Nabucco konusunda da tabii bizim özellikle hassasiyetimiz yani biz bin 400 kilometre yaklaşık biz transit hat üzerindeyiz ve bu konuda her türlü desteği vermeye hazırız. Ama Azerbaycan bu noktada doğalgazını vermeye hazır. Ama burada bazı bağlayıcı unsurlar da var, bunları da dikkatten kaçırmamak gerekiyor."
Ermenistan ile ilişkiler:
Erdoğan: "Bir diğer konu, Türkiye Ermenistan arasındaki normalizasyon süreci, bunu aramızda paylaştık. Bunu paylaşırken de özellikle Minsk Üçlüsü Amerika, Fransa ve Rusya'nın bu sürece çok daha farklı heyecan katmaları, ivme vermeleri yani biraz daha işi sıkı tutmaları gerekiyor. Bu işi ne kadar sıkı tutarlarsa bu normalizasyon sürecini o kadar kolaylaştıracaktır. Kaldı ki, Azerbaycan-Ermenistan arasındaki Karabağ sorununda gelinen noktada Minsk Üçlüsü üzerindeki görevin biz çok çok önemli olduğunu ve bu beklentinin Azerbaycan kanadında da olduğunu aynı şekilde Ermenistan kanadında da olduğunu tekrar vurguladık.
Ve bunu G-20 zirvesinde Pitsburg'da Sayın Obama ve aynı zamanda Sayın Medvedev ile de görüşmüştük. Onlar da gerçekten bu sürece daha farklı bir katkı sağlayacaklarını söylediler ve bunu bugün burada da ayrıca teyit ettik. Temennim o dur ki bundan sonraki süreçte de bunu devam ettiririz."
Irak'ta Türkiye'nin rolü:
Erdoğan: "Tabii Irak'taki işbirliğimiz önem arz ediyor. Malum açıklanan bir hedef var, bir takvim var 2011 gibi. Tamam da 2011'den sonra ne olacak, 2011'e kadar ne olacak? ABD ile Irak'ta genelinde Türkiye bir işbirliği yapabileceği gibi özellikle terörle mücadelede Kuzey Irak'taki alınacak tedbirler noktasında biz müşterek hareket etmeyi de yine kendileriyle paylaştık. Bir diğer noktada da nükleer program ve İran'la ilgili. Bu konuda da biz kendilerine özellikle şunu ifade ettik. Yani bunun diplomasi yoluyla bir sonuca kavuşturmanın çok daha isabetli olacağını ve diplomatik yolla bu işi sonuca kavuşturma sürecinde Türkiye olarak biz yine... Belki her ülke rahatlıkla bu bağlantıları kuramayabilir. Ama Türkiye olarak biz bu bağlantıları nasıl Irak'taki her dini grupla her etnik grupla irtibatları kurabilen bir ülke isek İran'la da bu irtibatları kurabilen bir ülke konumundayız. Burada da yine müşterek bir çalışma yapabiliriz bunu da kendileriyle paylaştık."
Kıbrıs konusu:
Erdoğan: "Kıbrıs konusunda yapılan yorumlarda Türkiye'nin Kıbrıs'tan asker çekmesi ve hatta Kıbrıs'tan çektiği askerleri Afganistan'a göndermesi gibi konulardan da bahsediliyor. Böyle bir konu gündemde var mı yok mu?" sorusuna şu yanıtı verdi: "Kıbrıs'tan asker çekme konusu, bunların hepsi magazin haberi diyebilirim. Kıbrıs'tan asker çekmek diye bir şey söz konusu değil, böyle bir şey olamaz, düşünülemez. Bu teklifi bize getirenler önce bu teklifi Güney'e getirsinler. Annan Planı'nda bunların hepsini uzun uzadıya konuştuk, belli bir yere bağladık. Uydular mı? Sadık kaldılar mı? Yok. Öyleyse askerimiz orada aynen görevinin başında."
Basın özgürlüğü:
Soru: "Amerikan kongresinde 2 tane oturum düzenlendi. Türkiye'deki insan hakları çerçevesinde basın özgürlüğü tartışıldı. Bu konu gündeme geldi mi görüşmenizde? İsrail ile Türkiye'nin ilişkileri konusunda?"
Erdoğan: "Bu konu gündeme gelmedi. Türkiye'de basın özgürlüğü diye bir sorun yok zaten. Niye gündeme gelecek ki? Kaldı ki Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı ile ABD Başkanı arasında niye bu konu gündeme gelsin? Bu ABD'nin varsa içinde bir basın özgürlüğü sorunu, bu ABD'nin sorunudur.
