Zeynebiye - Ehlibeyt Dünyasının Gündemi | Türkiye Caferileri

Milli Gazete Yazarı: Türkiye, Suriye Politikasını Değiştirmeli

Milli Gazete yazarı ve Araştırma ve Kültür Vakfı(AKV) başkanı Prof. Dr. Burhanettin Can, ?Suriye?de uygulanan Kaos teorisinin hedefi neydi?? başlıklı bugünkü yazısında; Irak ve Suriye?yi bölmek, İsrail?e dost devletçikler inşa edebilmek ve 100 yıl sürecek düşmanlıkları devam ettirebilmek için Türkiye?nin bir Truva atı olarak kullanılmak istendiğine vurgu yaptı. 

07 Ağustos 2015
Milli Gazete Yazarı: Türkiye, Suriye Politikasını Değiştirmeli

 
Gelinen nokta nedir?
 
Suriye’de “Arap Baharı” adı altında olaylar başladıktan sonra, Irak-Suriye hattında meydana gelen değişimlere bağlı olarak, yol boyu Milli Gazete’de; 1-Suriye Meselesi: Barıştan Savaşa Adım Adım, 2- Çatışan Güçler Açısından Suriye Meselesi-1: BOP ve Çin Faktörü, 3- Çatışan Güçler Açısından Suriye Meselesi-2: Rusya Faktörü, 4- Çatışan Güçler Açısından Suriye Meselesi-3: İran Faktörü, 5- Çatışan Güçler Açısından Suriye Meselesi-4: Türkiye Faktörü, 6- Çatışan Güçler Açısından Suriye Meselesi-5: Vatikan Faktörü, 7- Çatışan Güçler Açısından Suriye Meselesi-6: Büyük İsrail Projesi, 8- Çatışan Güçler Açısından Suriye Meselesi-7: Yeni NATO, 9-Türkiye’nin, Rf-4 Uçağının Düşmesi/ Düşürülmesinden Alması Gereken Dersler, 10- Reyhanlı Psikolojik Harekâtı-1, 11- Reyhanlı Psikolojik Harekâtı-2: Verilen Mesaj, 12- Reyhanlı Psikolojik Harekâtı-3: Krizi Tek Merkezden Yönetmek, 13- Irak Denklemine Stratejik Açıdan Bakabilmek-1: Işid Vakası-1, 14- Irak Denklemine Stratejik Açıdan Bakabilmek-2: Işid Vakası-2, 15- Irak Denklemine Stratejik Açıdan Bakabilmek-3: Dünya Hâkimiyeti İçin Kaos Meydana Getirenler, isimli makaleler yazmıştık.
 
 Bu makalelerde, Suriye meselesi, 1-İç Dinamikler, 2-Bölgesel Dinamikler ve 3-Küresel Dinamiklere ve bölgesel ve küresel güçlerin Suriye bağlamında çatışan 15 projesine göre değerlendirilmişti. Değerlendirmenin sonucunda Suriye’nin geleceği ile ilgili muhtemel gelişmeleri, aşağıdaki gibi sınıflandırmıştık:
 
 1- Beşar Esad Yönetiminin hâkim olduğu bütün bir Suriye,
 2- İç Savaşın uzun yıllar devam ettiği bir Suriye,
 3- Sistemin tüm güçlerinin hâkim olduğu ve fakat Müslümanların yönettiği bütün bir Suriye: Mısır Modeli, Tunus Modeli, 1950 Türkiye Modeli,
 4- Sistemin değiştirilip Müslümanların tamamen hâkim olduğu, Anti Siyonist, Anti Kapitalist, antiemperyalist Müslüman bütün bir Suriye,
 5- Batı yanlılarının hâkim olduğu, Batı İşbirlikçisi bütün bir Suriye,
 6- Üçe bölünmüş(Sünni Devleti, Nusayri Devleti, Kürt Devleti) bir Suriye,
 7- Dörde bölünmüş(Sünni Devleti, Nusayri Devleti, Kürt Devleti, Hıristiyan Devleti) bir Suriye,
 8- Beşe bölünmüş (2 Sünni Devlet, Nusayri Devleti, Kürt Devleti, Hıristiyan Devleti) bir Suriye.
 
