9 vatandaşımızın katledildiği hunharca saldırı, tüm dünyada geniş tepkiler buldu. Kınama mesajlarının art arda geldi; dünyanın dört bir yanında "ortak vicdan" için canlarını veren Mavi Marmara şehitleri adına törenler düzenlendi, anıtlar dikildi.

Herkes, mazlum Gazze halkının feryadını dünyaya duyurmak için yola çıkmış, insanlığın vicdanının sesi, barış ve kardeşliğin simgesi Mavi Marmara’ya atılan kurşunların bedelini istedi. Gönülleri yardım ve dayanışmanın heyecanıyla dolu şehitlerin katillerinin hukuk önünde hesap vermeleri ve adaletin bir an önce tecellisini bekledi.

Katliamın birinci yılında Mavi Marmara'nın bir sefer daha yapacağı ilan edildi. İHH yetkilileri, Gazze'ye giden filoda yer alan ve düzenlenen baskında dokuz Türk'ün hayatını kaybettiği Mavi Marmara gemisini, bir kez daha bölgeye göndermeye kararlı olduklarını açıklamıştı. Fakat, çok geçmeden Gazze'ye yolculuğun iptal edildiği bildirildi.

Gerekçe ilginçti. Filo sözcüsü Hüseyin Oruç, "Planlarımızı yeniden değerlendiriyoruz. Kapımızın eşiğinde yaşanan gelişmelere göz yumamamayız" dedi. İHH temsilcisi, "Uluslararası kamuoyu Suriye'ye müdahaleyi değerlendiriyor. Bu Türkiye'yi, Filistin'i ve bölgede barışı çok yakından ilgilendirecektir" derken, bütün faktörlerin birbirleriyle ilişkili olduğunu ve her şeyi bir arada değerlendirmeleri gerektiğini ifade etti.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu filonun organizatörlerine Mısır'ın Refah Sınır Kapısı'nı açması ve Filistinli gruplar Hamas ve El Fetih arasında anlaşma sağlanmasının durumu nasıl değiştirdiğini göz önünde bulundurmaları çağrısı yapmıştı. Oruç, "Hükümetin uyarıları tuhaf karşılanmamalı" diyordu...

Siyonist İsrail Dışişleri Bakanlığı'ndan bir yetkili, bu ülkede yayımlananan Haaretz gazetesine verdiği demeçte, 'Bu hareketin İsrail ve Türkiye arasındaki uzlaşının yeniden başlaması için yeni bir açılımı sağlayacağını umut ediyoruz' diyordu.

Gök gürlemesi ve şimşekler yağmur getirmeden sona erdi

Açıklanan BM Raporu'nda özür kelimesinin dahi geçmemesi; İsrail'in Türkiye'nin özür şartını küstahlık olarak nitelemesi üzerine Türkiye, İsrail ile ilişkilerini mümkün olan en alt düzeye indirme kararı aldı. Cumhurbaşkanı Gül "Şu anda alınan tedbirler bunun ilk aşamasıdır. Tabi olayların seyrine, İsrail'in davranışına göre ileride alınacak başka tedbirler de olabilir." dese de ikinci aşama bir türlü gelmedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 'One Minute' çıkışı ve ardından Gazze'ye yardım götüren Mavi Marmara adlı gemiye İsrail komandolarının yaptığı baskın sonucu kopma noktasına gelen Türkiye-İsrail ilişkileri ilginç bir dönem yaşıyordu.

İsrail ile Türkiye arasında neredeyse bitme noktasına gelen diplomatik ve siyasi ilişkilere rağmen iki ülke arasındaki ticaret 4 milyar doları aşarak, son beş yılın en yüksek noktasına ulaştı. Evet, 2011 yılında İsrail ile ticaretimiz yüzde 40 artış göstermişti!

Diğer yandan Arap Baharı Projesi'yle bölge halklarının gazı demokrasi vaadiyle alınırken, İsrail'e karşı dik duran tek Arap rejim olan Suriye asıl hedef tahtasına oturtuldu. Bu durum, Başbakanımızın deyimiyle "şımarık çocuk" İsrail'i daha da rahatlatıyordu. Yeni yerleşim birimleri kuran ve yeni cinayetlere imza atan İsrail artık gündem bile değildi.

Katliamın ikinci yılında, kuruluş amacı Filistin'i işgalden kurtarmak olan Arap Birliği, Filistin direnişinin limanı Suriye rejimine son vermek, NATO müdahalesini hızlandırmak için elinden geleni yapıyor.

Son tahlilde İsrail'in genel hava kargo miktarı, bu yılın -2012- ilk dört ayında yaklaşık yüzde 4 gerilerken Türkiye ile İsrail arasındaki "gergin" ilişkilere rağmen Türk Hava Yolları şirketince taşınan kargo yüzde 11 arttı; Mavi Marmara serüveni İHH İnsani Yardım Vakfı’nın düzenlediği resim, şiir ve deneme yarışmasının ödül törenleriyle sınırlı kaldı.