Türkiye'nin içinde varsa Türkiye'nin sorunudur. Ama Türkiye'nin zaten böyle bir basın özgürlüğü sorunu yok. Yoksa Türkiye'den buraya gelip de Türkiye'yi ABD'ye şikayet edenler mi var? Böyle birşey varsa da bu da ayrı bir sorun. Onu ayrıca bir görüşmek lazım. Böyle birşey söz konusu değil. Aramızda da böyle bir görüşme olmadı.
Türkiye-İsrail ilişkileri:
Erdoğan: "İsrail, Türkiye ilişkileri noktasında da biz zaten aradaki sıkıntıların aşılabilmesi için önce İsrail'in kendi içinde bir yeknesaklığa kavuşması lazım. Mevcut koalisyon hükümetinde farklı sesler var. Şimdi bu farklı seslerin içerisinde tabii ki Türkiye ile irtibatın sağlanabilmesi bu noktada sağlıklı değil. Ama biz mesela Bakanımız, geçmişten gelen irtibatlar sebebiyle İsrail'e seyahatini yapmıştır, oradaki görüşmelerini yapmıştır. Bir çok anlaşmalar var. Tabii, bu anlaşmaların gereği olarak ziyaretini yapmıştır.
Geçmişten gelen bir doğal ortaklık var, bunun gereğini yerine getirmiştir. Ama bundan sonraki sürece yönelik de kalkıp Başbakan farklı bir şekilde 'Biz, Erdoğan'ın tarafsızlığına güvenmiyoruz' der, Başbakan Yardımcısı da 'İsrail-Suriye ilişkilerinde, Türkiye'nin tekrar arabuluculuğunu istiyoruz' derse burada bir samimiyetten bahsedilebilir mi? Başbakan bunu söylüyor, Başbakan Yardımcısı bunu söylüyor. Dolayısıyla bunun tabii kendi aralarında bir halli gerekiyor. Ondan sonra değerlendirmesi yapılabilir. Bunu özellikle gündeme getirmekte fayda görüyorum. Bunun dışında herhangi bir gelişme şu anda yok."
Heybeliada Ruhban Okulu:
Başbakan Erdoğan, "Beyaz Saray'ın konuğu Patrik Barşolomeos'tu. Ve Beyaz Saray ikili görüşmeden sonra yaptığı açıklamada, Heybeliada Ruhban Okulu'nun açılmasını desteklediklerini ve Türkiye'ye bu konudaki mesajlarını yenilediklerini belirtti.
Soru: "Görüşmenizde, Heybeliada Ruhban Okulu gündeme getirildi mi? Türkiye'nin Ermenistan sınırını açma konusunda Sayın Obama'nın size ifadelerde bulunacağı basına yansımıştı bu konuda da görüşme oldu mu?"
Erdoğan: "Türkiye-Ermenistan arasındaki 'normalizasyon sorunu' dedik. Bununla ilgili yapılan anlaşma zaten Parlamentoya gönderildi. Parlamentoda şu anda bu komisyonlarda gündeme gelebilmesi önem arz ediyor. Bu tabii atılacak farklı adımlarla da bağlantılı. Yani 1 Mart tezkeresini düşünün... 1 Mart tezkeresinde Parlamento'nun takındığı tavrı düşünün. Biz tabii ki demokratik parlamenter sistem içerisinde parlamentomuza tahakküm etme hakkımız yok. Ama burada özellikle Minsk Üçlüsü'nün atacağı adım, Azerbaycan ve Ermenistan arasında Dağlık Karabağ sorununun çözümüne yönelik bu işi hızlandıracak bir adım ki, ben çok büyük orada problemlerin olduğunu görmüyorum. Yaptığımız görüşmelerde de taraflarda bunu gördük.
Öyleyse bu süreci hızlandırın. Bu süreci bitirin. Kaldı ki, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin vermiş olduğu karar var. Ve bütün bu karar çerçevesinde bu adımı atın bu adımı attığınız anda Azerbaycan-Ermenistan sorununu çözdüğünüz gibi aynı zamanda Türkiye-Ermenistan sorununu da çözersiniz. Ama bunlar birbiriyle ilintili. Biri çözülmediği anda diğerinin çözülmesi de zor görünüyor."
