Görünen o ki Ortadoğu bölgesi bu bölgenin kalkınması ile sonuçlanmayacak bir yönde ilerliyor. Gerçekte bu durumu Ortadoğu bölgesinin gerilemesi şeklinde tanımlamak mümkün.
Günümüz küresel düzende bir ülkenin güçlü olduğunu söylemek için çeşitli kriterler bulunuyor. Buna göre realist çevreler hala askeri güce gücün esas kaynağı olarak bakarken, liberal çevreler gücün kaynağı halkın refahını temin etmek, meşruiyeti arttırmak, hükümette fesat endekslerini düşürmek ve yine halkla hükümetlerin arasındaki mesafeyi azaltmak gibi durumlar olabileceğini savunuyor. Dünyanın Doğu ve Batı Avrupa gibi bazı bölgelerinde liberal bakış açıkça hakim olduğu gözlenirken, Ortadoğu bölgesinde uluslararası ilişkilerde realist bakışın ön plana çıktığı anlaşılıyor.
Gerçekte günümüz Ortadoğu bölgesinde halkın refahı yönünde pek ciddi bir çaba gözükmüyor, bilakis başta Arap ülkelerinde olmak üzere bir çok bölge ülkelerinde meşruiyet krizi, hükümetlerde fesat endeksinin hızla tırmanması ve halkla hükümetlerin arasındaki uçurumun gittikçe derinleşmesi gibi durumların açıkça göze çarptığı gözleniyor. Nitekim 2011 yılında yaşanan Arap inkılaplarının sebebi de bu göstergelerdi. Buna karşın bölgede Arabistan, BAE ve Katar gibi zengin Arap ülkeleri hala güç kaynağını askeri güçte görüyor. Bu bağlamda Suud rejimi Mayıs 2017’de Amerika ile 400 milyar dolar anlaşma imzaladı, ki bu rakamın 110 milyar doları doğrudan silah alımı ile ilgiliydi ve şimdi de Britanya devleti ile 14 milyar dolar değerinde silah alımı anlaşması imzalamak istiyor.
Stohkolm barış müessesesi Mart 2018’de bir rapor yayımlayarak 2013 ila 2017 yılları arasında Ortadoğu bölgesinde silah ithalatında %32 artış yaşandığını ve Arabistan silah ithalatında bölgede birinci ve dünyada Hindistan’dan sonra ikinci olduğunu belirtti. Suud rejiminin silah alımı son beş yılda 2008 ila 2012 yılları arasında kalan beş yıllık döneme oranla beş kat arttığı anlaşılıyor. Kuşkusuz bu kadar yüklü silah alımının bedelini karşılamak için sağlık, eğitim, refah ve genelde sivil altyapı alanlarının giderlerini azaltmak gerekiyor. Öte yandan silah ithalatının artışı bölgede çatışmaların ve savaşların artmasına sebebiyet veriyor, nitekim bu durum Ortadoğu bölgesinde açıkça göze çarpıyor, öyle ki Ortadoğu bölgesi çağdaş tarihinde hiç bir zaman bunca savaş ve çatışma ve istikrarsızlığa şahit olmamıştı.
Kuşkusuz bu şartların ortaya çıkmasında bölgede Arabistan gibi gerici rejimlere silah satan Batılı devletler baş rolü ifa ediyor. Başta Amerika, Britanya ve Fransa olmak üzere Batılı devletler Ortadoğu bölgesini adeta barut fıçısına çevirmiştir. Independent gazetesi geçenlerde Britanya’nın Suud rejimine Yemen savaşını başlattığı günden beri sattığı bomba ve füze sayısı yüzde beş yüz artış kaydettiğini ifşa etti. Stohkolm barış müessesesi de Amerika’nın silah ihracatının %49 kadarı sadece Ortadoğu bölgesine gerçekleştiğini açıkladı.