 Bunlar, yazıların yazıldığı şartlarda Suriye ile ilgili muhtemel gelişmelerin neler olabileceğine ilişkin öngörülerdi. Bu öngörülere dayanılarak Türkiye’nin izlemesi gereken politika ile ilgili bazı önerilerde bulunulmuştu.
 
 Son gelişmeleri göz önüne aldığımızda bugün, Suriye’nin, 8. İhtimalde olduğu gibi beş ya da altı bölgeli kantonlara ayrılması öngörülmektedir. Bugün İslam coğrafyasına “Arap Baharı” diye yutturulan “Kaos Teorisini” Türkiye görmek, yeniden değerlendirmek zorundadır.
 
 Burada, ABD-İngiltere-Siyonizm’in Büyük Ortadoğu coğrafyasındaki 22 ülkenin sınırlarının değiştirmek amacıyla kullandıkları “Kaostan Düzene yaklaşımı” ele alınıp değerlendirilecektir.
 Dünya Hâkimiyeti: Tek Dünya Devleti, Tek Dünya Hükümeti, “Tek Dünya Güvenlik Örgütü”, “Tek Dünya Dini” Ve “Tek Merkezi Dünya Ekonomisi”
 
 Dünya hâkimiyeti için ABD, İngiltere, Vatikan, Uluslararası Sermaye, Siyonizm ve Çin bazen birlikte bazen birbirine karşı mücadele etmektedir. Şu anda ABD’de Amerikan Milliyetçileri (WASP’çılar) ile Neocon-Siyonist İttifakı arasında çok ciddi bir kavga vardır ve bu, dünyanın her tarafına yansımaktadır. Onun için küresel satranç tahtasında çok değişken bir zeminin var olduğunu göz önüne almamız gerekmektedir. Kimin elinin kimin cebinde olduğunun belli olmadığı, son derece karmaşık, karanlık ilişkiler zincirinin ortaya çıktığı, dost ve düşman tanımlamalarının anlık olarak değişebildiği/değişebileceği göz ardı edilmemelidir. Bir konuda dost/müttefik olanlar, bir başka konuda birbirine düşman olabilmekte/müttefik olmamaktadır.
 Dünya hâkimiyet mücadelesi veren güçlerin ana hedefleri, dünyanın kendi kontrollerinde, “tek bir merkezden” yönetilmesidir. “Tek bir dünya devleti”, “tek bir dünya hükümeti” ve “tek bir dünya güvenlik örgütü”, “Tek bir dünya dini” ve “tek merkezi Dünya ekonomisi” oluşturma gayretindeler(1). Böyle bir sonuca ulaşabilmek için asırlardan beri yapılan bir çalışma, yaygınlaştırılan bir örgütlenme ve geliştirilen bir stratejinin varlığı bilinmektedir. Dünyada olup biten birçok olayın arkasında, her renge bürünen böyle bir yapılanma (Siyonizm) vardır(2,3).
 
 Dünya Hâkimiyeti ve “Kaostan Düzene”
 
 Bu yapılanışın stratejisinin temel özelliği, “Kaos Teorisine” dayanmış olmasıdır. Bu teoride, her şey çatışmaya dayandırılmaktadır. İnsanların can, mal, namus güvenliği olmayacak tarzda meydana getirilecek bir çatışma ortamı, istenen kargaşayı sağlayacaktır. Komşuların, kabilelerin, aşiretlerin, etnik yapıların ve farklı inanç gruplarının birbirine düşman olduğu, çatıştığı, kimsenin önünü, çevresini, geleceğini göremediği ve iradesinin felç edilip direncinin kırıldığı ve çaresizlik içerisinde kıvrandığı bir kaos ortamı, bu şeytanı mekanizmanın ana ilkesidir. Buna ‘Ordo Ab Chao’ (Kaostan Kaynaklanan Düzen) adını vermektedirler(4).
 
