04 Ekim 2018
Öte yandan İdlib’deki bazı cihatçı örgütlerin, Soçi anlaşmasına uymama ve silahlarını bırakmama kararı aldıkları öğrenildi. Aynı şekilde cihatçı Ceyşul İzze örgütü, Lazkiye-Halep ticaret yolunun açılmasına da izin vermeyecekleri yönünde açıklamalarda bulundu.
Peki bu koşullarda Türkiye, üstlendiği İdlib yükümlülüklerini mutabakat metninde belirtilen sürelerde yerine getirebilecek mi?Konuyla ilgili Sputnik’e konuşan güvenlik uzmanı ve eski asker Abdullah Ağar, şunları söyledi.
Bununla ilgili büyük bir belirsizliğin olduğunu biliyorum. Ancak şu anda Türkiye’nin ilgili kurumları İdlib bölgesinde 15 Ekim’e kadar Soçi mutabakat zaptına uygun bir ortamın yaratılması için büyük bir gayret içindeler. Sonuçta Rusya ve Türkiye bölgede silahlar patlamasın diye bu mutabakat zaptı imzaladı. Ve İdlib meselesinin müzakereler ve ikna yoluyla veya başka siyasi ve diplomatik metotlarla çözülmesi için büyük bir gayret gösteriliyor. Ama diğer taraftan sahada sorunlu olan cihatçı örgütler üzerinden ciddi anlamda manipülatif ve provokatif yaklaşımların olduğunu da görmek gerekiyor. Artık çok net olarak gözüküyor ki, İdlib meselesinin çözümünün uzaması bir kere Fırat’ın doğusundaki YPG/PKK-ABD işbirliğine çok yarıyor. Dolasyısıyla bu güçler, İdlib sorununun çözülmemesi için çok ciddi bir çaba sarfediyor. Çünkü İdlib meselesi devam ederken bunlar Suriye’de nüfuz alanlarını genişletmeye çalışıyor.
Muallim: Şam, Türkiye'nin İdlib yükümlülüklerini yerine getirebileceğini düşünüyor
Türkiye şu anda İdlib meselesinin çözülmesi için her türlü gayreti gösteriyor. Peki çözülebilir mi? Aslında bu, sadece gayretle ilgili bir mesele değil, ortaya konulacak irade ve kararlılıkla ve bunun sahadaki gruplar tarafından kabul edilmesiyle ilgili bir şey. Sonuçta sorun yaratan grupların ortaya koyabilecekleri refleks, İdlib’i bir kan gölüne çevirmeyle ilgili bir risk üretiyor. Bunu ne Türkiye ne Rusya ne de Suriye istiyor. Artık siyasi bir çözüm yönünde bir gayret var. Önemli, ama provokasyonlara açık bir safhadan geçiyoruz.
Türkiye’nin, Suriye’deki aşiretleri, sivil toplum örgütleri ve onlar üzerinde etkisi olan diğer birtakım yöntemleri kullanarak, üzerinde söz sahibi olmadığı ama o bölgede var olan örgütleri bir şekilde İdlib mutabakat zaptına uymaya zorlamaya çalıştığına dair kuvvetli emareler var. Bu konuda umarım Türkiye başarılı olur. Başarılı olur diyemiyorum çünkü bunların ‘kocaları’ farklı farklı. Yani bağlantıları, angajmanları, patronajları farklı farklı. Dolayısıyla mesele, sadece o örgütleri ikna etmek değil, patronlarını da ikna etmek gerekir. Sonuçta Suriye’de küresel bir oyun oynanıyor. O küresel oyunun kuklaları, vekalet savaşçıları orada. Dolayısıyla sahadaki örgütlerin koydukları refleks, hür bir refleks değil; patronajları üzerinden farklı farklı refleksler üretebiliyorlar.
Dörtlü zirvenin hedefi, İdlib sorunu ve ABD'nin bölgedeki kalıcılığına çözüm bulmak
İdlib’de Rusya ile Türkiye arasını bozmaya yönelik ve süreci uzatmaya yönelik tuzaklar da var, süreci kendi menfaatleri doğrultusunda kullanmaya yönelik birtakım refleksler de var. Şu anda İdlib bölgesinde yaklaşık 180 örgüt var. Hepsinin kimyası başka, karekteri başka, davranış biçimleri başka, bağlantıları başka, fonlanmaları başka. Burada Rusya ile Türkiye’nin samimiyeti ve işbirliğinin ve bunun sahaya yansımasının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Hepimiz çok iyi biliyoruz ki, örgütler direnecekler, çünkü örgütlerin ‘kocaları’ başka.