"MEB'in çalışması var"
"O konuyla alakalı olarak tabii kendileri gündemi getirdiler. Ama bu konuda şu anda Türkiye'de Milli Eğitim Bakanlığımızın bir çalışması var. Ama ben ondan öte biliyorsunuz bundan kısa bir süre önce azınlıkların dini liderlerini Büyükada'da bir araya getirdim. Kendileriyle bir görüşmem, toplantım oldu. Bu görüşmede de demokratik açılım süreci içerisinde azınlıkların sorunlarına, inanç gruplarının sorunlarına yönelik kendi düşüncelerini, bizden taleplerini istedim. Orada bunları görüştük. Neleri yapabileceğimizi kendilerine söyledik. Bu vatandaşlarımızın bizden oradaki öncelikli talebi, yetimhaneyle ilgiliydi Büyükada'da.
Bu konuyu kendileriyle görüştük. O da şu anda zaten AİHM'de. 'Gerekçeli karar geldiği andan itibaren biz gereğini yaparız' dedik. Bundan da endişeniz olmasın. Şu anda gerekçeli kararı bekliyoruz. Gerekçeli karardan sonra o konuyla ilgili adımı atacağız. Milli Eğitim Bakanlığında da konuyla ilgili çalışmalar devam ediyor."
İran'ın nükleer programı:
Soru: "İran'ın nükleer enerji programı bu ülkeye yaptırım yapılmasının zamanı geldi mi?"
Erdoğan: "İran zaten yaptırımlarla şu ana kadar hiç bir zaman tecrit edilmedi. Zaten yaptırım var ama paylaştığımız bir şey de var İran'a şu ana kadar olan yaptırımların dolaylı bir şekilde ortadan kalktığını da görüyoruz. Bir kısmı kendini gösteriyor ama bir kısmında da bakıyorsunuz ki, farklı firmalar vasıtası ile Amerika'nın ürünleri de İran'a gidiyor, Almanya'nın da ürünleri de Fransa'nın ürünleri de İngiltere'nin ürünleri de İran'a gidiyor. Hani yaptırım? Yani bu noktada diplomasiyi çalıştırırsak diplomatik münasebetleri geliştirirsek ben inanıyorum ki, barışın egemen olduğu bir dünyada çözümü bu yolla sağlayabilmek çok daha isabetli olacaktır.
Sayın Baradey ve İran tarafının açıklamalarının hemen ardından Viyana'da bir oylamanın olması bence çok aceleci oldu. Yani bu, bu kadar aceleci olmayabilirdi, bu süreç biraz daha devam edebilirdi ve bu sürecin devamında bir kısmının orada, bir kısmının belki Türkiye'de takası mümkün olabilirdi diye düşünüyoruz. Veyahutta ayrı ayrı paketler halinde bu gerçekleşebilirdi diye düşünüyoruz. Fakat bu karar alındı ama tabii bu bitmiş değil, bundan sonraki süreçte de yine bunu devam ettirip olumlu bir sonuca bağlamak mümkün. Bunları da aramızda tabii ki görüştük."
5 Kasım'daki görüşme:
Erdoğan: "5 Kasım 2007 öncesi ile sonrasını değerlendirdiğimizde anlık istihbaratta çok ciddi sıkıntılarımız vardı. Birinci derecede onu gündeme getirmek lazım. İstihbarat paylaşımında o karardan sonra ciddi bir avantaj sağladığımızı söyleyebilirim. Çok açık net ortada.
Ama ondan önce böyle bir imkan yoktu. Ve bazı araçların temininde de gerçekten o sırada Amerika'yla paylaşımda bulunduk. Ve bu süreç devam ediyor ama bu devamlılığın daha da güçlendirilmesi bizim için önem arz ediyor. Temenni ediyorum ki, bugünkü görüşmeden sonra bu yeni bir milat olacaktır. Çok daha farklı bir şekilde gelişecektir."
"Türkiye'nin eksen kayması yok"
Erdoğan, "Eksen kayması gibi bir durumumuz Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'nin veya Türkiye'nin söz konusu değil. Türkiye'de dere yatağında akıyor, su yatağında akıyor. Biz, tam manasıyla normalleşme sürecini yaşıyoruz. "Türkiye, batıya bakarken doğuyu kaybetmemeli, doğuya bakarken batıyı kaybetmemeli. Kuzeye bakarken güneyi, güneye bakarken kuzeyi kaybetmemelidir. Türkiye dünyanın her yönüne bakabilecek bir güce, kabiliyete sahip" diye konuştu.
