Zeynebiye - Ehlibeyt Dünyasının Gündemi | Türkiye Caferileri

Diyanet'ten Nihayet...

Diyanet İşleri Başkanlığı, tekbir getirerek insan boğazlayan ciğer yiyen tekfirci grupların cinayetleri karşısında nihayet tepki verdi. 

27 Temmuz 2013
Diyanet'ten Nihayet...

Başta Suriye olmak üzere, Pakistan, Afganistan, Irak ve Afrika'nın çeşitli bölgelerinde tekfirci gruplar kendileri gibi düşünmeyen herkesi kafir ilan edip katlediyorlar. Vahabilerin Şii-Sünni demeden herkesi hedef alan bu cinayetleri karşısında Diyanet İşleri Başkanlığı, yetersiz de olsa bir tepki verdi. Başkanlığın 26 Temmuz tarihli Cuma hutbesinde "Ancak Müslüman muhayyilenin bugün tekbir sesini hayal edemeyeceği yerler de var. Bağdat'ın sokaklarında, Şam'ın çıkmazlarında, Nil Nehri'nin kıyılarında kardeşin kardeşi öldürürken Allah-u Ekber demesi ne hazindir." cümleleri yer aldı:



Türkiye Caferileri Lideri Selahattin Özgündüz'ün Şiilik adına Ehlisünnet mukaddesatına hakaret edenleri "Türkiye Caferileri olarak, bunları lanetliyoruz ve bunlardan teberri ediyoruz. Bunlar bizden değildir" derken, arzu edilen Diyanet'in de bunları Ehlisünnet adına yapanlardan teberri etmesiydi; çünkü tekbir getirip kafa kesen kişilerin kimler olduğu çok açık.

Fakat bu kadarının bile bağnaz ve tutucu kesimin ağır eleştirileri ve baskıları sonucunda yapılan açıklamada: "Başkanlığımız bugünkü hutbe ile mezhepçilik fitnesi sebebiyle bölgemizde yaşanan kardeş kavgasının yanlışlığına işaret etmiştir. Aksi takdirde zalimlerin zulmüne maruz kalan Müslüman kardeşlerimizin kastedilmiş olması mümkün değildir" denmiştir.

İlahiyatçılardan Diyanet'in 'tekbir' hutbesine destek

İlahiyatçılar, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın 'tekbir' konulu hutbesini geç kalmış olsa da son derece yerinde tespitler içerdiğini vurgulayarak destek verdi.

Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelam Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Şaban Ali Düzgün, hutbeye "İçinde yaşadığımız dönemde olup bitene, bahsi geçen hutbenin geç bile kalmış bir protesto metni olarak okunması gerektiğini düşünüyorum." diye destek verdi. Akdeniz Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Yaman ise hutbenin son derece yerinde tespitler içerdiğini vurguladı.

Bugün camilerde okunan cuma hutbesi hakkında sosyal medyada başlatılan karalama kampanyalarına ilahiyatçılar tepki gösterdi. Diyanet'in hutbesine destek veren İlahiyatçı Prof. Dr. Düzgün, "Hutbe, İslam coğrafyasında son dönemde şahit olduğumuz, Kur'an'ın ifadesiyle fitne/iç savaş ve katliamları sorgulamaktadır. Müslüman coğrafyada, Hz. Peygamberin diliyle ifade edersek; 'Katilin neden öldürdüğünü, maktulün de neden öldürüldüğünü bilemediği' bir süreç yaşanıyor. Bu şiddete hangi mezhep ya da meşrep sebep oluyorsa kınanmalıdır. Bu coğrafyada yaşayan herkes, 'Allah sizi eskiden de şimdi de Müslüman olarak adlandırdı' (Hac suresi, 78. ayet) ilahi beyanına kulak vermelidir." diye konuştu.

Geç kalınmış protesto metni olarak okunmalı

Müslüman olarak adlandırılmakla yetinmeyip mikro-mezhepçilik üzerinden kimlik siyaseti yapan ve böylece barış yurdu olması gereken İslam dünyasını şiddetin, katliamların ve acıların yurduna dönüştürenlere karşı yükseltilen her sese kulak verilmesi ve her eylemin desteklenmesi gerektiğini aktaran Düzgün, şu ifadeleri kullandı: "Her insan kendi zamanında olup bitene gösterdiği tepkiyle test edilir. İçinde yaşadığımız dönemde olup bitene, bahsi geçen hutbenin geç bile kalmış bir protesto metni olarak okunması gerektiğini düşünüyorum."

Son derece yerinde tespitler içeriyor

Akdeniz Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Yaman da "Son cuma hutbelerini fazlasıyla ağdalı, süslü ve din dili açısından fakir bulduğumu ifade etmek isterim. Doğrusu bu haftaki hutbeyi de dinlerken benzer düşüncelere sahip olmuş ve etrafımdaki insanların takipte zorlandıklarını gözlemlemiştim. Bununla birlikte içerik itibariyle eleştirilebilecek bir nokta bulamıyorum. Bu hutbe, Müslümanlar arasındaki kardeş kavgalarının arttığı, bu kavgalarda din-i mübin-i İslam'ın ve İslami değerlerin herkesçe gerekçe olarak kullanıldığı, kardeşin kardeşi hedef alırken tekbir getirdiği; bunun da tekbirin hem dindeki hem de ruhlardaki asıl anlamıyla hiç bağdaşmadığı temasını işliyordu. Bu mahiyetiyle son derece yerinde tespitler içeriyordu." sözlerini dile getirdi.

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.