Halkalı Zeynebiye Camii'ndeki cuma hutbesinde binlerce kişiye seslenen Türkiye Caferileri Lideri, hutbesinin ikinci kısmında ülkemizin gündemindeki meselelere değinerek kimsenin önyargı ile adaleti de siyaseti de suçlamaması gerektiğini vurguladı:

 

"Değerli Müminler,

 

Ülkemiz çalkalanıyor. Ekonomimiz, Allah uzak etsin ama sanki krize doğru yöneliyor. Umarım korkulan olmaz. Yine bir takım belgeler ve yine meşhur savcımızın girişimleri ortada. Ben haksızlık yapılıyor, demiyorum. Ne adaletin ağızlara sakız olmasını, ne de ülke siyasetinin dışarıdan birisi iki belge fırlattığında alt üst olmasını istiyorum.  Bize pompalanana, anında biz de hemen "Bunlar demek ne bedbaht insanlarmış" diye atlamamız doğru değil. Vakur, metin davranmalıyız; suçu sabit olana kadar herkes masumdur. 

 

Siyasetçiler birbirine nasıl davranırsa davransın, o onların meselesi. Ama biz Müslüman gibi davranacağız. Suç sabit olmadan, yıllarca hapiste ömrünü geçirenlerin mazlum olduğunu düşünüyorum. Adını ihtilalci koyup, askerlerini içeri tıkmayı da ben doğru bulmuyorum. Suç işleyen elbette cezasını çeksin; yargılayın, suçu sabit olsun, sonra koyun içeriye. 

 

Bu konuda belge bilgi varsa, senin elindeyse ne bekliyordun şimdiye kadar? Değilse, bırakın hele sonuçları görelim. Siyasi partiler elbette birbirleriyle rekabettedir. Onu kullanır, kullanmaz; ama sen Müslüman gibi davran bence. 

 

Ne adaleti hemen önyargı ile suçla, ne de siyaseti. Çünkü, dediğiniz her şeyden yarın ruz-i mahşerde sorumlu olacaksınız. Siyasetçiler, siyasetini yapsın. Elbette onlara da böyle davranmak caiz değil; ama siyaset ne yazık ki böyle bir şey.  

 

Allah, ülkemize zarar verecek şeylerden bütün vatandaşlarımızı korusun. Bu gemi hepimizin gemisidir. Gemiyi olabildiğince emin limana çıkarmalıyız, batırmamalıyız. 

 

Geçen, SKY Türk'te yaptığım konuşmayı ne idüğü de belirsiz kimseler "Özgündüz'den İran'a ağır tenkitler, hakaretler" vs.. sözlerle sunmaya çalıştı. Sizler benim konuşmamda ağır veya hafif bir hakaret duydunuz mu? Bilakis İnkılabın Rehberi'ni, müessesesini, şimdiye kadar olduğu gibi, bundan sonra da savunacağım. Benim inkılabın müessesesiyle hiçbir sıkıntım yok. O inkılabı yapan kadrodan hayatta olanlara Allah sıhhat afiyet ihsan etsin, geçmişlere de Allah rahmet eylesin. İstismarcılar da varsa, Allah onları da ıslah etsin. 

 

Fakat Azerbaycan topraklarının Ermeni işgali altında olduğu, Karabağ'da katliam yapıldığı gerçeğini de gizleyecek misiniz? İnkılabı savunmak bunu mu gerektiriyor? Ermeni'yi temize çıkarmayı mı gerektiriyor? Düşman bile olsanız, namert olmayın, mert olun! Ruz-i mahşerde kimin o suyun içinde kaynadığını göreceğiz. Bu konuyu fazla uzatmaya değer bulmuyorum, çünkü muhatabının, ne idüğü belli değil. 

 

Pazartesi günü Erbain'de Aşura'yı anımsatan bir ihtişamı inşallah Muhammed Fuzuli Gösteri Merkezi'nde dünyaya göstereceksiniz. Küçük-büyük, kadınlı-erkekli, hem buradaki, hem dışarıdaki dostlarınıza haber verin. Bu, Şia-Sünni bütün Müslümanların meselesidir. İmam Hüseyin (as) yalnızca bizim değil. Erbain muhteşem olmalı. Bunun dünyevi değil, uhrevi hayrı var size."