 Bugün bölge halklarının, Türkiye’nin IŞİD ve PYD’nin ilerlemesi, yayılması karşısında ABD önderliğinde “Koalisyon güçlerinin” askeri müdahale yapmasını istemesine bu açıdan bakılmalıdır.
 
 Kaos, zıtların çatışmasına dayandırılmıştır: ‘Tez, Anti Tez, Çatışma ve Sentez’ düzleminde meydana getirilen bir kaos, dün işçi ve işveren çatışması üzerine kurulu iken; bugün dinler, mezhepler ve etnik yapılar üzerine oturtulmuştur. Büyük Ortadoğu coğrafyasında yaygınlaştırılmaya çalışılan etnik ve mezhepsel çatışmaların kökeninde, “Kaostan Düzene Geçiş” yaklaşımı yatmaktadır. Kaosun müsebbibi olarak din, mezhep ve milliyetler gösterilerek bütün din, mezhep ve milliyetlerin kaldırılması istenecektir(5).
 
 Kaos yaklaşımının en önemli boyutu, son derece zıt fikirlerin ve bilgilerin kamuoyuna servis edilip karar vermesine mani olmak, kafa karışıklığı meydana getirip gerçekleri görmesini, arkada kurulan tezgâhları fark etmesini engellemektir(6).
 
 ABD/İngiltere/Siyonizm/İsrail, küresel imparatorluk için hedef aldığı ülkeleri, alt etnik ve mezhebi gruplara bölüp yeni uluslar oluşturmayı, bir strateji olarak benimsemiştir. Geçmişte İngiltere’nin öncülüğünde yapılanlar, bugün ABD’nin öncülüğünde yapılmak istenmektedir. Arkada Siyonizm vardır. Geçmişte Afganistan’ın geleceğinde Amerikan Politikası Koordinatörlüğü görevini üstlenen Richard Haass, ‘Karışıklık’ adlı kitabında “yeni bir ulus inşa etmeyi”, işgal edilecek bölgelerde hâkimiyet kurabilmek için şart olarak görmektedir(7):
 
 “…Güç politik değişiklik olayı ise, fazla bir zekâ gerektirmeden ve biraz da iyi şansla işe yarayabilir. Aksi halde tek başına güç kullanımı politik değişikler için yeterli değildir. Bu şekilde bir değişiklik için en etkili yol, değişik şekillerde karışıklık yaratmaktır. ‘Ulus inşa etmek’ bu yollardan biridir. İlk önce tüm karşı çıkanları yok edeceksin ve daha sonra başka bir topluluk yaratma işiyle meşgul olacaksın.”(7)
 
 Bu politika, Irak işgaliyle birlikte uygulamaya sokulmuş, “Kuzeyde Kürtler, “Ortada Sünniler ve Güneyde Şiiler” şeklinde süren bir propaganda ile Irak öncelikle kafalarda bolünmüş; şimdi de IŞİD-PYD operasyonu ile Irak-Suriye hattı fiilen bölünme noktasına getirilmiştir.
 
 2003 yılında RAND Corperation tarafından hazırlanan ‘Sivil Demokratik İslam: Ortaklar, Kaynaklar ve Stratejiler’ adlı raporda, ‘Türk İslamı’, ‘Alman İslamı’, ‘Arap İslamı’, ‘Mısır İslamı’, ‘Köktendinciler’, ‘Gelenekçiler’, ‘Modernist Müslümanlar’ ve ‘IIımlı İslam’ gibi kavramlaştırmalara gidilmesi, Büyük Ortadoğu coğrafyasında “yeni ulus inşasının” yanı sıra “yeni dinler”, “yeni mezhepler” inşa edilmek istendiği içindi(8). Raporda öngörülen Stratejinin Temel Noktaları, “Modernist bir Liderlik Anlayışı Yarat”, “Fundamentalistlere Karşı Saldırgan Ol”, “Demokratik Batı Modernizminin Değerlerini Yücelt”, “Eğitime ve Gençlere Odaklan” başlıklarında ortaya konulmaktadır.
 