Afganistan'a asker gönderilmesi:
Soru: "Afganistan konusunda Sayın Obama'nın verdiği ek asker gönderme talebiyle siyasi geleceğini riske soktuğu ABD'de konuşuluyor. NATO üyelerinin de mutlaka asker göndermesi konusunda ısrarlı olacağı konuşulan konular arasında. Siz eğitim konusunda destekte bulunabileceğimizi söylediniz. Bu teklifi Obama nasıl karşıladı, bu teklif ABD'nin beklentilerini karşıladı mı? Bu eğitimin savaşın olduğu bölgelerde yapılması gibi bir talep var mı?"
Erdoğan: "Hayır, böyle bir taleple karşılaşmadık. Biz askeri noktada da böyle bir talep gelmeden askerini 1750'nin üzerine çıkarmış olan bir ülkeyiz. 3. kez komutayı alıyoruz. Ve bunun yanında eğitimde bir artı değer bu sürece katıyoruz. Eğitimde 2 taburun biri Türkiye'de biri Afganistan'da olmak üzere eğitime alınması, tabii Afganistan ulusal ordusunun teşekkülünde çok önemli bir rol oynayacak. Bugüne kadar da zaten çok ciddi rakamlarda eğitim verdiğimiz Afgan askeri var. Bunun yanında bir de Afgan polisiyle ilgili eğitim verelim diyoruz. Bu konuyla da ilgili hazırlıklarımızı yaptık. Kendileri Afganistan'da çalışmayı yapıp böyle bir talepte bulunmaları halinde aynı şekilde polisi de eğitime alacağız. Ve bizim daha çok tabii şu anda askerimizin bulunduğu yerler belli. Aynı yerdedir. Yani savaşın içinde olan bir konumda değiliz, merkezdeyiz. Ve burada şu anda özellikle PRT çalışmalarını daha çok güvence altına alan bir yapıya sahibiz. Kaldı ki, Afgan halkıyla da olan münasebetimiz bellidir. Bu iki taburun eğitimi noktasında da süre itibariyle 2 ayda bir bu taburların eğitimi gerçekleşebiliyor. Bunu da yıla vurduğumuz zaman demek ki, yıl içinde 12 taburu eğitebilecek durumdayız. Tabii, bu ulusal ordunun gelişmesine çok büyük katkı oluşturur."
Eksen tartışması:
Soru: "Şu anda yaptığınız değerlendirmelerin dışında ikili görüşmelerin özel bir çerçevesi var mı? Son zamanda özellikle Türkiye'de dış basında doğu-batı anlamında bir eksen kayması tartılışılıyor. O konuda birşey ifade ettiler mi? AB perspektifi açısından Sayın Bakan yanınızda oturuyor, kendisi müzakereleri yürütmekte kendi. AB konusunda yeni bir destek aldınız mı?"
Erdoğan: "Özelin içindeki geneli sizlerle paylaştım. Eksen kayması gibi bir durumumuz Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'nin veya Türkiye'nin söz konusu değil. Türkiye'de dere yatağında akıyor, su yatağında akıyor. Biz tam manasıyla normalleşme sürecini yaşıyoruz. Yani Türkiye, batıya bakarken doğuyu kaybetmemeli, doğuya bakarken batıyı kaybetmemeli. Kuzeye bakarken güneyi, güneye bakarken kuzeyi kaybetmemelidir. Türkiye, dünyanın her yönüne bakabilecek bir güce, kabiliyete sahip. Ve tam manasıyla bir normalleşme süreci içerisinde güçlenen büyüyen bir Türkiye var. Onun için de özellikle gündemi belirlenen değil, gündem belirleyen bir ülke diye ülkemizi tanımlıyoruz."
Demokratik açılım süreci:
Soru: "Bugünkü saldırının ardından Demokratik açılım sürecine ilişkin eleştiriler de oldu Türkiye'de. Demokratik açılım süreci açısından bugünkü eleştirilerin nasıl değerlendiriyorsunuz?"
