Müslim, Haşim oğullarının ileri gelenlerinden “Akil b. Ebu Talib”in oğlu ve Hz. Ebu Abdullah Hüseyin’in (a.s) amca oğludur. İmam Hüseyin (a.s) Medine’den ayrılıp Mekke’ye geldiğinde Küfe halkının onu Küfe’ye davet eden mektupları oldukça artmıştı. İmam Hüseyin’e (a.s) ulaşan en son mektupla imamın eline geçen mektupların sayısı binleri geçmekteydi. Bunun üzerine imam Hüseyin (a.s) Kabe’de makam ve rükün arasında iki rekat namaz kılarak Allah Teala’dan hayır talep etti.
Sonra Küfe’lilere mektuplarının cevabını ulaştırması için amcaoğlu Müslim’i çağırarak şu mektubu yazdı: “Sizin yazdıklarınız şunlardan ibarettir: “Bizim imamımız yoktur, bize doğru geliniz şayet sizin gelişinizle Allah bizi hidayet ederek birliğimizi sağlar.” Ben kendisine güvendiğim öz amcaoğlum olan Müslim b. Akil’i size gönderiyorum. Eğer bana mektuplarınızda olduğu gibi sizin önde gelenleriniz, akil ve kanaat önderlerinizin istişaresinin aynı yönde olduğunu yazarsa en kısa zamanda size geleceğim…” Müslim, Ramazan ayının ortasında Mekke’den ayrılarak Medine’ye geldi. Mescid-i Nebi’de altı vakit namaz kıldı. Sonra ailesiyle vedalaşarak yanına bir kaç kılavuz alarak Küfe’ye doğru hareket etti. Yol şartları oldukça ağır olduğundan Müslim ve yol arkadaşları yollarını kaybettiler. Susuzluktan iki yol arkadaşı bu yolculukta hayatlarını kaybetti. En sonunda Müslim Şevval ayının beşinde Küfe’ye vardı.
Küfe halkı grup grup Müslim’in yanında toplanmaya başladı. Müslim, imam Hüseyin’in (a.s) mektubunu onlara okuyunca ağlamaya başladılar. Sonra Küfe halkından 18 bin kişi Müslim’e biat etti. En sonunda o da kendisine biat edenlerin sayısını belirten bir mektup yazarak İmamın Küfe’ye gelmesinin uygun olduğunu bildirdi.
Bu biatin haberi “Yezid b. Muaviye’ye ulaşınca Yezid o sırada Basra valisi olan Ubeydullah b. Ziyad’dan Küfe yönetimini de devralmasını istedi. Ubeydullah hile ve tehditlere şehre girerek hükümeti eline aldı. Sonra Müslim b. Akil’i evinde barındıran Küfe’nin önde gelen kişilerinden biri olan “Hani b. Urve”yi hapse attı.
Müslim, Hani’nin zindanlarda işkenceye maruz kaldığını duyunca Küfe halkından ona yardıma koşmasını istedi. Halk, onun bu isteğine uyarak pazar yerini, cami ve sarayın etrafını kuşattılar. Buna rağmen Ubeydullah b. Ziyad’ın sadece elli adamı vardı. Ubeydullah, birkaç kişiyi Küfe’nin değişik kabilelerine göndererek onları tehdit ve çeşitli vaatlerle kandırmasını ve sarayda olan eşraftan bazılarını da çeşitli vaatlerle sarayın üstüne çıkarak sarayı kuşatanları tehdit veya hile yoluyla bu işten vazgeçirmesini istedi. Küfe halkı kabile reisleri ve eşrafın bu sözlerini duyduktan sonra iyice ağırdan almaya başladılar. Yavaş yavaş fısıldamalarla bazıları bazılarına “dönelim, başkaları var onlar yeter.” Demeye başladılar.
Artık Müslim b. Akil’in taraftarları dağılmaya başlamış ve sonunda yanında 30 kişi kalmıştı. Müslim, bu durumu görünce yanındaki 30 kişiyle birlikte “ebvab” denilen yere doğru hareket etti. Oraya ulaşınca yanında sadece 10 kişi kalmıştı. O bölgeyi geçinceye kadar yanında hiç kimse kalmamıştı.
