Zeynebiye - Ehlibeyt Dünyasının Gündemi | Türkiye Caferileri

Çağımızın En Büyük Yalanı: 11 Eylül

Winston Churchill doğru bir şekilde ?gerçek pantolonunu giyene kadar, yalan dünyanın yarısını dolaşır? demişti. Bugün, elbette, anında her yeri dolaşıyor. 

11 Eylul 2013
Çağımızın En Büyük Yalanı: 11 Eylül

Nazi Almanyası’nın Propaganda Bakanı Joseph Goebbels, bir keresinde şöyle demişti:

“Eğer yeterince büyük bir yalan söyler ve sürekli tekrar edersiniz, insanlar eninde sonunda buna inanacaktır.”

Arkasından da “gerçek, yalanın can düşmanıdır, bu yüzden de, kapsamı büyütürseniz, gerçek Devlet’in de en büyük düşmanıdır” diye eklemişti.

Şirket medyasını yönetenler, geniş kesimlerin en kötü emperyal suçlara desteğini kazanmak için çarpıtacakları, tahrif edecekleri ve insanları kandıracakları büyük hikâyeleri severler.

Gerçekten de, olay ne kadar büyükse, aktarım o kadar kötüdür ve gerçeklik, herkesin anlaması ve kaçınması gereken güdümlü haberler ve fikirler için feda edilir.

David Ray Griffin gibi seçkin araştırmacılar, kapsamlı araştırma ve yazılarında 11 Eylül yalanına ışık tuttular. Kendisi, çok sayıda kitabına, makalesinde ve sunumunda, bunun “çıldırmış Araplar” tarafından gerçekleştirilmiş bir saldırı değil, içeriden gelen bir iş olduğuna dair ikna edici kanıtlar sundu.

5 Nisan 2006 tarihinde “11 Eylül: Mit ve Gerçek” başlıklı sunumunu şu sözlerle bitirmişti:

“Pek çok nedenden ötürü, müdahale yıllarında dini bir mit işlevi gören (ve görmeye devam eden) resmi 11 Eylül hikâyesi, gerçeklikle uyuşmayan, pejoratif anlamda bir mit gibi görünmektedir.”

Griffin bu olayı Büyük Yalan, çağımızın en büyük yalanı olarak tanımlamıştı.

11 Eylül 2008 tarihinde Global Research’te yayınlanan “11 Eylül 2001: Resmi 11 Eylül hikâyesini sorgulamak için 21 neden” başlıklı makalesinde bu nedenleri şöyle sıralamıştı:

(1) Her ne kadar Büyük Yalan Usame bin Ladin’i sorumlu tutuyorsa da, FBI onun saldırıyla “kesin bir bağlantısı olduğuna dair bir kanıt olmadığını” itiraf etti. (NPHR 206-11).

(2) 11 Eylül mitinin iddiasına göre “adanmış Müslümanlar Cennet’te ödül kazanmak için şehit olarak ölmeye hazırdılar, fakat Muhammed Atta (varsayılan liderleri) ve diğer varsayılan uçak korsanları çok içki içiyor, striptiz kulüplerine gidiyor ve seks için para ödüyorlardı (NPHR 153-55).”

(3) 30 bin feet yükseklikte yolcuların yakınlarıyla yaptığı cep telefonu görüşmeleri iddiası, o dönemin teknolojisinin bunu imkânsız kılması nedeniyle çürütüldü. FBI daha sonra hikâyesini değiştirerek yalnızca “United 93’ten, 5 bin feet’e geldikten sonra” iki görüşme yapıldığını söyledi (NPHR 111-17).

(4) Dönemin “ABD Genel Savcısı Tel Olson’un, eşi Barbara Olson’un kendisini AA 77’den iki kez aradığı” ve korsanların uçağın kontrolünü ele geçirdiğini söylediği iddiası da “bu FBI raporu ile çelişkili” idi ve buna göre Barbara Olson’un arama girişimi “bağlantı kuramadı” ve “0 saniye” sürdü (NPRH 60-62).

(5) FBI, Atta’nın arkasında, “El Kaide’nin saldırılardan sorumlu olduğunu gösteren kesin kanıtlar” içeren bir valiz bıraktığını söylerken yalan söylüyordu. (NPHR 155-62)

(6) Varsayılan El Kaide videoları, “çarpmanın olduğu yerlerde bulunan pasaportlar ve United 93’ün çarptığı yerde bulunan bir saç bandı, üretilmiş olduklarını gösteren çok açık işaretler taşıyordu.” (NPHR 170-73).

