Kur'an-ı Kerim tilaveti, tekbir ve salavatlar ile başlayan programda konuşan Türkiye Caferileri Lideri Selahattin Özgündüz, Peygamber efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v) ve İmam Cafer-i Sadık (a.s)’ın kutlu doğumları münasebetiyle bu güzel birliktelik ve vahdeti oluşturdukları için Tahtakale Zeyneb-i Kübra Camii yönetimi ve gençliğine teşekkür etti.
Programda konuşan Özgündüz; “Ben sizleri camia olarak kendime aile efradım gibi gördüm. Derdinizi derdim, sevincinizi de sevinç edindim. Sıkıntı günler çok şükür geride kaldı. Bu birlik ve dirlik sayesinde tüm dünyada takdir ve saygı kazanmış bir toplum oldunuz. Kırk dört sene önce burada cemaatimiz azdı. Ama burada bir gönül birliği vardı. Ve bu gönül birliğiyle beraber kırkımız bugun milyonlar oldu. Şanınız Kafkasya’dan Avrupa’ya, hatta Orta Asya’dan can Azerbaycan’ımıza kadar duyuldu. Uluslararası kuruluşlar, devletimiz ve milletimiz sizleri takdir etti. Yüzünüz ak olsun! Bu birlik sayesinde güzel şeyler başardınız. Sizleri korkutmaya ve ürkütmeye cüret edenlere de müsaade etmedik. Herkese haddini bildirdik, herkes size saygı duymaya başladı. Bu gönül birliğiniz, o sadakatiniz ve samimiyetinize karşılık, İmam Ali (a.s)’nin buyurduğu gibi Allah sizlere nusretini gönderdi.
Hiç birinizin başına en küçük bir kötülük gelmeden, herkese haddini bildirdiniz. Çünkü arkanızda Türkiye Cumhuriyeti Devleti vardı. Haklı ve doğru çizgide durdunuz, size karşı duranın kendisi haksız durumda oldu. Ama sizin arkanızda bundan daha büyük bir güç vardı. O güç ise Allah’ın gücüydü. Devletimize de yarım asra yakın bir süredir, ne dinimizden, inancımızdan, mektebiminizden, ne de vatanımızdan, devletimizden ve milletimizden taviz vermeyeceğinizi gösterdiniz.
Sizler bir kere daha satkın olmadığınızı, vatan, millet ve dinperver olduğunuzu ispatladınız ve bu da herkes tarafından görüldü. Ne dini duygularınızı birilerine istismar ettirip, devletimizle ve milletimizle karşı karşıya geldiniz, ne de milli,mektebi, İslami, dini duygularınızdan, inançlarınızdan ve düşüncelerinizden vazgeçtiniz. Sizler bu üçünü bir arada göstermeyi başardınız. Bunu kimse ne yazık ki, başaramıyor.
Bizler azınlık değiliz. Kendisini azınlık hisseden bu milletten ve bizden değildir. Bize kimse adres gösteremez! Bu vatan, devlet ve millet bizimdir.
Ehl-i Beyt ve İmam Hüseyin (a.s) aşkını başka yerlerde yanlış olarak siyasallaştırıp, İmam Hüseyin (a.s) memleketinde bile ezadarlığı garip duruma düşürenler oldu. Afrika’da oluşan Huseyni hareket de kendi devletiyle karşı karşıya geldi. Garez var mıydı? Sanmıyorum. Ama basiret eksikliği onlarda vardı. Sizler ısrarla kırk senedir dediniz ki, İmam Hüseyin (a.s) bir grubun veya bir mezhebin içine sığmayacak kadar büyüktür. İmam Hüseyin (a.s) bütün müslümanların birinci derece müştereğidir.
Aşura’nın alt yazısının özel televizyonlarda geçilmesine bile izin verilmiyordu. Dirayetiniz ve basiretiniz sayesinde bütün o karabulutları vurdunuz bir kenara. Bu ülkede yüz bin camide İmam Hüseyin (a.s)’nin Aşura’sı hutbe konusu oldu. Çankaya köşkünde iki saat İmam Hüseyin (a.s) mersiyesi okundu. Sizin tertiplediğiniz Aşura Matem Merasimi’ne iktidarından muhalefetine, hatta Sayın Cumhurbaşkanımıza kadar hepsi ortak olmuştur. Duygularımızı ve düşüncelerimizi benimsemişlerdir.
O azınlık psikolojisi üzerinizden atıldıktan sonra, camilerimiz teker teker yükselmeye başlayınca, orta yaşlılarımız da göç edip gençlerinin yanlarına geldiler. Artık o az sayıda hemşeri grubu saygı gören bir topluma dönüştü. Bunun verdiği bir rahatlık ve gevşeme bu felaketin habercisi ve başlangıcıdır. Kim olursa olsun bu toplumun milli ve dini değerlerine ufacık bir dil uzatan bizden karşılığını alacak. Saygı gösteren de, bizden saygı görecek. Biz hiç kimsenin uşağı değiliz. Bu toplum özgür, fikri ve vicdanı hür ve kendisini dünyaya kabullendirmiş bir toplumdur. Yerinden kalkan bize laf atamaz. Haklı sözü olan burada bir kez daha tekrarlıyorum, gelsinler el huzurunda bana, cevaplarını alsınlar. O fırsatı herkese vereceğim ve eşit şart sağlayacağım. Haklı sözünüz varsa buyurun gelin. Arkadan şeytanlık yapmak yok! Ne hikmetse bir yerlerle irtibatı olanlar bunu yapıyor. Tam bağlanacaksın ve kapı kulu olacaksın yoksa kabul değil… Biz de cevaplarını verdik, bizler Allah’ın kulluğundan çıkıp kimsenin kulluğuna girmeyiz. Allah rabbimizdir o ne güzel rab! Muhammed Mustafa peygamberimizdir ve ne güzel peygamber! Hz. Zehra (s.a) ve Hz. Ali (a.s)’nin on bir evladıyla beraber imamlarımız ne güzel imamlardır. İslam dinimiz ne güzel dindir! Kur’an-ı Kerim kitabımız ne güzel kitaptır. Biz milletimizin birliğine ve dirliğine hayatımızı vakfettik.
Milletimizi kendi devleti ve milli devleti ile kendi milletiyle barışık tuttuk. Kötü mü ettik! Bana şunu diyen bile oldu ve cevabını kat kat fazlasıyla aldı: Şia milliyetçi olamazmış… Milletini sevmezmiş. Ne demek istiyorsunuz? Dininizi sevin sonunu kadar can koymaya değer bu din. Milletinizi ve vatanınızı sevin sonuna kadar can koymaya değer. Asıl sahibimiz olduğumuz şey ve asıl savunacak, asıl sahip olan bizleriz. Bunun neresinde dine aykırılık var? Peygamberimize Kur’an-ı Kerim’de ‘ey kavmim’ diye hitap ediyor değil mi? Kavmin Türkçesi ulusum, halkım ve milletimdir. İmam Ali (a.s) Nehcü'l Belaga’da diyor ki, kendi vatanına sahip çıkmayan siz kimin vatanına sahip çıkacaksanız?”dedi.