Erdoğan: "Biz, tabii başından itibaren bu milli birlik ve kardeşlik projesini ülkemizde provoke etmek isteyenlerin olabileceğini hep söyledik. Yani bunlar ne yazık ki bunun şu anda bazı örnekleridir. Bakın ben, cumartesi günü bir açılış töreninde Serap kızımızla alakalı bir açıklamada bulunmuştum. Son zamanlarda bu çocukların ellerine molotof kokteylileri vermek suretiyle otobüslerin molotofkokteylilerine hedef edilmeleri, çeşitli iş yerlerinin çocuklar vasıtasıyla molotofkokteylilerle maalesef zarara ziyana uğratılmaları bunları anlatmıştık. Ve bunlara verilen cezalarla ilgili, bunları adeta suçsuz gibi gösterme gayretlerine yönelik... Peki, bunu böyle konuşuyorsunuz da 17 yaşındaki Serap kızımız molotofkokteylinin atıldığı bir otobüste yandı ve şu anda yoğun bakımda buna karşı ne diyeceksiniz? dedik. Tabii bunlar medya organlarında da yer aldı. Ve maalesef aldığımız bugün burada aldığımız habere göre, yavrumuzu kaybettik. Babasıyla telefonda görüştüm. Annesi de ayrıca hastanede yatıyor. Oda o durumdaydı. Şimdi yani burada bir tarafı savunanlar öbür tarafta kesinlikle mağdur olanı, hiçbir günahı olmayan otobüste yolculuk ediyor... Ama dışardan molotofkokteyli atılıyor. Kim atıyor bunu? Çocuk atıyor. Peki o çocuğa o molotofkokteyli veren kim veya o çocuk o kabiliyete ulaşmışsa nasıl ulaşmış? 16 yaşında, 17 yaşında... 16 yaşında olup da Anadolu'da takır takır silahı kullanan var. Ne olacak şimdi yaşı 16? Ama biz, çocuk mahkemeleri kurulsun diye adımları attık. Ama bu son gelişmeler iyice düşündürücü. Tabii ben, şehit haberleri vermeyin noktasında değilim. Vermeyin demiyorum ama terör örgütünün sokaklara sürdüğü kişiler öbür taraftan onların propaganda eylemlerini sürekli olarak görmeyin demek istiyorum. Arşiv bilgileriyle desteklemek, güçlendirmek... Ülke sanki yanıyor göstermek...Tabii halkta bu farklı bir hava, atmosfer oluşturuyor. Buna karşı ortak bir tedbirimizin olması lazım. Bunu da en iyi biz sizlerle beraber başaracağız, bu süreci götüreceğiz. Terör örgütünün en önemli hedefi propagandasını yaptırmaktır. Bunu neyle yapacak? Parasız, pulsuz, hiçbirşey vermeden yazılı ve görsel medyamız vasıtasıyla yaptırabiliyor. Buna fırsat vermeyelim. Olay bu."
Soru: "Demokratik açılım konusunu görüştüğünüzü belirttiniz. Bu konuda Amerikan tarafının da bazı konularda destek olacağından söz ettiniz. Demokratik açılımda ABD ne şekilde destek olacak? Kuzey Irak konusunda 4'lü veya 5'li görüşmeler yapılacağından söz ediliyor. Bu konu gündeme geldi mi?"
Erdoğan: "Bunların hepsini üçlü mekanizmanın içinde yürütüyoruz. Bunların hepsi üçlü mekanizma içinde var, ABD, Türkiye ve Irak yönetimi. Terörle mücadelede gerekli destek... Onu söylüyorum, Demokratik Açılım sürecinin içinde ne var? Öncelikli olarak terörle mücadele sorunu var. Bunun da tabii içerdeki boyutu var, dışardaki boyutu var. Dışardaki boyutta özellikle son dönemde ABD'nin 3 teröristi uyuşturucuyla ilgili olarak listeye almış olması önemli bir adımdı. Ve bu mücadelede aynı kararlılıkla devam edeceğini, bu süreci hatta artırarak devam ettireceklerini de belirttiler"
Irak'ta son durum:
Erdoğan: "Diplomasi yoluyla çözmek bu konuda bizim aracı olmamız mümkün her zaman 'Biz buna varız' dedik. Irak'ta da malum 2011 Amerika'nın açıkladığı bir hedef. 2011 yılı sonuna yönelik müşterek atabileceğimiz adımlar olabilir. Ve bu müşterek atabileceğimiz adımlarda da biz hepsine varız. Bu Irak'ın yapılaşmasından tutunuz, bakın şimdi dün orada yasa geçti, geçti ama bu henüz yeterli değil. Yani yasaların geçmesi herşeyi halletmiyor. Ondan sonra o çok daha farklı bazı durumları da meydana getiriyor. Acaba sağlıklı bir seçim olabilecek mi, olmayacak mı? Bunun endişeleri var. Biz Türkiye olarak orada bütün etnik unsurlarla, dini gruplarla hepsiyle irtibatı olan bir ülkeyiz. Bu konuda ciddi bir deneyimimiz, kazanımımız var. Bunu Irak'ın geleceği için, bir barış toplumu olarak bunu değerlendirebiliriz. Ve Kerkük'ün özel statüye kazandırılmasını biz de önemsiyoruz. Bunu aynı şekilde Amerika'da önemsiyor. Burada Kerkük'ün özel statüye kavuşturulmasında Irak'ta sıkıntısı olan gruplar da var. 'Hayır özel statüye kavuşturulması lazım' diyen ağırlıklı gruplar da var. Onun için bunun bir yolunu bulmamız lazım. Ortasını bulmamız lazım. Bunu çözmek suretiyle de bir Iraklılık bilincinin Irak'ta yerleştirmenin faydalı olduğuna inanıyoruz."
