Birbirine benzeyen birkaç hadiseye dikkatinizi çekmek istiyorum. Birincisi, geçtiğimiz haftalarda Iğdır'daki müftülük olayı. Müftü mü yazdı, vali mi yazdırdı, o ayrı bir konu, sonuçta ikisinin birlikte yaptığı bir iş. Şia hakkında, Şia uleması hakkında, Iğdır'ın Kürt'ü hakkında, Türk'ü hakkında bir şeyler yazdılar. Yani hem Kürt'ü kötüledi, hem Azeri'yi. O onların nadanlığını , sorumsuzluğunu, ehliyetsizliğini ortaya koyar.
Enteresan bir şekilde, bir alimimiz Erzurum'da yakalandı. Bu da medyaya düşürüldü. "Caferi alim, muta ettiği kadın ile, öğretmenevinde yakalandı." Şimdi, Allah'tan korkun, bizimkilerden birileri de hemen bu oyuna gelip, sazan gibi atlıyor. Vay bizim, yüzümüzü kararttı. Kimsenin yüzünün karardığı falan yok. Herkes bir kendisine baksın. Kabinede bakanlık yapan, mecliste milletvekilliği yapanların ikinci eşleri yok mu? Bu da ikinci eşidir, doktora götürmüş, gece de otelde yatıyor yani. İkinci eşiyle!
Bizim fıkhımız açısından hiçbir sakıncası, sıkıntısı yok. Onun üzerinden Caferi alimleri halkın gözünden düşürme komplosudur bu. Yoksa, sanane! Sen evli kadın ile zina yapmayı serbest bırakmışsın. Sen ne diye gidip milleti otel odasında basıyorsun, onu basına servis ediyorsun? Hangi hak ile, hangi hukuk ile? Kanunun yasak ettiği bir şeyi yapmışsa, de ki benim de görevim budur, yasağı önlemek. Böyle midir?
Diğer taraftan, Gadir-i Hum'u Türkiye'nin gündemine getiren Hatay'daki EHDAV Vakfı üyeleriyle birlikte, bir kısım Aleviler yakalanıp içeri atılıyor. Bir taraftan, Adıyaman'da Alevi kapılarına çarpı işaretleri koyuluyor. Ne oluyor bu ülkede? Ne yapmaya çalışıyorsunuz? Caferi, Alevi kesimin üzerine giderek ne yapmaya çalışıyorsunuz? Ülkeye ne gibi bir yarar sağlamaya çalışıyorsunuz? Milli kalkınmamıza ne gibi bir yarar sağlamak, milli birliğimize ne gibi bir perçin atmak niyetindesiniz bu hallerinizle?
Bir ülke ki, her vilayetinde, tabirimi bacılarım, dinleyenler mazur görsün, genel ev var ve sen ondan vergi alıyorsun, böyle bir ülkede, falancı ikinci karısıyla, otelde yakalanmış, "Caferi alim" tabiriyle, bu ne biçim bir tabirdir? "Caferi alim!" Yani siz ne zamandan beri suçluları mezhebiyle anıyorsunuz? Peki yolsuzluk yapanları, hortumculuk yapaları da yakalayın da, benim dilimden misal olarak bile gelmiyor, filan mezhebe mensup diyeyim. Bu memlekette onbinlerce insanın kanını akıtana da, filan mezhepten deyin.
Ne iş ise, Şii başbakan, Alevi, Cumhurbaşkanı, Caferi alim, ne yapmaya çalışıyorsunuz? Bununla bu mezhebi mi lekelemeye çalışıyorsunuz? Mal bulmuş mağribi gibi medya da her biri başka taraftan çullanmış, bizim saflar da bir yandan sazan gibi atlıyor.
Bu ülkede suç işleniyor, o suçluların mezhebi hiç söylenmiyor. Bu ülke yağma gibi yağmalanıyor, kimlerin yağmaladığı da bellidir, onlar mezhebi ile anılmıyor. O, ikinci hanımını doktora götürmüş, gece de otelde yatmış, "Vay Caferi alim ne yaptı!"
Hele bir kabinenize bakın, hele bir milletvekillerinize bakın, hepsi tek eşli midir? Gidin onları da yakalayın, filan mezhebin vekili, bakanı deyin. Allah'tan korkun, ayıptır ayıp! Devlet böyle işlemez.
Ben o arkadaşıma da, Iğdır Ehlibeyt alimlerine de, CABİR alimlerine de diyorum, bunun hukuki zeminini araştırsınlar. Bu tür şeylerle benim mezhebimi karalamaya kimsenin hakkı yoktur. O alim arkadaşımız da, bizatihi kendisi bu işin peşini bırakmasın. Eyyamcılık yapıp, kanunu bırakıp, birilerinin desturuna göre gidip orada bir alimimi yakalayacak hanımı ile, ahlaksız bir iş tutmuş gibi basına servis edecek.
Ahlaksızlığı siz yapıyorsunuz, edepsizliği siz yapıyorsunuz. Bu yaptıkları gayrıkanunidir, edepsizliktir. Onların hakkında suç duyurusunu ben buradan yapıyorum, alimlerimiz de, o alimimizin kendisi de bizatihi hukuki yoldan takip etmeli. Peşini bırakmamalı. Allah ülkemizi yönetenlere akıl-izan versin, ülkemizi vatan-devlet hainlerinin, nadanların eline bırakmasın, düşman işgaline uğratmasın, birlik ve dirliğimizi bozmasın, bizi devletsiz-ülkesiz bırakmasın, vesselam...