Yazının tamamı şu şekilde:
Viktor Titov
New Eastern Outlook
Yemen'deki süregiden silahlı çatışmanın ve Suudi hava kuvvetleri tarafından gerçekleştirilen geniş çaplı bombalama kampanyasının arka planında, tüm tarafların yakında çatışmaya siyasi bir çözüm arayışına gireceğinin işaretleri görülmeye başlanabilir. Hava saldırılarıyla geçen tam iki hafta, Arap koalisyonunun karaya asker indirmeden Husilere karşı herhangi bir şey yapamayacağını gösterdi, ancak kara harekatı da, Arap ülkelerinin alamayacağı kadar büyük bir risktir. Yalnızca iki devletin – Mısır ve Suudi Arabistan'ın – Yemen'e saldırı için asker göndermeyi istediği ortaya çıktı; ancak dağlık arazilerdeki yakın savaş çatışmaları ve bunu izleyecek olan gerilla savaşı, saldırganların tarafında yüksek ölüm rakamlarına yol açacaktır ve bu da koalisyonun askeri yenilgisine, hatta Mısır ve Suudi rejimlerinin pozisyonlarının bir dizi nedenle ciddi bir şekilde zayıflamış olması sebebiyle bu devletlerde muhtemel darbelere bile yol açabilir.
Bu esnada Husiler güvenle ilerliyor ve güneydekiler de dahil olmak üzere yeni bölgelerin kontrolünü ele geçiriyor. Şimdi, en hayati önemdeki iki liman olan Aden ve Hudeyde de dahil olmak üzere ülkenin bütün büyük şehirlerini doğrudan kendi kontrolünde tutuyorlar. Bu, olası bir deniz çıkarması operasyonunu koalisyon güçleri açısından son derece zorlu bir hale getiriyor ve Suudi Arabistan'ı, Katar'ı ve Abdurabbu Mansur Hadi'nin öteki Arap destekçilerini köşeye sıkıştırıyor, zira şimdi, bir tür “meşru hükümet”i göreve getirecek şekilde geçici bir başkent ilan etmelerine izin verecek bir güvenli nokta meydana getirme olanağına sahip değiller. Birkaç gün önce Riyad medyasının, Suudi Arabistan Krallığı ordusunun gelecekteki bir kara operasyonu için ABD deniz piyadelerinin desteğini alacağı yönünde dedikodular yayması ilginçtir. Bu tamamen uydurma gibi
Tek soru, Riyad'ın çatışmaya dair barışçıl bir çözüm aramayı isteyip istemeyeceğidir. Her ne kadar Husilere gerçek bir zarar verilememiş olsa da, hava saldırılarının sayısı her gün artıyor. 26 Mart'ta askeri harekatın başlamasından bu yana 500'den fazla kişi öldü, ancak bunların büyük kısmını siviller oluşturuyor. Suudi pilotlar çok sayıda depoyu, komuta merkezini, bir dizi Scud füzesi rampasını ve çok sayıda eskimiş hava savunma aracını ve savaş uçağını imha etmeyi başardı. Ancak bu, Husilerin ve müttefikleri olan Ali Abdullah Salih'e sadık kalan askeri birliklerin savaş kapasitelerini etkileyemez.
Yeni Saudi kralı Selman bin Abdülaziz el-Suud'u özellikle kızdıran budur. Selman kendisini, Cemal Abdülnasır veya Saddam Hüseyin'in dengi olan yeni Pan-Arap lider olarak görüyor. Eş zamanlı olarak ise krallığın durumu kötüden daha kötüye gidiyor. Yerel aşiretler, savaştan ve petrol fiyatlarının düşüşünden memnun değil Bu nedenle, Suudilerin petrol fiyatlarını yeniden yükseltmeye başlaması tesadüf değildir. Eş zamanlı olarak Suudi Arabistan krallığının Doğu Vilayeti'nde Şiilerle polis birimleri karşı karşıya geldi ve bu ciddi ölüm rakamlarına sebep oldu. Uzmanlar, Suudi Arabistan'ın Şii nüfusunun Husilerle dayanışma amacıyla kitlesel gösteriler düzenleme ihtimalini vurguluyorlar. Durum, Bahreyn'de de halen gergin. Fakat kıvılcımlar ilk olarak, geçmişte Yemenli aşiretin Riyad'la savaştığı Suudi-Yemen sınırında çakabilir.
İşte bu yüzden Yemen'deki çatışma yeni bir boyuta girmeye ve sınırlarının ötesine geçmeye başlıyor. Ve açıktır ki Husiler güçlerinin zirvesinde olduğu ve koalisyon bu konuda hiçbir şey yapamadığı müddetçe, Arapların pek yakında BM kararları temelinde Yemen'de barışçıl müzakerelere dönmesi muhtemeldir.