(7) Kanıtlar, korsanların uçaklarda OLMADIĞINI gösteriyor. Dahası, eğer “kokpitlere girmiş olsalardı, pilotlar uluslararası kaçırma koduyla ‘alarm’ verirlerdi”, ki bu iki saniye sürecek basit bir hareketti. Ne var ki dört uçaktan hiçbirinde bu yapılmadı (NPHR 175-79).

(8) “Uçuşta olağanüstü durum işaretleri gösteren uçakları yaklaşık 10 dakika içinde” durdurmak üzere uygulanması gereken standart prosedürler uygulanmadı. Aksine, bir “iniş emri bu prosedürlerin uygulanmasını engelledi. (NPHR 1-10, 81-84).

(9) Ulaştırma Bakanı Norman Mineta, Beyaz Saray sığınağında Dick Cheney’e, “Sabah 9.25 dolaylarında bir iniş emri verildiğinin doğrulandığını” söyledi, bu ise Pentagon’a yapıldığı varsayılan uçak saldırısından önceydi. “Bir başka kişi, LAX güvenliğin bir üyesinden Beyaz Saray’ın ‘en yüksek seviyesinden’ bir iniş emri geldiğini öğrendiğini söyledi.” (NPHR 94-96).

(10) 11 Eylül Açıklama Komisyonu Mineta’nın aktarımını görmezden geldi, resmi kayıtlardan sildi ve “Cheney’nin sığınağa saat 10 dolaylarından önce girmediğini iddia etti.” Yalan söylüyorlardı. (NPHR 91-94).

Gerçekte, 11 Eylül Komisyonu’nun başkanı Philip Zelikow, Bush’un Beyaz Saray memurlarından biriydi.

(11) 11 Eylül Komisyonu, Cheney’nin Tim Russett’a 16 Eylül’deki basın toplantısında söyledikleriyle bile çelişiyordu (NPHR 93).

(12) Tek motorlu bir uçağı kullanamayan berbat bir pilot olduğu söylenen Hani Hanjour’un Pentagon’un 1 numaralı köşesine vurmak için AA 77’nin izlemesi gereken sıradışı yolu izlemiş olması mümkün değildi, çünkü deneyimli uçak pilotları bile çarpıp yanacakları korkusuyla bu yolu denemezlerdi. (NPHR 78-80).

(13) 1 numaralı köşe, vurulması en mantıksız yerdi. Hedeflendiği varsayılan üst düzey isimler olan Rumsfeld ve Pentagon şeflerinin ofislerinden en uzakta olan noktaydı.

Aynı zamanda da “Pentagon’un takviye edilen tek kısmı” idi. İnşaat yenilememesi tamamlanmamıştı ve bu yüzden orada çok az insan vardı. Uçuş bakımından da en zor yolun üzerindeydi (NPHR 76-78).

(14) Pentagon yetkilileri, yaklaşan bir uçağa dair ikaz almadıklarını söylerken yalan söylüyorlardı. Gerçekte, “bir askeri E-4B – Hava Kuvvetleri’nin en ileri iletişim, komut ve kontrol donanımlarına sahip uçağı – o sırada Beyaz Saray’ın üzerinde uçuyordu. Şaşkınlık yaratacak bir şekilde Pentagon, “bu uçağın kendilerine ait olduğunu inkâr etti” (NPHR 96-98).”

Bunlara ilave olarak Pentagon, yaklaşan bir tehdidi durdurup yok edebilecek gelişmiş radar ve yerden fırlatılan füzeleriyle, dünyanın en iyi korunan yapısıdır.

(15) İkinci kulenin vurulduğu öğrenildikten sonra Gizli Servis, açıklama yapmaksızın George Bush’un 30 dakika boyunca Sarasota, FL’deki bir okulda kalmasına izin verdi ve en üst düzey yetkililerin hedef alındığı varsayılan bir sırada onun güvenliğini sağlamak için uyması gereken standart prosedürleri ihmal etmiş oldu.

Medya, Amerika’nın saldırı altında olduğunu söylerken kendisine tehlike olmadığı şeklinde bilgi veriliyordu.

11 Eylül’ün birinci yıldönümünde yeni bir Beyaz Saray hikâyesi ortaya çıktı. Bu hikâye, Bush’un derhal okulu terk ettiğini iddia ediyordu. “Bu yalan önde gelen gazetelerde ve MSNBC ve ABC kanallarında yerini aldı (NHHR 129-31).”