Ermenistan ile ilişkiler:
Erdoğan: "Anlaşmanın içerisinde herhangi bir ön şart söz konusu değil ama Parlamento'ya gitmesi tabii şart. Parlamento'dan zaten geçmesi gerekiyor. Ama burada Parlamento buna hangi şartlarda müsaade eder, etmez bunu kalkıp da siyasi irade olarak bizler belirleyemeyiz. Öyle şeyler, gelişmeler oluyor ki... İşte 1 Mart tezkeresinde benim kendi parti grubumun ciddi bir kısmı buna olumsuz yaklaştı. Aynı şekilde daha farklı olaylarda da bakıyorsun bir anda iktidarıyla muhalefetiyle bu konuda rahatlıkla ittifak edebiliyorlar. Tabii bu konu da Türkiye için, Türkiye Parlamentosu için çok hassas bir konu. Ve burada gizli oylamayla çıkacak olan bir neticede kalkıp da sizler orada neticeyi belirleyici olamazsınız. Bu işe müdahil de olamazsınız. Onun için komisyondan gelecek netice, Genel kuruldan çıkacak olan netice bizim tasarrufumuzda değil. Bunu komisyonun gündemine almasını bile belirleyemeyiz. Aynı şekilde genel kurulda yine öyle. Şu anda birkaç yıl öncesinden olup daha sonra gündemden düşen nice kanun tasarıları var. Bunlar demokratik parlamenter sistemin özellikleri. Bu sadece bizde böyle değil, Amerika'da da böyle. Ama biz samimiyetimizle hemen hükümet olarak verdiğimiz sözü tuttuk ve parlamentoya bunu gönderdik. Şimdi parlamentodaki süreci takip ediyoruz. Takip etmek durumundayız. Yani bu sözümüzün gereğidir, sözümüzün gereğini de böylece yerine getiriyoruz."
Soru: "Ermeni kararının gündeme gelmesi, Türkiye ile Ermenistan arasındaki uzlaşmayı hızlandırmayacak mı?"
Erdoğan: "Tabii ki yer aldı ve görüşmelerimizi konuyla ilgili yaptık. Ve 'Türkiye-Ermenistan normalizasyon sürecini gündemden düşürmek için neler yapabiliriz' dedik. Bunun için de Minsk Üçlüsü'nün üzerine düşen görevi yerine getirmesi lazım. Bu süreci sıkıştırması lazım. Bir an önce burada bir neticeye varmamız lazım. Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki liderlerin yaptığı görüşmelere bu üçlünün vereceği destek ve bu süreci hızlandırmak, orada bir an önce neticeye varmak... O zaman Azerbaycan-Ermenistan sorununu da çözer, Türkiye Ermenistan sürecini de kesinlikle hızlandırır. Ve bu işi de böylece süratlice bitiririz."
301. madde:
Soru: "Türk Ceza Kanunu'nda bazı ifadelerin Türklüğe hakaret olarak algılanmasını ve bu şekilde cezalandırılmasını öngörmekte, bu noktada bir tarafsızlık ihlali değil mi Türkiye'deki etnik kökene göre vatandaşlar arasında?"
Erdoğan: "Bizim bu madde artık değişiklikten sonra Adalet Bakanlığının iznine tabi olmuştur. Ve şu anda bununla ilgili olarak da Adalet Bakanlığımızın bu maddeyle ilgili söylüyorum, bu konuyla ilgili değil. 8 kişiye bu konuda izin vermiştir. Bunun dışında verilmiş olan herhangi bir izin söz konusu değildir. Böyle bir süreç yok tamamen Adalet Bakanlığının iznine bağlıdır."
CNNTurk