Zeynebiye - Ehlibeyt Dünyasının Gündemi | Türkiye Caferileri

Bardakçı, Müftü Raporunu Eleştirdi

REZALETİ, Doğan Haber Ajansı'ndan Suat Deniz duyurdu: Iğdır Müftüsü Cüneyt Kulaz bir rapor yazmış, Caferîler hakkında aklına ne gelirse söylemiş, Vali Bey de raporu Emniyet Genel Müdürlüğü'ne göndermiş... 

24 Ekim 2013
Bardakçı, Müftü Raporunu Eleştirdi

Müftü Efendi'nin Caferîler için kullandığı ifadeleri burada nakletmekten hicap ederim!

Ama, Iğdır Müftüsü iki günden buyana kıyametlerin kopmasına sebep olan bu raporu aklına esip de yazmamış ve "görevi gereği" hazırlamış ise, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın "Türkiye'nin tamamını Sünnîleştirmek" gibisinden şimdiye kadar bilmediğimiz bir başka vazifesi de var demektir ve böyle bir vazife hakikaten mevcut ise, vaziyet çok ama çok vahimdir!

Senelerden buyana açık yahut gizli şekilde Alevî vatandaşları Sünnîleştirme çabasına sahne olan Türkiye'de bir de Sünnî-Şiî, daha doğrusu Caferî-Hanefî ayırımının başladığını düşünün!

'TENKİL' ETSEK NASIL OLUR?

Iğdır Müftüsü, raporunda Caferî vatandaşlar hakkında Allah ne verdi ise yazdıktan sonra Diyanet'e bir de akıl vermiş, Caferî mollalarının, yani "ahund"ların yetiştirilmesi ve ataması işlerinin Diyanet tarafından yapılmasını teklif etmiş. Üstelik bu kadarla da kalmamış ve "Iğdır başta olmak üzere bazı illerdeki mollaların Ankara'ya davet edilerek ağırlanmasını, Diyanet'te görevli yöneticilerin mollalara örnek olarak gösterilmesi" gerektiğini söylemiş...

Hani 1930'lu senelerin başında Dersim'in önde gelen aşiret liderleri Ankara'ya davet edilmiş, ağırlanmış ve "Devlet-i Cumhuriyye'ye sadık birer kul olmaları" tavsiyesinde bulunulmuş ve arkasından da askerî operasyonlar gelmişti ya, işte onun gibi...

Emriniz olur Müftü Efendi, lebbeyk! Mollaları Ankara'da toplayıp devletin resmî mezhebinin Hanefîlik olduğunu açık açık ifade edelim, hattâ bu işi 16. asırdan kalma bazı mâlûm fetvaların ışığı altında yapalım... Kabul ederlerse ne âlâ, yok eğer "Biz mezhebimizden memnunuz" diyecek olurlarsa Iğdır'dan başlamak üzere bir "Caferî tenkîli"ne girişelim, ne buyurursunuz?

İKİNCİ TEKBİR YASAĞI

Hazır bu işe başlamışken ehl-i sünnet yolunda olan ama Hanefîlik dışında kalan diğer vatandaşlarımıza, meselâ Şafiîler'e de bazı yasaklar getirelim... Meselâ, "Namazın sünnetinde ilk tekbirin ardından başka tekbir getirilmeyecektir, özellikle de rükûdan sonra ikinci tekbir zinhar memnudur! Ka'de'de Ettehiyatü'den sonra sağ parmağı kaldırmak bundan böyle yasaktır! Hele, namaz sırasında ellerini göbeğin üzerinde bağlayanlardan hesap sorulacaktır!" diyelim... Eli açık duayı da ağır cezalık suç ilân ettiğimiz takdirde, Iğdır Müftüsü Cüneyt Bey eminim pek bir bahtiyar olur!

İkileme bakın... Türkiye'nin demokratikleştiğinin söylendiği ve senelerden buyana mevcut olan gereksiz yasakların kaldırıldığı bir dönemde, birileri din alanında devletin geleneksel ceberrut otoritesini hâlâ devam ettirme sevdasında... Diyanet'in mezhep farkına zerre kadar tahammül göstermeyen bir vilâyet temsilcisi, yani Iğdır'ın Müftüsü, Şia'ya mensup ve özbeöz Türk olan Âzerî vatandaşlarımız hakkında aklına estiği gibi kalem oynatıp rapor hazırlıyor ve milletin başına asırlar boyunca musallat olup nice dertler açan "Allah'a benim istediğim şekilde ibadet edeceksin "tavrını ortaya koymaktan hiç mi hiç çekinmiyor...

Neyzen Tevfik, "Yobazın mantığa ermez berelenmiş kafası" sözünü işte bu zihniyet için söylemiştir!

Murat Bardakçı-HaberTürk

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.