(16) Sağlam çelik kolonları, patlayıcılar yoluyla parçalanmadığı sürece, serbest düşüş hızında kulelerin yıkılmasını imkânsız hale getiriyordu. Bir başka deyişle, uçakların çarpmasının ve yangın çıkmasının yıkılmanın nedeni olduğu şeklindeki iddialar “bilimsel olarak imkânsızdır. (NPHR 12-25).

(17) Kulelerin yıkılmasını sağlayan diğer özellikler, “yalnızca güçlü patlayıcılarla izah edilebilir”. “Çelik kirişlerin yatay ejeksiyonu, çeliğin erimesi, çelik sülfidasyonu ve incelmesi” de bu özellikler arasındadır. Dahası, “ateşler çeliğin erimesi için gerekli 1000 Fahrenheit derecelik ısıya gelemezdi” (NPHR 30-36).

(18) New York İtfaiye Teşkilatı’nın “11 Eylül’den kısa süre aktardığı sözlü hikâyeler İkiz Kuleler’de patlamalar gören” tanıklıklar aktardı. “Şehir yetkilileri, Dünya Ticaret Merkezi çalışanları ve gazeteciler de 7 Dünya Ticaret Merkezi ’ni yıkan patlamalar gördüklerini söylediler.” (NPHR 27-30, 45-48, 51).

(19) 11 Eylül’de Belediye Başkanı Rudy Giuliani, ABC News spikeri Peter Jennings’e, böyle düşünmek için hiçbir neden olmadığı halde kendisine binaların yıkılabileceğinin söylendiğini anlattı. Acil Durum Yönetimi Ofisi’nden gelen bu bilgi ya çarpıtmaydı ya da komplo önceden biliniyordu. (NPH 40).

(20) “İkiz Kuleler ve (yakın zamanda) 7 Dünya Ticaret Merkezi hakkındaki resmi raporları hazırlayan NIST, bilimsel olmaktan bütünüyle çıkartılarak politikanın alanına taşındı”. Gerçekte bu kuruluşun “bilim adamları”, “kiralık tabanca” işlevi görmektedir. (NPHR 11, 238-51).”

(21) Giderek artan sayıda “fizikçi, kimyacı, mimar, mühendis, pilot, eski askeri yetkili ve eski istihbarat memuru”, resmi 11 Eylül mitini reddetmekte ve küstah bir yalan olarak tanımlamaktadır (NPHR xi).

Ticaret Bakanlığı’na bağlı Ulusal Standartlar ve Teknoloji Enstitüsü (NIST - eski adıyla Ulusal Standartlar Bürosu, NBS) bilimsel açıdan doğrulanabilir, çarpıtılmayan analizler yapması beklenen bir ölçüm standartları laboratuvarıdır.

Bir başka yazısında Griffin, 11 Eylül hakkında örtbas edilen gerçekleri açığa çıkardı ve kuruluşun, böyle bir şeyin olmasının imkânsız olduğunu bilmelerine rağmen “büyük çelik çerçeve binaların (ikiz kuleler gibi) yangından kaynaklı olarak yıkılması normal bir olaydır” iddiasında bulunduğunu söyledi.

NIST ayrıca 7 Dünya Ticaret Merkezi’nin yıkılmasının “nihai açıklamasını” sunmayı hedef olarak önüne koydu. Bir kez daha, ifade edilmeyen hedef, gerçeklerin örtbas edilmesiydi.

Kuruluş, “iki tür bilimsel hile yaptı: İlgili kanıtları (patlayıcıların kullanıldığını gösteren kanıtları) görmezden geldi ve gerçekleri çarpıttı.”

Örneğin bağımsız değerlendirmenin sonucu olan ve “DTM enkazında reaksiyona girmemiş nanotermit bulunuyordu. Yangın çıkaran normal termitten farklı olarak nanotermit yüksek derecede patlayıcı nitelik taşır” diyen Kopenhag Üniversitesi raporunun ortaya koyduğu kanıtları ortadan kaldırdı.

İçeriden gelen doğrulanabilir itirafların dışında, ikiz kuleleri ve 7 DTM’yi yok eden kontrollü yıkımların yangın veya başka nedenlerden kaynaklanmadığına dair kesin deliller bulunuyor.

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.