 Sonuç: Suriye İçin Bir Truva Atı
 
 Kaos Yaklaşımı, bölge insanını aciz bırakarak teslim almak ve “yeni sömürgecilik” anlayışını kabullenmesini sağlamak amacıyla uygulanmaktadır. Bugün, Afganistan-Pakistan hattında, Irak-Suriye-Filistin-Lübnan hattında, Yemen-Somalı-Sudan hattında ve Libya-Mali-Orta Afrika hattında yaşananlar, kaosun şuurlu bir şekilde yaygınlaştırılmaya çalışılmasından başka bir şey değildir.
 Bugün şer ittifakı, Suriye’nin kantonlaşmasını istemektedir. Yarın kantonlardan meydana gelen federal bir yapı; öbür gün de kantonların ayrı ayrı devletçiklere dönüşmesini öngörmektedir. IŞİD-PYD düzleminde meydana getirilen çatışmalar, etnik ve mezhepsel göç olayını sağlayarak kantonlaşmaya hazır bölgeler meydana getirmektir.
 
Bu nispeten sağlanmıştır. Şimdi bunlara özerklik verilmesi, ardından bağımsız devletlere dönüştürülmesi gerekmektedir. Bunun için bölgede çatışmaların yoğunluğunun düşürülmesi, her bir kantondan belli insan unsurunun ABD tarafından alınıp ABD’ye götürülerek eğitilmesi ve yeni kurulacak devletlerin temellerinin atılması ve yönetilmesinin sağlanması çalışmaları yapılacaktır. Kuzey Irak olayında zamanında 3000 civarında peşmergenin alınıp ABD’ye götürülmesi ve eğitilmesi ve geriye getirilmesinde olduğu gibi. Bugün gelinen noktada güvenliğin Türkiye tarafından sağlanması; eğitimin de ABD tarafından gerçekleştirilmesi öngörülmektedir. Yanı Irak ve Suriye’yi bölmek, Yeni, İsrail’e dost devletçikler inşa edebilmek ve 100 yıl sürecek düşmanlıkları devam ettirebilmek, İsrail’i rahatlatabilmek, Filistin meselesini göz ardı edebilmek için Türkiye bir Truva atı olarak kullanılmak istenmektedir. ABD’nin “Kanton bölge yaklaşımı” ile Türkiye’nin “Tampon bölge yaklaşımı” arasındaki farkı, Türkiye görmek zorundadır.
 
 Türkiye’nin Irak-Suriye Hattında IŞİD-PKK kamplarını bombalamasının Arap Birliği tarafından kınanması, oyunun bundan böyle farklı mecralara kaydırılacağı ve Türkiye’nin tecrit edileceği anlamına gelebilir. Bu nedenle Türkiye Suriye Politikasını yeniden gözden geçirmelidir. Türkiye, dost maskesi takmış gerçek düşman olan Şer İttifakı ile ilişkilerini gözden geçirmeli, NATO’nun Türkiye’deki tüm üstleri kapatmalıdır.
 
 Kaynaklar
 1-Texe Mars, İllüminatı, Entrika Çemberi, Timaş Yayınları, İstanbul, 2002,S:175.
 2- Texe Mars, Age. S: 54.
 3- Gary Allen Gizli Dünya Devleti, Milli Gazete, 1996 İstanbul, S: 8
 4- Texe Mars, Age. S:100-120.
 5- Varsden, V., Siyon Liderlerinin Protokolleri, Kum Saati Yayınları, İstanbul, S: 53
 6- Victor Varsden, Age, S: 36
 7- Foster J.B. ‘Emperyal Amerika ve Savaş’, Cosmo Politik, Sayı:6, Sonbahar 2003, S: 39-45
 8- Canoğlu, y., 21. Yüzyıl Haçlı Savaşlarında yeni Bir Tuzak: Ilımlı İslam Cumhuriyeti, Umran Dergisi, Sayı:117, 2004, S:15-25
 9- Canoğlu, Y., ‘Sürekli Bürokratik Post Modern Darbeler Dönemi’, Umran Dergisi, Sayı:102, S:31-43.

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.