Namık Kemal Zeybek'in Aygazete.com'daki dünkü yazısı:
İslam’da gerçek ayrılık Sünnilik, Şiilik, Alevilik değildir. Ne mezhepler, ne de tasavvuf yolları bölünme sebebidir.
Gerçek ayrılık SIFFIN SAVAŞI’ndadır. Sıffın Savaşı’ndaki saflardadır. Ve bu savaşın ateşkesinden çıkan haricilerdedir.
Saflardan birinde ALİ ve Aliciler vardı. Birinde MUAVİYE ve Muaviyecilik... Bir de Ali saflarından sapıp giden HARİCİLER.
Sıffın Savaşı’nda Muaviyeciler yenilmek üzereyken, şeytani bir oyunla mızraklarının ucuna KURAN yapraklarını takıp Alicilerin üzerine yürüdüler. Din ve Kuran sömürüsünün en keskin örneğini ortaya koydular ve hep o çizgide durdular.
Sıffın Savaşı bitirilemedi ve öyle görünüyor ki kıyamete kadar da bitirilemeyecek... Dış görüntüsü Sünni, Şii, Alevi olanlardan Aliciler de olacak, Muaviyeciler de... Ali erkeklerden ilk mümin idi.
Tanrı Elçisi’nin amca oğlu ve damadı... “Ey Ali! Benimle senin arandaki mesele, Musa ile Harun arasındaki gibidir. Bir farkla, benden sonra elçi yok...” sözünün muhatabıdır. “Ali... Allah’ın Aslanı"dır.
İlmin kapısıdır Ali... Ehlibeyt imamlarının ilki... Özden Müslüman ve sözünün eri...”
Muaviye Ebu Süfyan’ın oğludur. Mekke feşedilinceye kadar Mekke putçularının kralının oğlu, İslam’ın galibiyeti kesinleşince siyaseten Müslüman olduğunda 23 yaşındaydı. Mümin oldu mu? Bilmiyoruz... Annesi Peygamberin amcasını mızraklatıp ciğerini yiyen Hint... Halası Ümmi Cemil Ebu Lehebin karısı... Ebedi olarak lanetlenen karı koca... Ali saf imanı temsil ediyordu; İslam’ın olduğu gibi uygulanmasını savunuyordu. İnsanlar arasında eşitlik ve adalet de ısrarlıydı.
En alt düzeydeki kamu görevlileri ile eşit aylık alıyordu. Alçakgönüllü bir hayat yaşıyordu. İslam devletinin başında olduğunda hüküm sürdüğü bina bir köy evi niteliğindeydi. Kendisi dahil, kimseye imtiyaz tanımıyordu.
Ali Mümin-Müslümanlığı savunuyordu. Peygamberin getirdiği Müslümanlığı... Muaviye "Arap Kisrası" unvanı verilecek biçimde saraylarda yaşıyordu. Kamu hazinesini insanları satın almak için kullanıyordu. Siyasetinde ve saltanatında Müslümanlık dahil her şeyi kullanıyordu. İnsanların zayıflıklarından yararlanıyor ve yandaşlarını çoğaltıyordu. Sözünde durmak kaygısı yoktur. Dürüstlük diye bir endişe taşımıyordu. Camilerde Peygamber´in Ehlibeyt´ine sövdürme âdetini başlatacak kadar dine saygısızdır.
Muaviye’nin Sünnilikle falan ilgisi yoktur.
O Muaviyeciydi ve Yezit’in babası. Ayyaş oğlunu İslam devletine zorla halife yaptırdı. Onunla birlikte de soyu kesilip gitti. Torunu 2. Muaviye babasının ve dedesinin yaptıklarından utandı da önce saltanatı sonra hayatı terk edip gitti. Emeviler, Mervan’ın soyundan yürüdü...
Bakınız İslam dünyasına, Ali adı ne çoktur... Hasan, Hüseyin, Fatıma, Zeynep adından geçilmez.
Muaviye adına rastlayanınız var mı? Yezit’i savunanlardan bile oğluna Yezit adını
takabilen kaldı mı?
"Yezit" üstelik hakaret yerine kullanılır.
Ancak!
Yine bakın kim riyacı ise İslam’ı siyasette, ticarette çıkarı için kullanıyorsa o Muaviyecidir. Kim İslam’ı ihlasla yaşıyor ve riyaya sapmıyorsa o Alicidir.
Hariciler mi? İnsana karşı sevgi ve saygı duymayanlar var ya... Hani şu teröristler, insanları inanç farkından ötürü kıymaktan kaçınmayanlar... Masum insanları var olduğunu iddia ettikleri inançları uğruna acımasızca öldürenler... İşte onlar da haricilerin torunlarıdır...