Müslim, garipler gibi bir o köşeye bir bu köşeye baktı, ancak ona yol gösterecek veya ona barınacak bir yer verecek bir kişi bile bulamadı. İmam Hüseyin’in (a.s) elçisi Küfe’nin karanlık sokaklarında gidecek bir yeri olmaksızın yürümeye başladı… En sonunda bir evin önüne geldi evin kapısında adı “Tuv’e” olan yaşlı bir kadın beklemekteydi. Kadına selam vererek ondan biraz su istedi. Yaşlı kadın ona su vererek eve girdi. Sonra tekrar dışarı çıkınca Müslim’i kapının önünde oturur vaziyette gördü. Ona dönerek “Ey Allah’ın kulu! Eğer suyunu içtiysen ailenin yanına dön artık.” Dedi. Müslim cevap vermeden sessizce durdu. Kadın yeniden üç defa sözlerini tekrarladı. Müslim ayağa kalkarak şöyle dedi: “Benim bu şehirde ev ve ailem yoktur. Ben Müslim b. Akil’im. Bu kavim bana yalan söyleyip, kandırdı ve emniyette olduğum yerden dışarı çıkardı.” Yaşlı kadın, Müslim’i eve aldı. Altına bir kilim sererek ona yemek getirdi. Ama Müslim yemek yemeden yattı. Rüyasında amcası Müminlerin Emiri Hz. Ali’yi gördü. İmam Ali (a.s) ona rüyasında “Acele et, sen yarın bize kavuşacaksın.” Diyordu.
Muhasara atlında bulunan Ubeydullah b. Ziyad, halkın bu hile ve tehditlerden sonra dağılmasını fırsat bilerek dışarı çıkarak camiye geldi. Orada Müslim’in başına bin dinar ödül koydu.
Yaşlı kadının oğlu eve geldiğinde Müslim’in orada olduğunun farkına vardı. Güneşin doğmasıyla birlikte haberi düşmanlara ulaştırdı. Ubeydullah onlarca askerini Müslim’i tutuklamaları için oraya gönderdi. Müslim ibadetle meşgulken askerler orayı kuşattı. Atların kişneme seslerini duyunca ibadetini yarıda keserek zırhını giydi. Yaşlı kadının evini yakarlar düşüncesiyle aceleyle oradan dışarı çıktı. Müslim, yiğit birisiydi Küfe’lilerden birçoğunu öldürdü. Onlar toplu olarak ona saldırıyorlar, damların üzerinden de taş atıyorlardı. Sonunda aldığı bir çok yaranın ve susuzluktan dolayı yere yığılarak esir düştü. (Bazı kaynaklarda ise Müslim’i ele geçiremeyeceklerini anladıklarından onun eğer teslim olursa âmânda olduğu yalanına başvurarak o şekilde hükümet binasına götürdükleri geçer.)
Müslim b. Akil, tutuklandıktan sonra: “İnna lillah ve inna ileyhi raciun” (Allah’tan geldik ve ona döneceğiz) diyerek ağlamaya başladı. Düşman askerlerinden biri böyle yiğit birinin ağlamasına şaşırarak ağlamasının sebebini sordu. Müslim şöyle buyurdu: “Allah’a and olsun ki ölmekten korkum yoktur ve kendim için ağlamıyorum. Ben buraya gelmekte olan Peygamber ailesine Hüseyin ve onun ailesine ağlıyorum.”
Müslim b. Akil’i (a.s) Ubeydullah b. Ziyad’ın emriyle hükümet binasının üstüne çıkardılar. O bu sırada Allah’ı zikrederek istiğfar etmekteydi. Onu oradan aşağı atarak şehit ettiler.
Sonra onun boynunu vurarak ilk önce başını sonrada bedenini astılar. Böylece ahitlerini çiğneyen Küfe halkı bu sahneyi görmüş olsun.
O sırada 89 yaşında olan Hani’yi de Küfe pazarına götürerek feci bir şekilde öldürerek, astılar. Hani, yaranlarını çağırmasına rağmen kimse onun yardımına koşmadı.
Daha sonra Ubeydullah b. Ziyad, Müslim ve Hani’nin mübarek başlarını Şam’da bulunan Yezid’e gönderdi. Haşim oğullarından bedeni asılan ve başı kesilerek Yezid’e gönderilen ilk kişi Müslim b. Akil’dir.