Zeynebiye - Ehlibeyt Dünyasının Gündemi | Türkiye Caferileri

Falk: 'Suudilerin Mezhep Paranoyasının Bedelini Yemen Ödüyor'

'Batı, Suudilerin Şii Husilere karşı yürüttüğü saldırıyı destekleyerek, bölgede El Kaide ve IŞİD?in en güçlü düşmanını zayıflatmakta ve bu savaşla Yemen halkını dış müdahaleye karşı daha da bilemektedir.' 

29 Eylul 2015
Falk: 'Suudilerin Mezhep Paranoyasının Bedelini Yemen Ödüyor'

Batı, Suudilerin Şii Husilere karşı yürüttüğü saldırıyı destekleyerek, bölgede El Kaide ve IŞİD’in en güçlü düşmanını zayıflatmakta ve bu savaşla Yemen halkını dış müdahaleye karşı daha da bilemektedir
 
Yemen’de süregiden politik çatışmayı tutarlı bir biçimde açıklamaya çalışan her çaba başarısızlığa mahkumdur. Ülke, akılcı çözümlemenin bilindik kategorilerini anlamsız hale getiren bir çelişkiler yumağıdır. Çatışmayı örten politik belirsizliği aralayıp ülkeye baktığınızda ise sivil halkın çektiği acıların trajik sonuçlarını bütün çıplaklığıyla görebilirsiniz.
 
Bölgenin en fakir ülkesi olarak bilinen Yemen, iç savaşın başlamasından önce gittikçe büyüyen gıda ve su kıtlığıyla karşı karşıyaydı. Birleşmiş Milletler (BM) verileri, nüfusun % 80’inin acil insani yardıma gereksinimi olduğunu ve yine nüfusun % 40’ının günlük 2 dolardan az bir gelirle temel gereksinimlerini karşılamaya çalıştığını söylüyor. Dahası, Yemen kitlesel açlık ve salgın hastalık tehdidiyle karşı karşıya.
 
Bütün bu olumsuz koşullara rağmen, BM Güvenlik Konseyi, 2216 sayılı, oy birliğiyle aldığı tek yanlı Husi karşıtı kararla, Yemen’deki insani krizi trajik boyutlara vardıran Suudilerin askeri müdahalesine ve yoğun hava bombardımanlarına destek vermiştir. Suudilerin Yemen’e saldırısı uluslararası hukuka, BM ana sözleşmesinin ilkelerine aykırıdır. Bu saldırı, Yemen toplumunun vahşi bir biçimde yok edilmesine yol açmaktadır.
 
Ülkenin kuzeyinde başlayan, başkent San’a’yı alarak Yemen yönetimini deviren Husi ayaklanmasının başarısı BM Güvenlik Konseyi tarafından çarpıtılarak bir ‘darbe’ olarak değerlendirilmiş ve Suudi öncülüğündeki koalisyonun askeri müdahalesinin meşrulaştırılmasının kılıfı haline getirilmiştir. 2013 yılında Mısır’da gerçekleşen, seçilmiş liderin yönetimden uzaklaştırılmasına ve ayaklanmaların ordu tarafından kanlı bir biçimde bastırılmasıyla sonuçlanan Mısır’daki askeri darbe BM koridorlarında hiçbir yankı oluşturmamıştır.
 
Basitçe hikaye
 
Yemen’deki durumu daha da anlamsızlaştıran, son derece karmaşık bir tarihsel süreci ve bu sürecin aktörlerini hiç olmayacak bir basitlikle Sünni-Şii çatışmasına indirgemektir.
 
Bu indirgemeci anlayış; Yemen çatışmasını, Suudi Arabistan ve körfezdeki müttefiklerinin bölgede, İran’la aralarında süregiden vekalet savaşlarının bir başka dışavurumu olarak tanımlaması, Suudilerin bu saldırıda İsrail ve ABD’nin desteğini almasının en uygun yoludur. Aynı mantıksal çarpıtma, Suudilerin Esad karşıtı güçlere verdiği desteğin açıklanması için de yıllardır kullanılmaktadır. Biraz daha tarafsız bakıldığında mezhepçi çözümlemenin gerçekleri açığa çıkarmaya değil örtmeye yaradığını hemen anlayabilirsiniz.
 
Örneğin, konu Mısır olduğunda, mezhepçi açıklama hemen terkedilmiş, Suudiler, Sisi’nin Müslüman Kardeşlere karşı yaptığı darbe sonrasında ülkede hakimiyet kurmasını sağlamak için güçlerini Sisi’nin hizmetine sunmuşlardır. Bundan bir yıl önce İsrail, Müslüman Kardeşlerin bir başka Sünni-İslamcı versiyonu olan Hamas’ı yok etmek için Gazze’ye saldırdığında Suudi Arabistan dünyanın her tarafından görülebilecek bir biçimde Tel Aviv’e ‘yeşil ışık’ yakmıştır.
 
Söz konusu olan mezhepçi öncülleri olan bir bölge politikası değil, Suudi monarşisinin varoluş kaygılarının hastalıklı bir dışavurumudur. Bölgede, kendi kontrolleri dışında ortaya çıkan her politik güç Suudilerin bu hastalıklı kaygısını azdırmakta ve kendi varlığına bir tehdit olarak algılamaktadırlar.
 
Yemen halkı, Suudilerin bu paranoyak güvenlik algıları nedeniyle korkunç bir bedel ödemektedir. Dünyanın büyük bir kısmı ise konuya ilgisiz, bu mezhep yalanının altındaki gerçekleri açığa çıkarma zahmetine girmemektedir.
 
Bölgedeki gerçek tehdidin, Husilerin Yemen’de güç paylaşımı konusundaki haklı talepleri değil de, Arap Yarımadası’nda varlığını ve gücünü sürekli arttıran El Kaide ve IŞİD olduğunu çok az insan hesaba katmaktadır.
 
Batı, Suudilerin Şii Husilere karşı yürüttüğü saldırıyı destekleyerek, bölgede El Kaide ve IŞİD’in en güçlü düşmanını zayıflatmakta ve bu savaşla Yemen halkını dış müdahaleye karşı daha da bilemektedir.
 
Eğer durum hala yeteri kadar açık değilse, Yemen’de iç güçlerin dağılımına bakmak yeterli olacaktır. Bir yanda Ali Abdullah Salih’in yozlaşmış diktasının devamı olan yine aynı derecede yozlaşmış başkan yardımcısı Abd Rabbuh Mansur Hadi’nin sürgündeki hükümeti, diğer yanda ise rejim karşıtı güçler; Husiler ve Salih’in yönetimi altında toplanmış, Yemen ordusu ve polisten oluşan rejim karşıtı güçler vardır. Suudi müdahalesine karşı koyan Salih, iç çatışmada Hadi hükümetine bağlı güçleri bozguna uğratmıştır. Bu gerçekliğe rağmen Suudi Arabistan’ın ABD Büyükelçisi (şimdi ise Dışişleri Bakanı-ç.n) Adil el-Cubeyr; “Yasal Yemen hükümetini tekrar iktidara taşımak için ne gerekiyorsa yapacağız” demiştir. Bunun anlamının ülkeyi harabeye çevirmek ve Yemen halkını açlık ve hastalıkla terbiye etmek olduğu kısa sürede açığa çıkmıştır.

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.