Hüseyin şehadet ediyor ki, Allah’tan başka ilah yoktur ve Muhammed (sav) O’nun kulu ve elçisidir; hakkı (İslâm’ı) Hak (Allah) tarafından getirmiştir.
Cennet ve cehennem haktır ve kıyamet günü vuku bulacaktır. Onun vuku bulmasında hiçbir şüphe yoktur ve Allah, kabirlerdekileri diriltecektir.
Ben azgınlık, makam, fesat ve zulüm yapmak için -Medine’den- çıkmadım. Ben ceddimin ümmetini ıslah etmek, iyiliği buyurmak, kötülükten sakındırmak, ceddim Resulullah (s.a.a) ve babam Ali b. Ebu Talib’in gidişatı üzere hareket etmek için kıyam ettim.
Öyleyse her kim hakkı kabulle beni kabul edecek olsa, şüphesiz ki Allah hakka daha evladır; kim de bunu bana geri çevirecek olsa, Allah benimle bu kavim arasında hakla hükmedene kadar sabrederim.
O’dur hükmedenlerin en hayırlısı. Kardeşim! İşte bu, benim sana olan vasiyetimdir. Başarım ancak Allah’tandır; O’na tevekkül ediyorum ve dönüşüm de O’nadır.
Hüseyin (a.s) sonra mektubu sararak yüzüğüyle mühürledi ve kardeşi Muhammed’e verdi. Sonra da onunla vedalaşarak gecenin karanlığında Medine’den ayrıldı.