İmam Hasan Askeri (as)'ın Hayatı
Askeri lakabıyla anılan Hz. İmam Hasan b. Ali (a.s) onuncu imamın oğludur. Hicri 232. yılında doğdu ve 260. yılında da (Şia rivayetlerinin bazısına göre) Abbasi halifesi olan Mu'tamid'in planı üzere zehirlenerek şehit edildi.[1]
On birinci imam, değerli babası şehit olduktan sonra, Allah'ın emri ve önceki imamların tayiniyle imamet makamına ulaştı. Yedi yıl imamet ettiği müddet zarfında, hilafet makamının sonsuz baskıları altında, zor bir durumda takiyye ile yaşadı. Kapısı hatta Şiilere bile kapalıydı. Yalnız Şia'nın özel kişileri imamla görüşebiliyordu. Bununla birlikte çoğu zaman hapisteydi.[2]
Bu kadar baskının nedeni ise şunlardı: Evvela, o zamanlarda Şia'nın nüfusu artmış ve büyük bir güce sahip olmuşlardı. Şia'nın imamete inanması herkese güneş gibi aydınlığa kavuşmuştu. Şia imamları da toplumda tanınıyordu. Bu yüzden hilafet makamı imamları daha fazla göz altına alıp mümkün yollar deneyip, sinsi planlarla bunları yok etmeğe çalışıyordu.
İkinci olarak hilafet makamı, Şiilerin, on birinci imamın bir oğlunun varlığına inandıklarını anlamıştı. On birinci imamdan ve diğer imamlardan nakledilen rivayetlere göre onun oğlunun Mehdi (a.s) olduğunu biliyorlardı. Bu inanç Peygamber-i Ekrem'den Şia ve Ehl-i Sünnet kanallarıyla anlatılan rivayetlere dayanıyordu.[3] Ve Hz. Mehdi (Allah zuhurunu çabuklaştırsın) on ikinci imam olarak kabul ediliyordu.
Bu sebeplere göre on birinci imam, diğer imamlardan daha çok göz altında tutuluyordu. Zamanın halifesi, Şia'nın inandığı imamet ilkesine son vermek ve bu kapıyı her zaman için kapatmaya kesin karar almıştı.
Buna göre imamın (a.s) hastalık haberi zamanın halifesi Mu'tamıd'a verilince, bir doktor göndermenin yanı sıra iç haberleri kontrol etmeleri için güvenilir adamlarından ve kadılarından birkaçını bu işle görevlendirdi. İmamın şahadetinden sonra da evini teftiş edip, imamın hizmetçilerini de ebeler, muayene ettiler. Gizli memurları iki yıl boyunca ümitleri kesilinceye dek imamın oğlunu bulmak için çalıştılar. [4]
On birinci imam şehit olduktan sonra kendi evinde değerli babasının yanında Samerra şehrinde defnedildi.
--------------------------------------------------------------------------------
[1]- İrşad-ı Müfid, s.315. Delail-ul İmame, s.223. Fusul-ul Mühimme, s.266-272. Menakıb- İbn-i Şehraşub, c.4, s.422. Usul-i Kafi, c.1, s.503.
[2]- İrşad-ı Müfid, s.324. Usul-u Kafi, c.1, s.512. Menakıb-ı İbn-i Şehraşub, c.4, s.429 ve 430.
[3]- Sahih-i Tirmizi, Mehdi (a.s) bölümü, Sahih-i Ebu Davud, c.2, Kitab-ul Mehdi bölümü, Sahih-i İbn-i Mace, c.2, Bab-u Huruc-il Mehdi, Yenabi-ul Mevedde, Muhammed b. Yusuf Şafii'nin "El Beyan fi Ahbar-i Sahib-iz Zaman" kitabı, Şeblenci'nin "Nur-ul Ebsar" kitabı, Muhammed b. Abdullah Hatib'in "Mişkat-ul Mesabih" kitabı, İbn-i Hacer'in "Es-Sevaik-ul Mührika" kitabı, Muhammed Sabban'ın "İs'af-ur Rağibin" kitabı, Fusul-ul Mühimme, Sahih-i Müslim, Muhammed b. İbrahim Nu'mani'nin "El Ğiybe" kitabı, Şeyh Saduk'un "Kemal-ud Din" kitabı, Muhammed b. Hasan Hürr-i Amili'nin "İsbat-ül Hüdat" ve Meclisi'nin "Bihar-ül Envar" kitabı, c.51, 52.
[4]- Usul-u Kafi, c.1, s.505. İrşadı Müfid, s.319.
20 Ocak 2013